"Irak ve Güneydoğu'daki gelişmeler, ABD ve AB ile ilişkiler, yüksek cari açık nedeniyle ekonominin artan riskleri."Bu sözlerinin hemen arkasından 1 Mart tezkeresinin Meclis'ten geçmemesinden duyduğu endişeyi dile getirerek, "Türkiye, Kuzey Irak'ta "Kızılay" konumunda bile olsa mutlaka olmalıydı" diyordu.TÜSİAD'ın "erken seçim istememe" talebini de yorumlarına ekleyen siyasetçi, "AKP cumhurbaşkanlığında uzlaşma sağlarsa, büyük sermayeden seçimden sonra destek sözü almış oldu" saptamasını yapıyordu.Dün de "seçim sonrası" vurgusunun ihmal edilmediği; içinde Oya Baydar, Ümit Fırat, Fuat Keyman, Osman Kavala, Şefik Beyaz, Tarık Ziya Ekinci, Rojbin Tugay, Yusuf Alataş ve Ümit Kardaş gibi isimlerin olduğu akademisyen, işadamı, hukukçu ve yazarlardan oluşan "Sivil Diyalog Platformu"nun toplantısındaydım. Bir süre önce PKK'ya silahları bırakma çağrısı yapan "Platform", bütün bir toplumun karşı karşıya kaldığı ayrışmayı etkisizleştirmeyi hedefleyen "diyalog" arayışını ve "ortak bir barış dilinin oluşması" talebini dile getiriyordu. Siyasette önemli bir isim sohbetimizde, "Yeni hükümet, seçimlerden sonra çok daha zorlanacağı konuları kucağında bulacak" diyor ve başlıkları veriyordu: Sorunların başına, "farklı kimliklere sahip yurttaşların barış içinde bir arada yaşamasını sağlayacak demokratik zeminin oluşturulup yerleştirilmemesini" koyan platformda söz alanlardan yola çıkarak şu saptamaları yapmak mümkün.Birincisi: Hükümetler, Güneydoğu'da barış politikaları üretirken asker ile karşı karşıya kalıyor. O nedenle de kalıcı bir strateji geliştiremiyor. (Örnek; Tayyip Erdoğan'ın "Kürt sorunu vardır" sözünün ardından geri adım atmak zorunda kalması) Bu nedenle toplumsal bir sahiplenme yaratmak ve oluşturulan kamuoyu desteği ile seçimlerden sonra iş başına gelecek hükümete hareket serbestisi sağlayacak iklimi yaratmak için harekete geçiliyor.İkinci: Bugüne kadar "terör" ve "şiddet" eksenli sorunların tartışıldığı Güneydoğu'da artan yoksulluğun, Türkiye'nin her yerine göç ettiği vurgulanıyor. Koç Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Keyman'ın diye getirdiği "Diyarbakır'ın sınırı nerede bitiyor?" sorusu, bölgesel sorunların ülke genelini esir aldığına işaret ediyor.Yapılan bir araştırmadan örnekler veren Keyman, Taksim civarındaki bir semtte öğrencilerin yüzde 42'sinin ve sigortasız çalışanların da yüzde 90'nından fazlasının Kürt kökenli olduklarını belirtiyor. Göç eden yoksulluk Üçüncüsü: Hakkâri'den toplantı için gelen avukat Rojbin Tugan'ın "Kürtlerden bahsetmiyorum, bir hayatı değiştirebilir miyiz? Hepimiz bir şeylere dokunmalıyız. Her dakika çok önemli, artık insanların beklemeye sabrı yok. Hep güçlerden bahsetmeyelim, biz bir güç yaratalım. Her şey olumsuz olamaz, umut olmalı" sözleri, "duygusal bağlara" duyulan ihtiyacın "en kritik" yerine gelindiği anlatıyor.DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın geçen ay izlediğim Denizli'deki "İktidara Yürüyüş" mitinginde, "Denizli'de 110 şehit verildi, 111'inci olmasın, benim derdim bu" diyordu.Sorun öyle can yakıcı bir halde ki, herkes bardağı taşıran "son damla" tehditine karşı önlem alma ihtiyacı duyuyor. Bu nedenle de Rojdin ile Ağar'ı buluşturan "duygusal" alan, siyasi aktör haline geliyor.Yarının bile geç olacağı bir gün gelebilir ve gelmemeliden hareketle... syilmaz@milliyet.com.tr Duygusal alan