MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 26 Ağustos 2018 olarak önerdiği erken seçimin tarihi, dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 24 Haziran 2018 olarak ilan edildi.
Türkiye’nin erken seçime gideceğini ve bunun hangi tarihte yapılacağını açıklaması gereken Erdoğan’dı ve bu dün gerçekleşti.
“Olacaksa bir an önce olmalı”
Önceki gün Erdoğan başkanlığında yapılan toplantıda Cumhurbaşkanı’nın Bahçeli’nin çağrısı konusunda yaptığı değerlendirmeler ve Külliye’de gerçekleşen Erdoğan-Bahçeli görüşmesinin yarım saat gibi bir sürede sona ermesi de gösteriyor ki dünkü zirve bir yol haritası zirvesi oldu. Kulislere yansıyan bilgilere göre önceki gün, Erdoğan başkanlığında dar kadroyla yapılan toplantıda ortaya çıkan üç tarihten biri 24 Haziran’dı.
Erdoğan, Bahçeli görüşmesine bu tarihle gitti.
Cumhurbaşkanı’nın kurmaylarıyla önceki gün yaptığı toplantıda, “Erken seçim olacaksa bir an önce olmalı” dediği ve seçim beklentisinin Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu süreçte ekonomik ve yönetsel sorunları derinleştirdiğini vurguladığı belirtiliyor.
Aciliyet kesp eden
Türkiye’nin neden erken seçime gitmesi gerektiği konusunda Bahçeli’nin sıraladığı gerekçelerin seçimden bağımsız olarak Erdoğan tarafından da zaten benimsendiği biliniyor. Erdoğan-Bahçeli zirvesinde bu gerekçelerin üzerinden de karşılıklı değerlendirmeler yapılıyor.
2019 Kasımına kadar uzanacak sürecin, başta ekonomi olmak üzere Türkiye’ye çekilmeye çalışılacak operasyonlara uzun soluklu fırsatlar yaratacağı üzerinde duruluyor.
Suriye odaklı oldu-bittiler, FETÖ ile mücadelenin ikinci aşaması ve küresel operasyonların, mevcut yönetim sistemiyle karşılanmasının güçlüğü üzerinden bir uzlaşmaya varılıyor.
Bu noktada, Erdoğan’ın, dünkü basın toplantısında 16 Nisan referandumu ile milletten onay alan ancak fiilen devreye girmesi Kasım 2019’un beklendiği cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin kuvvetli vurgularının altını çizmek gerekiyor.
Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanı ile hükümetin uyumlu çalışması sayesinde ciddi bir sorun yaşanmıyor gibi gözükse de eski sistemin hastalıkları attığımız her adımda karşımıza çıkabiliyor... Ülkemizin geleceğine yönelik kararların daha güçlü alınması ve uygulanması için yeni yönetim sistemine geçiş giderek aciliyet kesp etmeye başlamıştır” sözlerini kastediyorum.
Bu yaklaşım, hem mevcut sistemin tıkayıcı karakterine hem de AK Parti sistematiğinde; beklentiler, çekişmeler ve yorgunlukların yarattığı dağınıklığın yeni sistemin getireceği büyük fırsatla toparlanması zorunluluğuna işaret ediyor. Dün, Erdoğan’ın basın toplantısını Külliye’de izledim.
Salondaki hava
Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan Binali Yıldırım’ın, Bahçeli görüşmesi sonrasındaki toplantıya katılan kabine ve MYK üyelerinin yüzünde bir “erken seçim” coşkusu ve heyecanı yoktu.
Toplantı salonundaki genel hava, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik-siyasi realitelerin ve MHP ile kurulan cumhur ittifakının getirdiği zorunluluğu yansıtıyordu.
Buna karşın Cumhurbaşkanı, önümüzdeki seçim kampanyasının ana çerçevesini de oluşturacak erken seçim gerekçelerini kısa ve net biçimde anlattı.
Siyaseten belirsiz ortamın, Suriye ve Irak merkezli tarihi hadiseler ile makro ekonomik dengelere ilişkin alınması gereken önemli kararları kaldıramayacağını söyledi.
Ve nihayetinde, güçlü kararları mümkün kılan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişin yolunu Bahçeli’nin açtığını da vurguladı. Reel politik; cumhur ittifakının önünde şimdi yönetilmesi daha kolay iki aylık bir süre bulunduğunu, ev ödevini henüz tamamlayamamış muhalefet cephesi gerçeğini de hesaba kattığınızda 24 Haziran’ın bir avantaj olduğunu gösteriyor. Cumhur ittifakının yerel seçim sürecinde yaşaması kuvvetle muhtemel sınamaları da göz önüne alalım.
Sonuç; herkes istemese de erken seçime gidiyoruz.