Yoğun gündemin ardından bayramdan sonraki ilk Bakanlar Kurulu toplantısı öncesi Ankara’dayız...
Sevilay Yükselir ile kahvaltımızı ettik, odalarımıza doğru ilerliyoruz. Karşımızda bir değil, iki bakan buluyoruz.
Lobi tıklım tıklım...
Siz deyin 700, ben diyeyim 1000 kişi.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım kapıya doğru ilerlerken karşılaşıyoruz.
Yıldırım’a Bakanlar Kurulu’nda gündeme gelme olasılığı olduğunu düşündüğüm, Lizbon’daki NATO toplantısında benimsenen “Strateji Konsepti”ni hatırlatıyor, “Füzeler ulaştırmanın konusuna giriyor mu?” diye soruyorum. Bu soru esprili bir dil içerse de, altında uydu teknolojilerini de takip eden bir bakanlığın ajandasına olan merakım yatıyor. Yıldırım “Biz insanları birbirine kavuşturuyoruz, barış ile ilgileniyoruz, savaş konumuz değil” yanıtını veriyor.
Ayaküstü uçuşan bir sohbetin ruh haliyle, Çubukçu’nun da gündemine girmek istiyorum:
“Sayın Bakan ilkokullarda türbanı konuşacak mısınız?” diye soruyorum. Çubukçu az ve öz “Bizim gündemimizde yükseköğrenimde başörtüsünü yasağının kaldırılması var. Başka bir konu yok” diyor. Yıldırım sohbete uzak durmuyor: “Kimsenin kılık kıyafeti, giyimi kuşamı ile ilgilenmiyoruz” vurgusu yaparak, hükümetin “türban gerginliğinden uzak” kalmak istediği izlenimini veriyor.
Laf lafı açacak ama zaman daralıyor; zira iki bakan Rixos’un lobisinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ı karşılamak için bekliyor. Ve Başbakan lobiden içeri giriyor. Selamlaşmalardan sonra Erdoğan’ın peşinden toplantı salonuna giriyoruz.
Müfredat da değişecek
Salonda oturacak yer yok, kalabalık kapının dışına taşmış...
Ulaştırma Bakanlığı bürokratları “Çok büyük bir proje. Toplam 2 milyar dolar yatırımla 3 yılda eğitim sistemi yenilenecek. Birinci yıl ortaöğretim, ikinci yıl 4-5’inci sınıflar, üçüncü yıl da 1-2-3’üncü sınıflar tümüyle e-eğitim sisteminin içine girecek” bilgisini veriyorlar. O gün salonda, Milli Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı’nın “Fırsatları Arttırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi” adı verilen ve “FATİH” olarak anılan projenin imza töreni gerçekleşiyor. 40 bin okulda, 620 bin dersliğin tamamı, “FATİH” projesiyle bilgisayar destekli bilişim teknolojileriyle buluşacak. Akıllı kara tahtalar, projeksiyon aletleri, bilgisayarların yerleştirileceği okullarda öğrenciler, internet bağlantısı sayesinde dünyanın her yerinden yayınlanan e-içeriklere erişim sağlayabilecekler.
Uygulama kitap taşımaya da son verebilir. İşin ekonomik boyutuna bakarsak, hükümet ücretsiz dağıttığı kitaplara yaptığı harcamaları bilişim teknolojilerine yönlendirecek. Yeni eğitim araç-gereçleri, müfredatın içeriğinin değişmesini de sağlayacak. O nedenle çok önemli bir yazılım yatırımı da yapılacak.
“FATİH” adını savundu
Başbakan Erdoğan’ın sunumda, fiziki okul ve derslik ihtiyacını hatırlatırken yatırımcı bakanlık olarak Ulaştırma Bakanlığı’nı işaret etmesi konukların dikkatinden kaçmıyor.
Erdoğan konuşmasında, projeye neden “FATİH” adını verdiğini açıklamak gereği duyuyor: “Bizi eleştirenler oldu. Fatih Sultan Mehmet’e, henüz 13 yaşındayken babası (Sultan II. Murat) ‘Tahta sen geçeceksin’ diyor. Fatih “Hazır değilim” diye cevap veriyor. Fakat o kadar iyi yetişmiş bir genç ki, padişah olur olmaz, babasına dönüyor ‘Madem ben hükümdarım, o zaman yönetime sizin geçmenizi emrediyorum’ diyerek ne kadar zeki olduğunu gösteriyor. Biz de böyle zeki nesiller yetiştirmek istiyoruz.”
Erdoğan, Fatih’in aldığı eğitimin altını çizmek için bildiği yabancı dillere de gönderme yapmayı ihmal etmedi. 2023 yılında, Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Türkiye’nin dünyanın en gelişmiş ilk 10 ülkesi arasında yer almasını hedeflediklerini söyleyen Erdoğan, “kılık kıyafetle” ilgilenmenin zaman kaybı olduğuna da vurgu yapmayı ihmal etmiyor. Hükümetin ifadesiyle “başörtüsünün” altından tavşan çıkarmaya çalışanların hevesleri kursaklarında kalacağa benziyor.
Erdoğan’ın toplantıdan ayrıldığı sırada, basın mensuplarının sorularını yanıtlarken iki konu dikkatimi çekiyor. Bunlardan birincisi Lizbon’da yapılan NATO toplantısında, Türkiye’nin İran’ın tehdit yaratan ülke olarak anılmaması önerisinin kabul görmesi üzerine, homurdanan Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin “Biz kediye kedi deriz. Bugün füze tehdidi İran’dır” sözleri hatırlatıldığında “Biz de kedi deriz” diyerek, açıklanan belgeyi işaret etti.
Başbakan’ın dikkat çeken bir diğer ifadesi de, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Irak’ta hükümet sürecinde Türkiye’nin kendisini istemediği açıklaması hatırlatılması üzerine oldu.
Erdoğan bu konuda da “Türkiye seçimlerden önce Irak’taki hükümet oluşumuna müdahil olmadı. Seçimlerden sonra Talabani dışında buraya gelenler oldu. Biz de hepsiyle görüştük” yanıtını verdi.
Demek ki Türkiye tarafı da Talabani’nin Ankara’ya mesafe koyduğu izlenimini almış.