Bizde adettir el kadar bebekler emzik alsın da ağlamasın diye emzik şekere batırılır, çocuk yemek yemiyorsa yemeği, şekerli bir gıda veya şeker katılarak hazırlanır. Eve misafir gelecekse çocuklar için kekler, börekler açılır, pastalar yapılır. Bol şekerli içecekler masanın baş köşesinde yer alır. Hele bu bayram günlerinde donatılır sofralar, hangi eve gitseniz tatlılar, börekler ikram edilir. Lezzetlerine diyecek sözüm yok… Hangimiz su böreğine “hayır” diyoruz veya yeni açılmış ev baklavası gelmişse önümüze geri çeviriyoruz.
Ama ya çocuklar…
Onların büyüme çağında en son ihtiyaç duydukları besinler bu gıdalar. Ayda yılda bir yeniyorsa tolere edilebilir belki ama bazı evlerde beslenme şekli ne yazık ki genellikle bu yönde.
Tabii bu durum sadece evde kalmıyor. Dışarıdan çocukların veya ebeveynin aldığı abur cubur tabir ettiğimiz gıdalar da eklenince liste genişliyor.
Bilim insanları çocukları hazır satılan abur cubur ve yüksek kalorili besin değeri az ürünler ile tanıştırmamamız yönünde uyarılar yapıyor. Bu uyarılar sadece obezite veya kilo alımıyla ilgili değil. Çocuğun genel sağlığı ile de alakalı.
Batı ülkeleri ise yıllardır çocukları korumak ve beslenme şeklini
Besin alerjileri, bebeklikten hatta anne karnından itibaren insan sağlığını etkileyen bir konu.Acıbadem Maslak ve Kadıköy Hastaneleri, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Uzmanı Yrd.Doç.Dr.E.Mahir Gülcan, "Alerjisi olan bireylerin beslenmesine çok küçük yaşlardan itibaren dikkat edilmeli ve bireylerin alerjileri nedeniyle diyetlerinden çıkartılan besinlerin onları, yetersiz ve dengesiz beslenme durumuna düşürmemesi sağlanmalıdır." dedi.Kendisiyle besin alerjileri ve katkı maddelerinin alerji üzerindeki rolünü konuştuk.
Besin alerjisi nedir?
Alerji, vücudun yabancı olarak tanıdığı solunan, yenen, iğne ile enjekte edilebilen veya deriye, akciğerlere doğrudan temas eden maddelere karşı oluşan, vücudun savunma mekanizmasının aşırı çalışma halidir. Besinlerin neden olduğu düşünülen her türlü olumsuz etkiyi besin alerjisi olarak tanımlamak, toplumda oldukça yaygın ama her zaman doğru olmayan bir tanımdır.
Besin reaksiyonlarını iki gruba ayırabiliriz:
1-Besin tahammülsüzlüğü (besin intoleransı): Herhangi bir alerjinin ve savunma sistemimizin aşırı reaksiyonunun olmadığı ve diğer mekanizmalarla ortaya çıkan besinlere karşı oluşan
Sağlıklı olmak, kilo vermek için yapılan egzersiz ve diyetler kimi zaman sıkıcı olabiliyor. Bu nedenle size, rutin diyetlerden farklı bir bilimsel araştırma olan, bağırsak mikrobiyata analizi ile kişiye özel hazırlanan diyet programı ve diyeti, aktivite olarak destekleyen eğlenceli bir spor olan Kangoo Jumps’ı tanıtacağım.
Diyet programı hakkında, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meltem Yalınay’dan bilgi aldım. Eğlenceli ve farklı bir spor dalı olan Kangoo Jumps hakkındaki sorularımı da eğitmen Tolga Günce yanıtladı.
Serap Torun: Bağırsaktaki mikroorganizma topluluğunun analizi ile ne gibi bilgiler elde ediyorsunuz?
Prof. Dr. Meltem Yalınay: Üzerinde önemle durduğumuz bağırsaktaki mikroorganizmalar aslında Hipokrat’tan bu yana vurgulanmakta olan bir konu. Hipokrat’ın bir sözü var, “Bütün hastalıklar bağırsakta başlar.” diyor. Kanser süreçleri, yaşlanma, hipertansiyon, depresyon, obeziteye yol açan alt endokrin sebeplerini oluşturan metabolik sendrom, tip 2 diyabet gibi hastalıkların aslında bağırsakta bulunan bakterilerin oranlarının değişikliği ile ilişkili olduğu, üzerinde çalışılan bir alan. Ve yapılan bu çalışmalar
Son günlerde yine gündeme gelen “Aşılar” hakkındaki sorularımı, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fakültesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Pediatrik Alerji, Göğüs ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr.Haluk Çokuğraş yanıtladı.
Aşı nedir? Uygulandığında çocuğumuzu nasıl korur?
Aşılar hastalıklara karşı bağışıklama (korunma) sağlamak amacıyla insanlara ya da hayvanlara da uygulanan, içerisinde zayıflatılmış mikropları ya da bu mikropların değişik ürünlerini içeren tıbbi ürünlerdir. Bunlar, vücuda verildiklerinde hastalık oluşturmaksızın bağışıklık sistemini uyararak, vücutta o mikroba karşı özel savunma maddelerinin (antikorlar) üretilmesini sağlarlar. Böylelikle, o mikroorganizma ile karşılaşıldığında bu antikorlar mikropları yok ederek hastalığı önlemiş olurlar.
Aşılamanın amaçlarından söz eder misiniz?
Aşılamanın üç amacının olduğu söylenebilir. Her şeyden önce çocukların hastalıklardan, bu hastalıkların neden olabileceği komplikasyonlardan ve sakatlıklardan; hatta ölümden korunması öncelikli amaçtır. İkincisi kitlesel uygulamalarla toplum sağlığının korunması, iş ve okul günü kaybının önlenmesi, hastalıkların ülkeye getirdiği tedavi
Lohusalık, aylarca yüzünü görmek için heyecanla beklediğimiz minik bebeğimize kavuştuğumuz an ile başlar. Bu süreçte yeni anne hem ruhsal hem fiziksel pek çok değişiklik yaşar. Bu dönemde yaşanan değişimi ve tekrar normal cinsel yaşama dönüş sürecini Perinatal Tıp Vakfı Kurucusu ve Başkanı, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Perinatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Kadın Doğum ve Perinatoloji Prof.Dr. Cihat Şen anlattı.
Lohusalık döneminde ne gibi değişikler olur?
Lohusalıkta 3 önemli değişiklik görülür.
1.Vajen yolu ile Loşi adı verilen akıntı olur. Doğumdan sonra; plasentanın ayrıldığı yerden dökülen doku parçaları, kan ve serumdan oluşan loşinin akışı 10-15 gün devam eder. Loşi ilk üç gün kırmızı, 4-5 gün sonra sarı-pembe, 7-8 gün sonra beyaz renklidir.
Mikropların üremesine uygun ortam sağladığı için, bu dönemde temizliğe dikkat edilmelidir. İç çamaşırı ve kullanılan petler sık değiştirilerek tuvalet ihtiyacını takiben önden arkaya doğru antiseptik bir solüsyonla temizlik yapılmalıdır.
2.Uterus giderek küçülür, doğumdan 10 gün sonra artık karın duvarında hissedilmez. Uterus girişinin açıklığı doğumdan 2 ay sonra normale döner.
3.Süt
Her yıl geleneksel olarak Antalya’da düzenlenen Uluslararası Organ Nakilli Çocuklar Kampı bu yıl 1-5 Temmuz tarihleri arasında Işık Üniversitesi Şile Kampüsünde gerçekleştirildi. Böbrek, kalp ve karaciğer nakli ile ikinci hayatlarına başlamış olan şanslı çocuklar, kampta birliktteydi ve keyifli dakikalar geçirdi.
Akraba evliliği böbrek hastalığı sebebi
Türkiye’nin en genç profesörü, Çocuk Nefroloğu Prof. Dr. Ahmet NAYIR; “Böbrek naklinin öneminin yanında toplumumuzda nasıl bu böbrek hastalıklarını azaltabiliriz, bunun bilincini oluşturmamız lazım. Türkiye’de nasıl hatalar yapıyoruz, bunları bir kaç noktada belirtmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi bence akraba evliliği. Çünkü Türkiye’de halâ akraba evliliği % 20-25 oranında oluyor ve akraba evliliği ile bazı hastalıklar özellikle de böbrek hastalıkları daha sık görülebiliyor. Anne baba sağlamken çocuklarda % 25 oranında böyle ölümcül hastalıklar ortaya çıkabiliyor.” dedi.
Gelecekte organ bekleyen hasta sayısı artacak
“Bir başka önemli nokta, bence anne karnındaki takiplerin iyi yapılması. Şöyle hatalar olabiliyor, çocukta hayati bir hastalık tespit ediliyor, bu aileye bildiriliyor ama aile bebeğini aldırmayı kabul
12. Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali, bugün, 3 Temmuz gece saat 21:00’de, Bodrum Antik Tiyatro’da sanatseverlerle buluşuyor. Şef Rengim Gökmen yönetimindeki Karşıyaka Oda Orkestrası, dünyaca ünlü piyanist Gülsin Onay ve trompet sanatçısı Cem Sevgi’ye eşlik edecek.
Peki bu değerli sanatçılarımız nasıl yetişiyor, nasıl keşfediliyor?
Piyano alanında genç yeteneğimiz 2003 İzmir doğumlu Tuna Bilgin’de geleceği parlak yeteneklerden biri. Kendisi 2015 Şubat ayında İzmir’de düzenlenen 1.Ahmed Adnan Saygun Piyano Yarışmasında 11-17 yaş grubunda birincilik ödülünü kazandı. Yetenekli genç sanatçı, hayallerini yeteneği doğrultusunda sağlam adımlarla gerçekleştirme yolunda. Bu yolda kendisini, dünyaca ünlü piyanist, Devlet Sanatçımız Sn. Gülsin Onay yalnız bırakmamış. Tuna’nın yeteneğini ve çalışmalarını Sn. Onay’a sordum…
Gülsin Hanım, Tuna’yı ilk dinlediğinizde neler hissettiniz?
Tuna'yı ilk defa jüri üyesi ve başkanı olarak yer aldığım İzmir Festivali, Adnan Saygun Piyano Yarışmasında dinledim.
Tuna Bilgin, sahneye adımını attığı ve piyanoya oturduğu andan itibaren hepimizin sempatisini kazanmıştı. Piyanoya elini sürdüğünde ise daha ilk notalarda bizlere sempatiden
Hayatım boyunca biraz aykırı ve kendi bildiğini okuyan bir yapıya sahip oldum. Her zaman çevremden bilgileri toplar, mantık süzgecimden geçirir ve öyle uygulamaya alırım. Hamileliğim ve annelik sürecim de böyle geçti. Elbette bazı uzmanların yazılarını okudum, hekimime bazı konularda danıştım. Bazen benimle aynı durumda olan bir iki arkadaşımla sohbet ettim ama hepsi bu.
Sonra düşündüm. Dünya üzerinde yaşam var olduğundan bu yana tüm memeli canlılar aynı şekilde ürüyor ve sistem zaten öyle mükemmel kurulmuş ki dışarıdan sizin ekstra yapmanız gereken çok da fazla bir şey yok. Tüm bunların sonunda, normal sağlıklı beslenerek son güne kadar evde beslediğim Alman kurt köpeğimi günde 30-40 dakika yürüyüşe götürerek gayet mutlu bir doğum gerçekleştirdim. Hamileliğimde aldığım 13 kiloyu ilk 6 ay sonunda rejim yapmadan verdim. Allah’a şükür şu an gayet sağlıklı, zekâ olarak da “üstün” raporu olan bir oğlum var. Bunun için ne avuç avuç özel bir gıda yedim, ne karnımdaki bebeğe özel olarak müzik dinlettim, ne de zeki olsun diye kitap okudum. Ben ne yediysem onu yedi, o gün hangi müziği dinlediysem onu dinledi. Fakat en önemlisi, ben o gün ne hissettiysem o da onu hissetti.
Kendinize