Tiroit hormonları hücresel enerji üretimi, protein sentezi, büyüme ve gelişme, psikolojik problemler, cilt ve kemik sağlığı, yumurtlama üzerinde etkin hormonlardır. Sık duyduğumuz Hashimoto, hipotroid, hipertroid kavramları “tiroit” hormonları ile bağlantılıdır. Bu hormonların görevi, vücudun metabolizması ile ilgili tüm işlemleri kontrol etmesi ve doğru şekilde yürümesini sağlamasıdır.
Tiroit hormonu gebelik öncesinde kontrol edildiği gibi gebelik esnasında da kontrol edilebilir. Bu noktada gebelikte tiroit tahlil sonucu değerlendirmesine dikkat çeken Perinatal Tıp Vakfı Başkanı, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Perinatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Cihat Şen;”Gebelikte sık yapılan bir yanlış uygulama, gebelikte tiroit hormon tahlilleridir. Gebelikteki tiroit hormon değerlerinin normal değer aralıkları, gebe olmayanlarınkinden farklıdır. Özellikle gebeliğin ilk döneminde (ilk üç ay) bakılırsa daha da farklıdır. Bu sebeple gebeye, tiroit sorunu var sanılarak tiroit ilacına başlanmak istenebilir. Birkaç ay sonra da yeniden tahlil yapılarak sonuçlar değerlendirildiğinde, tiroit hormonlarının normal düzeylere ilaç ile geldiği iddia edilir ve ilaç
Eğitim hayatında aile, çocuk, eğitimci iletişimi büyük önem taşıyor. Ebeveynin, çocuğunun yeteneklerini anlaması, eğitimini yeteneği yönünde desteklemesi, eğitimcinin ise yönlendirmede rehberlik görevini üstlenmesi gerekiyor. Öğrencinin de sadece yeteneği olması değil aynı zamanda meraklı ve azimli olması önem taşıyor.
Bu noktada sizlere Lâl Batman’ı tanıtmak istiyorum. Hafta sonu annesinin ofisinde buluştuğumuz Lâl, henüz 16 yaşında. Yetenekli, gelecek vaat eden bir ressam adayı. Çok iyi kayak yapıyor.
Annesi Demran Günday, Lâl’in resim yapmaya nasıl başladığını şöyle anlatıyor; “İlk kalem tutmaya başladığında dansı çok sevdiğini bildiğim için onun ilgisini çekmek ve motive etmek adına bir dansçı çizmesini istedim. Daha sonra çizimlerinde prensesler, dansçılar giderek arttı ve bu sırada kompozisyon oluşturmaya, bu çizimleri hikâyeleştirmeye başladı. Lâl’in elinde her zaman boya kalemleri oldu. Bu konuda çok istekli, yetenekli, çalışkan olduğundan güzel sanatlar lisesine girerek resim alanında ilerlemesi için eğitim aldırdık. Sınavlara hazırlandı ve kazandı. Atölye çalışmaları sırasında çok çabuk öğreniyor ve ilerliyordu. Bu denli motivasyonu yüksek bir çocuğu başka bir
Uluslararası bir haberci, belgesel yapımcısı, fotoğrafçı… Kendisi, fotoğrafçılığı tarif ederken “göz tanıklığı” diyor. Fotoğrafı bu tanıklığın belgesi olarak ortaya koyuyor. Dünyadaki savaşlardan, içimizdeki iyi ve kötünün savaşından söz ediyoruz, “Ben iyiyim diyemem, iyi olmaya çalışıyorum, kötü de olabilirim ama korkuyorum. Yapılan her şeyin hayatta bir karşılığı var.” diyor.
Coşkun Aral, 1 Mayıs doğumlu, 1977’deki 1 Mayıs olayları hayatının dönüm noktası oluyor. Savaş Ay ile çektikleri fotoğraflar uluslararası dergi ve gazetelerde yer alıyor. Ardından 1980 yılında bindiği uçak kaçırılıyor, korsanlarla haber yapıyor. Savaş muhabirliği için ise “Ben haberciyim ama festivalden çok savaş haberi yaptım.” diyor ve durumu biraz o anki şartlara bağlıyor. Dünya üzerinde ayak basmadığı yer kalmamış. Yaptığı belgeseller iz bırakıyor. Söyleşileri, sergileri her biri farklı bir temada.
Hayatı ne zaman sorgulamaya başladınız?
Ben tabut ve beşiğin aynı mekânda olduğu, silahın, ölmenin ve öldürmenin kutsandığı bir coğrafyada büyüdüm. Benden önce iki çocuğunu kaybeden annem, Siirt’te bir türbeye benim yaşamam için adak adamış. Aynı dönemde attan düşüyor ve ayağı kırılıyor. Hayatıma
Girişimler sadece bir şey alıp satmak üzerine kurulmuyor. Bir sanat atölyesi açmak, bir müzik grubu kurmakta bir girişimdir. Keşke daha fazla kişi sanat alanında girişimde bulunsa. Değerli hocamız, usta Şef Gürer Aykal bir röportajımızda şöyle demişti; “Dünyayı sanat kurtaracak. Ülkemizde daha fazla sanatçı yetişmesine ihtiyacımız var.”
Üstadın bu sözleri ile müziğin ve sanat dallarının önemini tekrar hatırladıktan sonra sizlere bir müzisyenin girişiminden söz etmek istiyorum. Begüm Gökmen, 1977 doğumlu, konservatuvarı Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesinde Mahir Çakar ile okuyarak bitirmiş. Ardından evlenerek 2000 yılında İstanbul'a yerleşmiş. Mimar Sinan devlet konservatuvarında Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamış ve halâ akademisyen olarak aynı okulda kariyerime devam ediyor. 2004 yılında Türkiye'de denenmiş ama sürdürülememiş bakır nefesli gruplarının ardından, Golden Horn Brass'ı kurmuş. Grup konserlerin yanı sıra çocuklarada klasik müziği sevdiriyor.
Golden Horn Brass nasıl kuruldu?
Okul yıllarından beri oda müziği derslerinde düşündüğüm bir fikirdi brass grup ile oda müziği yapma fikri. Mezun olup üniversiteye master için
Son yıllarda medyada çocuklara verilen ödül ve ceza konusu sık sık gündeme geliyor. Öncelikle çocuğa verilecek ödül ve cezanın niteliği aslında bu yıl ya da geçen yıl değişmedi. Aynı şekilde çocuklarınızı “akıllı, yakışıklı, güzel” vb kelimeler kullanarak sevmeyin, “zeki, yaramaz, hiperaktif” vb. kelimeler kullanarak etiketlemeyin söylemini de konuya dahil edebiliriz. Bu konularda gerçek uzmanların (çocuk, ergen psikiyatristi veya gelişim psikoloğu) yazı ve kitaplarını okuyanlar bilir, yıllardır bu konular anlatılmaktadır. Tüm bu anlatılanlar aileler tarafından “Uygulanıyor mu?” derseniz böyle bir istatistiki bilgim yok ama anlamak için uzman olmaya da lüzum yok. Çevrenizdeki insanların çocuklar ile sözlü iletişimlerine biraz kulak kabartırsanız “anneciğim, babacığm, teyzem, prensesim, yaramaz” vb. kelimelerin ne sıklıkta kullanıldığını fark edebilirsiniz.
İletişimi bilmiyorsanız, ilişmeyin!
Çocuklar ile iletişim demişken, yaklaşık bir aydır semtte birkaç kişi radarıma takıldı. Semtin çocukları sokağa çıktığında muhakkak her oyunlarına müdahale eden ve akıl veren kişiler bunlar. Çocuklar dışarıda ne yapsa bu kişilerin muhakkak olumsuz bir görüşü ve söylemi oluyor. Uzun
Sağlıklı beslenmenin bir parçası olan sebze ve meyveyi çocuklara yedirmek ebeveynler için genellikle zordur. Siz de çocukların kendi arzusuyla bu gıdaları tercih etmeyeceğini düşünüyorsanız bir defa daha düşünün! Yanılıyor olabilirsiniz…
Bundan iki yıl önce oldukça bilinen bir catering şirketi ile görüşürken, çocuklara okulda sadece sevdikleri değil genel olarak daha sağlıklı menüler hazırlayalım dedim. ”Çocuklara bamya mı yedireceğiz Yediremeyiz?” yanıtını alınca toplantıyı sonlandırmıştım. Ama şirket yöneticisi bir konuda haklıydı. Küçük yaşta sağlıklı beslenmeye alışmamış çocuklara ilköğretim çağında sebze ve meyve yedirmeye çalışmak onun açısından riskliydi. Ben şahsen özel okul üniformalarına gereksiz yüksek ücretler ödemektense, çocuğumun beslenmesine daha fazla para ayırmayı tercih ederim. O üniforma 5-6 ay sonra eskiyerek atılacak ama günün büyük bölümünü okulda geçiren çocuğun beslenmesi önemli, çünkü gelişme çağındaki beslenme şekli çocuğun gelecekteki sağlığını etkiliyor.
Daha fazla çocuğun kendi arzusuyla sebze ve meyve yemesi için ne yapılmalı?
Bu soruya cevap arayan bilim insanları, bir araştırma yapmışlar. Fast Food şirketlerinin yiyecek pazarlamak
ABD ve İngiltere’de, 1960’larda genç sanatçıların başlattığı bir akım olan Pop-Art, en çok Andy Warhole ile adından söz ettirir. Ülkemizde de bu akımdan etkilenerek güzel çalışmalar üreten ve sergileyen isimler var. Bu sanatçılardan bir tanesi de resimlerini ilk defa bir arkadaşımın evindeki görüp beğendiğim değerli ressam Mihriban Mirap.
Yeni kişisel sergisi Zamansız Fenomen'de sergileyeceği bazı eserleri gördüğümde;"işte ben" dedim.
Hayatın içinde kendim olmaktan mutlu olduğumu öte yandan da başka bir zamana ait olduğumu düşünürüm. Bu sebepten olacak ki resimler ruhuma işledi...
Mirap’ın resimlerinin konusu, büyük kentlerde yaşayan insanların modern yaşam algısı üzerine kurulu. Sanatçı, çalışmalarında ağırlıklı olarak teknolojiyi kullanan insanlar, teknolojinin getirileri, araba, bisiklet, motosiklet, cep telefonu, duvar grafitilerinin ve bunların yanı sıra çağımızın gelişen temposuna ayak uydurmaya çalışan kent insanlarını konu alıyor. Türk ve yabancı pek çok sanatçıyı da beğendiğini belirten Mihriban Mirap’ın etkilendiği sanatçılar ise David Hocney, Tom Wasselman, Alex Katz.
Mirap,”kolaj mantığından yola çıkarak çalışmalarımı uyguluyorum. Günümüz medya
Dün gece Antalya’da kadınlar çiçek açtı. festivale katılan, çiçekli kıyafetler içindeki kadınların amacı, tüm dünyaya Antalya’nın doğal ve turistik zenginliklerinin yanı sıra buranın, kadınların tek başlarına da tatil yapabilecekleri güvenli bir yer olduğunu göstermek.
Mayıs 2016 yılında Hatice Bozkurt tarafından hayata geçirilen “Kadınlar Çiçek Açıyor” Antalya Turizm Festivali Projesi, Antalya Kadınlarının bir Sivil Toplum çalışması olarak şehre ayrı bir renk katıyor. Bu kapsamda, dün akşam yapılan etkinlikte, bir defa daha kadına en çok yakışan aksesuarın çiçek olduğunu gördüm. Gala gecesine katılan, bu projeye gönül vermiş kadınlar, çiçekli kıyafetleri ile çok şık ve zarifti.
Festivale destek için erkekler de galadaydı. Özellikle, motosikletlerle fuaye alanına gelen grup ilgiyle karşılandı.
Leyla Alaton’a sürpriz
Haşim İşcan Kültür Merkezi Fuayesi'nde 'Turizmci Motivasyon Buluşması' adıyla düzenlenen galaya, ülkemizin önemli iş kadınlarından olan Leyla Alaton da katıldı. Geceye çiçek desenli kıyafetiyle katılan Alaton’a doğum günü sürprizi yapıldı ve çiçek süslemeli pasta kesen Alaton’un doğum günü kutlandı.
Gala programı kapsamında, 'Çiçek Açan Kadınlar