Bayramlarda memleketler birbirine kavuşuyor; gurbetten yalnızca akrabalar değil, uzağın kokusu da geliyor... Size Malatya, Kayseri ve Almanya üzerinden iyi bayramlar dilemek istedim.
Üzüm büyüdü şarap oldu
Malatya’dan CHP Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu, memleketinin kayısı ve üzüm mevsimini hiç kaçırmaz; yıllardır dostlarına, nerede olurlarsa olsunlar özenle hazırladığı sandıklarda bu meyveleri gönderir.
Aslanoğlu bu bayram, Türkiye’nin yalnızca Malatya-Arapgir bölgesinde Yazılı köyünde yetişen Karaoğlan üzümlerinden üretilen “Yenidoğuş” şaraplarından gönderdi.
Aslanoğlu’nu arayıp teşekkür ettiğimde, “Fransa’da bile şarap üreticileri Karaoğlan üzümlerini kullanıyor” diyor.
Bundan üç yıl önce Hacı Akpınar’ın “İslamcıların” baskılarına rağmen Malatya’da kurduğu tesiste üretilen şaraplar, marketlerde hak ettiği yeri buldu.
Şarap öykü sever; Akpınar ilkokul mezunu bir müteahhit: “Beyaz Türk” sınıfına girer mi acaba?
Sohbeti CHP’ye getirdim, “Milletvekili olarak son dönemim. Parti içi meselelerle ilgilenmiyorum” diyen Aslanoğlu’na, türban tartışmalarını da sordum.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, türban ile ilgili düzenlemeler tartışılırken “Bu konuyu Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülürken gündeme getireceğiz” diyordu.
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi de olan Aslanoğlu, “Komisyonda konuyu tartıştık. Açıkça söyleyebilirim ki Sayın Bakan (Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu) başörtüsünün ilk ve ortaöğrenimde serbest kalmasına karşı olduğunu ifade etti” bilgisini paylaşıyor.
Bir tek İslam yaşanmıyor
Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün ilköğrenim çağındaki çocukların türban takmasına karşı olduğunu belirten görüşlerinin, özellikle “dinci” basındaki yansımaları, AK Parti çevresinde “kararlı” duruşun yüksek bir faturası olduğu izlenimini veriyor.
Gül ailesinden gelen açıklamalar üzerine Başbakan Erdoğan’ın “Bizim özgürlük anlayışımız farklı” cümlesini kurması, hükümetin simetrik bir yaklaşımı olmadığı algısına yol açıyor.
Henüz ip atlama çağındaki kızların başlarına örtü geçirerek, “cinsel kimlik” yüklemenin modern toplumların çözmesi gereken bir sorun olduğu aşikâr.
Sürece İslam dünyasının evrilmesi diye bakabiliriz. Aksi geçerli olsaydı, Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu, hatta İslam rejimi ile yönetilen ülkeler de dahil olmak üzere her toplumun farklı bir “İslami kültürü” yaşamasını “dinden çıkma” olarak nitelerdik!
Kayseri manifestosu
Kayseri Sanayi ve Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Boydak da her bayram yöresinin ürünü olan pastırma-sucuk-mantı üçlemesini tattırır.
Boydak’ı da bu vesile ile arayıp görüştüğümde, söz Kayseri’de düzenlenen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Alman Cumhurbaşkanı Christian Wullf’un Türk-Alman İşadamları Forumu’na geldi.
Boydak, iki ülkenin işadamlarının hazır bulunduğu yuvarlak masa toplantısında Wullf’a, “Türk gibi başlayıp, Alman gibi bitirelim” sözünü hatırlattıklarını anlatıyor.
Bu sözün anlamı, “hesabı ikiye bölmek” gibi veciz bir hal alsa da; herkesin malumudur ki, hevesle girişilen işlerin, akıl ve disiplinle sürdürülebilir bir nitelik kazanması olarak anlaşılıyor.
O nedenle Türk-Alman ilişkilerinde “çok kültürlülük” üzerinden yürütülen, “göç” ve “İslam kültürü” tartışması, sürdürülebilir bir dünya düzenine odaklanmamızı öneriyor.
Belki de tam da bu nedenle Wullf’un Ankara’dan, Almanya’da yaşayan 3 milyon Türk’ü “Müslümanların da Cumhurbaşkanıyım” sözleriyle selamlaması, Türkiye’den çok kendi ülkesinde tartışıldı.
Alman medyası Alman Başbakanı ve Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisi lideri Angela Merkel’in partisinin kongresinde vurguladığı, “Ülkede fazla İslamiyet yok, çok az Hıristiyanlık var” cümlesini “Kötü ruhunu keşfetti” sözleriyle eleştirdi.
Avrupa’daki “İslam” tartışmasının, Türkiye’deki “türban” sorunu ile eş zamanlı olarak gündemimize girmesi, bize yol açıcı olma sorumluluğu yüklüyor.