Mevsimi geldi geçiyor alerjiden kurtulamadık. Özellikle de solunum alerjisi pek çoğumuzun problemi. Geçen yıl İsveçli bilim insanlarının yaptığı bir çalışma, alerji riskini azaltmak için doğaya ihtiyacımız olduğunu düşündürüyor. Çalışmayı yapan araştırmacılar, bebekliklerinde birlikte yaşadıkları evcil hayvan sayısı ne kadar çoksa, çocuklarda alerji riskinin o kadar azaldığını açıkladılar. Kim bilir belki de bir değil birkaç hayvan beslemek çocuklu aileler için iyi olabilir. Tabii evcil hayvanlara doğru ve iyi bir şekilde bakılması gerektiği, onların aşılarının ve sağlık kontrollerinin de yaptırılması gerektiğini unutmamak gerekiyor. Ancak bu kesinlikle tıbbi bir tavsiye değil son kararı hekiminiz verecektir.
Öte yandan alerjik nezlenin sık görüldüğü bahar ve erken yaz aylarında kimileri bu belirtileri grip ve soğuk algınlığı ile karıştırabiliyor. Eğer sizin de burun tıkanıklığı, burun akıntısı, defalarca hapşırma atakları, burunda ve damakta kaşıntı, gözlerde sulanma ve kızarıklık gibi şikâyetleriniz varsa alerjik nezle probleminiz olabilir. Alerjik nezle hakkındaki sorularımı KBB Uzmanı Op. Dr. Kağan İpçi yanıtladı.
Alerjik nezle nedir?
Alerjik nezle, bahar aylarında
Pozitif ve akılcı bakış açısının hayatı nasıl değiştirebileceğini adım adım anlatan Mavi Orkide kitabından söz edeceğim size. Okurken ötekileştirme duvarlarını yıkan kitabın yazarı ise 1973 doğumlu 'Cerebral Palsy'li bir bilgisayar programcısı Alper Şirvan. Hayatım boyunca “Herkes gibi herkesle beraber” yaşamak için mücadele ettim diyen Alper’in ilham veren öyküsünü konuştuk ama öncesinde bakalım Alper Şirvan kim, neler yapmış…
Şirvan, ilkokulu sadece 1 yıl okuyarak bitirdi. Okuma yazmayı ilkokul öğretmeni annesinden öğrenen Şirvan “İlle de okuyacağım” diye tutturunca ve girdiği sınav sonrası “ilkokuldan mezun olabilir” hükmü verilse de 1 yıl dahi olsa ilkokul öğretmenini görme arzusuyla diretti. 1984-85 öğretim yılında, İhsan Dikmen 2. İlkokulunda şansına, bir yılda iki öğretmen görerek mezun oldu.
Orta ve lise öğrenimimi, öğretmen babasının görev yaptığı okullarda tamamladıktan sonra, Uludağ Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı Bölümünü 1995 yılında dereceyle bitirdi. Alper Şirvan, 1998’de başlayıp kamu ve özelde aralıksız devam eden iş hayatına, halen Bursa Yıldırım İlçe Sağlık Müdürlüğü Sağlıklı Hayat Merkezi KETEM (Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi)'de
Dünyada yaşanan çeşitli toplumsal veya aile içi olumsuz olaylardan öncelikle çocukların etkilendiği biliniyor. Yapılan bilimsel araştırmaların sonuçlarına göre, çocukluk çağı olumsuz yaşantıları çocuklukta kalmıyor ve erişkin dönemi de etkiliyor. Ayrıca araştırmalar, bu tür çocukluk yaşantılarının maalesef kanserden hipertansiyona, obeziteden diyabete ve hatta kalp krizine kadar birçok hastalığın görülme sıklığını da artırdığına işaret ediyor. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan, Harvard ve Columbia Üniversitesi'nden bilim insanlarının yer aldığı bir araştırma, olumsuz çocukluk yaşantılarının etkilerinin genetik mekanizmalar ile sonraki kuşaklara da aktarıldığına işaret ediyor. Yaşanan süreğen stres DNA'mızla sonraki nesillere geçerek onları da olumsuz yönde etkileyebiliyor.
Bu konu ve araştırma hakkında, Marmara Üniversitesi’nde Çocuk ve Ergen Psikiyatristi olan Dr. Veysi Çeri “Çocukluk çağı olumsuz yaşam koşulları denildiğinde her türlü zorlu yaşantıyı dahil edebiliriz ancak asıl üzerinde durduğumuz Dünya Sağlık Örgütü (D.S.Ö.) tarafından çocukluk döneminde maruz kalındığında sonraki yıllarda kişinin tıbbi ve psikolojik iyilik hâli üzerine ciddi olumsuz etkileri olduğu çeşitli
20 Kasım'da Dünya Çocuk Hakları Günü'nü kutluyoruz. Bugün aslında balonlarla kutlanacak bir günden daha çok dünyanın dört bir yanındaki savunmasız, korunmaya ihtiyacı olan çocukların durumuna ilişkin farkındalık yaratmak için bir fırsat. Bu konuda bir gün değil her gün düşünmemiz gerekiyor.
Yetişkinler olarak bizler sorumlu davranmak zorundayız çünkü onları bizler dünyaya getirdik. 18 yaşın altındaki çocuklar ve gençler için hazırlanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuk hakları konusunda en çok kabul gören sözleşmedir. Türkiye’de bu sözleşmeyi kabul etmiştir. Ancak globalleşen dünyada artık siber suçlar da devrede olduğundan bu sadece kabul eden ülkelerin değil her devletin sorumluluğudur.
Çocuk hakları siber zorbalık ve istismar
Çocuk hakları başta sağlık, eğitim, aile hayatı, oyun ve eğlence, yeterli yaşam standardı,çalıştırılmama olmak üzere istismar ve zararlardan korunma hakkını da içerir. Bu haklar, çocuk büyüdükçe zamanla değişen gelişimsel ve yaşa uygun ihtiyaçlarını da kapsamaktadır.
Çocukların son yıllarda en çok karşı karşıya kaldığı tehlikeler arasında siber zorbalık ve istismar rakamları dikkat çekicidir. Dijitalleşen dünyada çocuklar
Medya kanallarında dijital reklam gösterimleri giderek artıyor. Dijital ağ genişledikçe de daha fazla marka bu alanda yer almak istiyor. Pazar, tüketici ürünlerinden otomotive ve turizm sektörüne kadar uzanıyor. IAB Türkiye AdEx-TR 2018 ilk 6 ay sonuçlarına göre dijital reklam yatırımları, 2017’nin aynı dönemine oranla yüzde 14 oranında artarak 1.213 milyon TL’ye ulaştı. Bu henüz ülkemiz için çok büyük bir rakam değil. Globale baktığımızda bu rakamın sadece ABD’de 2018’in ilk yarısında 111,14 milyar dolar olduğunu görüyoruz.
Markalar dijitali henüz tam olarak bilmiyor
Türkiye’de markaların pek çoğu dijital reklamcılığı sadece sosyal medya, Google reklamları olarak algılıyor. Oysa dijital reklamcılık sandığınızdan büyük bir alan. Burada yer alan kanallar ise teknoloji ile birlikte her geçen gün değişiyor. Eğer bunları bilmiyorsanız ya da bilenler ile çalışmıyorsanız reklama harcadığınız paranın, reklamın getirisi ile aynı olması hatta daha az olması kaçınılmaz. Günün sonunda doğru hedeflenmemiş, hiçbir yaratıcılık içermeyen, müşteriye yönelik kişiselleştirmenin olmadığı reklamlar ile başarı elde edemeyebilirsiniz.
Bu noktada markanın kurumsal stratejisi, duruşu da önem
Hekimlerin biribirleri ile bilgi paylaşımı hastaların yararına sonuçlar doğurur. Bu nedenle de dönemsel toplantılar düzenlenir. Bu toplantılarda vaka çalışmaları, yeni gelişmeler ve tecrübeler paylaşılır. Günümüzde bu bilgilerin daha kolay ve hızlı şekilde paylaşılabileceği farklı mecralar da oluşuyor. Teknolojinin nimetlerinden özellikle tıp alanında oldukça etkin şekilde faydalanılıyor. Son dönemde bu konuda yapılan bir mobil uygulama tam da bu noktada hekimlerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde konumlanmış. Her branştan 100’den fazla hekimin görüşleri dikkate alınarak Kocaeli Üniversitesi Teknopark’ta geliştirilen KOSGEB destekli HippocrApp uygulaması tıp ve diş hekimlerine tıbbi paylaşım, iletişim ve dayanışma imkânı sunarak, hekimlerin bilgiye ve tecrübeye kolay ulaşmalarını sağlıyor.
Uygulama hakkında Proje Yöneticisi Genel Cerrah Opr. Dr. Fahri Yılmaz, “HippocrApp Türkiye ve dünyadaki bütün sağlık kurumlarında, sohbet ortamlarında kısıtlı zaman ve yetersiz verilerle yapılan ayaküstü çözümlerin yerini alacak bir uygulama. Bu sayede verileri doğru şekilde girilmiş olan hasta dosyaları aynı branş hekimleri tarafından izlenebilecek ve yorumlarla destek verilebilecek.
Bir okul çıkışında öğrencilerin yanından geçmeye görün, yüzlerine baktığınızda ışıl ışıl parlayan o güzelim çocuklar ağızlarını açtığında, bir anda canavara dönüşüyorlar. Ağza alınmayacak küfürler, argo sözler, cinsel içerikli göndermeler, ayrımcılık ne arasan var. İşin enteresan yanı bu durum eskisi gibi artık çoğunlukla liselerde görülmüyor. Özel okulu, devlet okulu fark etmeksizin ilkokuldan itibaren her yerde duymak mümkün.
Sizce de artık buna bir “Dur” demenin zamanı gelmedi mi? Dur demek için ilk önce kendimizden, çevremizden ve sosyal medyadan işe başlamalıyız. Bakın bir örnek vermek istiyorum, Google’da “duyulmamış küfürler” araması milyonlarca defa yapıldığı için bazı internet siteleri bu konuda başlık açmış ve içerik yazmış, aynı şeklide diğer aratılan kelimeler şöyle “en yaratıcı küfürler, orijinal küfürler, duyulmamış küfürler, küfürler listesi vb.” liste uzayıp gidiyor. Ne acı bir tablo! Daha iyi küfür edebilmek adına milyonlarca kişi bunları aratmış.
Prim veriyoruz!
Küfür ve argo konuşmak sözel zorbalıktır. Ne yazık ki hayatımızın her anında karşımıza çıkıyor. Sosyal medyayı açıp hemen şu an bakın. Mutlaka 3-4 iletide bir küfürlü bir yoruma
Al Jazeera ve Anadolu Ajansı gibi ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının sosyal medya hesaplarını yöneten, sonrasında Başbakanlık ve Millî Savunma Bakanlığı’nda sosyal medya danışmanı olarak görev alan Gazeteci-Yazar ve Medya Akademi kurucusu Okan Yüksel’le sosyal medyanın artan gücünü ve dijital dönüşümü konuştuk.
“İnternet Gazeteciliği ve Blog Yazarlığı”, “YouTube ve Video Blog Rehberi” ve “Sosyal Medya” kitaplarının yazarı, sosyal medya uzmanı Okan Yüksel, sosyal medyanın kişi, şirket ve markalara sunduğu imkân ve tehditleri anlattı.
Sosyal medya neden önemli?
Sosyal medya önemli çünkü, özellikle son 5 yılda insanlar hayatlarının büyük bölümünü sosyal mecralarda geçirmeye başladı. Öyle ki dünya nüfusunun %53’ü, yani 4 milyar insan internete bağlı ve bu insanlar sürekli sosyal medyada yer alıyorlar. Güncel istatistiklere göre 3.1 milyar aktif sosyal medya kullanıcı var. Dünya nüfusunun %42’si aktif sosyal medya kullanıcısı.