Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Seçimin nabzını ölçmeye, İstanbul’da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun otobüsü ile çıkmış oldum.
2002 yılından beri seçim gezilerinde, Anadolu illerini tercih ediyordum. Hani İstanbul’dayız ya, burayı biliyoruz farz ediyoruz; Diyarbakır, Manisa, Elazığ, Adana, Urfa’ya merakımız artıyor.
Kılıçdaroğlu’nun “2. bölge milletvekili aday tanıtım turu” Fatih, Zeytinburnu, Bayrampaşa, Esenler, Gaziosmanpaşa, Sultangazi ile sürüp, Şişli’de Prof. Dr. Aydın Ayaydın’ın seçim ofisinde noktalanıyor.
Hemen birkaç dipnot:
Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün CHP’ye aktif destek vereceği söyleniyor.
Kılıçdaroğlu için yararlı olur. Zira CHP’nin İstanbul’daki örgütlülük düzeyi, Sarıgül’ün “Türkiye Değişim Hareketi” mitinglerinin bile gerisinde kalıyor.
Bir güne bu kadar yer sıkıştırılmaz! Bu yükü ne otobüs, ne can kaldırır. Nitekim otobüs Sultangazi’den dönüşte bozuldu, milletvekili adaylarının bile hepsi tam turu tamamlayamadı. Yük programı başından sona el sallayarak sürdüren Bihlun Tamaylıgil, Sezgin Tanrıkulu ve gidilen tüm sokakların adını sunucuya sufle eden Ayaydın’ın omuzlarındaydı.
Eski CHP milletvekili Mehmet Sevilgen’in (aday gösterilmedi) ve adaylık sırasını beğenmeyen Çetin Soysal’ın kısa bir süre için de olsa, Kılıçdaroğlu’na eşlik etmesi gözden kaçmadı.

Onun “biskeviti” yok!
Tayyip Erdoğan’ın sürpriz biçimde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandığı 1994 seçimlerinde, bir başıma Tuzla’dan Büyükçekmece’ye kadar, sokak sokak gezmiştim.
O zaman da Milliyet ekonomi sayfalarında yazardım.
Seçim sonuçlarının açıklandığı gün başlattığım, “Refah Partisi’ni yükselten gerçekler” başlıklı yazı dizisiyle, herkesten önce Milliyet okuru Erdoğan’ın gelişini analiz etme olanağı bulmuştu.
O dizide, seçim sonuçlarını E-5’in üstünün belirlediğini yazmıştım...
Peki bugünkü otobüs camından neler gördüm?
İstanbul’un her köşesi birbirinden “bağımsız” şehirler haline geliyor. Yaşama kültürleri, gelenekleri ve fiziki altyapılarıyla birbirinden farklılıklaşan kent içinde kentçikler!..
Zeytinburnu surlarının dibi verimli tarım arazilerine dönüştürmüş; domates, salatalık, patlıcan yetiştiriliyor. Fatih, Bayrampaşa ve Esenler’de mahalle aralarında; otomobil tamircileri, kaportacılar, lokantalar, terziler, berberler, nalburlar, çuvalcılar, motosiklet tamircileri, yorgancılar...
Küçük küçük ne çok dükkân, ne çok işyeri açılmış.
Sokaklarda ne çok kişi çöp topluyor, ne kadar çok kurye dolaşıyor. ne kadar çok belediye işçisi, ne kadar çok inşaat işçisi, ne kadar çok apartman görevlisi ve ne kadar çok yoksul var.
Kılıçdaroğlu ilçelerdeki mitinglerde rakam veriyor: 12 milyon 715 bin!.
Çocukların elinde pankart: “Bizim niye biskevitimiz yok! ”

Reklam filmi ile eve giriyor
Anayasa referandumunda “Hak ve özgürlük” temalarının, CHP tabanını genişletmediğini gören CHP; İstanbul’da “ekonomik programdan” oy almaya çalışıyor.
Mahalle aralarına kurulan döner tezgâhlarında etin yerini, tavuğun aldığı mekânlardayız.
Otobüsün önünde seçmenlere el sallayan Kılıçdaroğlu, gördüğü her tepkiye karşılık veriyor.
İki arkadaştan biri el sallarken, öbürünün itiraz ettiği seçmen manzalarından etkileniyor.
Sultangazi’de sanki ilçe değil, İstanbul mitingi yapılıyor.
Kılıçdaroğlu burada “Ahdım var. Bedeli ne olursa olsun bu ülkede barışı sağlayacağım. Bir çocuğumuz bile ölmeyecek. Herkesi kucaklayacağım” mesajı verirken, o ana kadar aldığı en büyük alkış Nâzım Hikmet’ten okuduğu “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...” dizeleriyle geliyor.
Kılıçdaroğlu, 12 Haziran sonrasında Sultangazi’nin sadece İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin gurur duyacağı bir ilçe olacağını söylüyor.
CHP’nin Tahrir Meydanı belli: Gazi Mahallesi.
Otobüsün geçtiği yerlerde Gazi’nin aksine perdeleri sıkı sıkı kapalı evler dikkatimi çekiyor.
Aklıma seçim turuna çıkmadan önce yaptığımız sohbette, CHP Basın Sözcüsü ve milletvekili Erdoğan Toprak’ın “Reklam filmleri yoluyla aileye ulaşıyoruz. Çünkü birçok yerde evlere giremiyoruz” sözleri geldi.
Ya meydandasın, ya perde arkasında... Ya aydınlıktasın, ya karanlıkta!