Çocukluk Çağı Olumsuz Yaşantıları Çocuklukta Kalmıyor!

Dünyada yaşanan çeşitli toplumsal veya aile içi olumsuz olaylardan öncelikle çocukların etkilendiği biliniyor. Yapılan bilimsel araştırmaların sonuçlarına göre, çocukluk çağı olumsuz yaşantıları çocuklukta kalmıyor ve erişkin dönemi de etkiliyor. Ayrıca araştırmalar, bu tür çocukluk yaşantılarının maalesef kanserden hipertansiyona, obeziteden diyabete ve hatta kalp krizine kadar birçok hastalığın görülme sıklığını da artırdığına işaret ediyor. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan, Harvard ve Columbia Üniversitesi'nden bilim insanlarının yer aldığı bir araştırma, olumsuz çocukluk yaşantılarının etkilerinin genetik mekanizmalar ile sonraki kuşaklara da aktarıldığına işaret ediyor. Yaşanan süreğen stres DNA'mızla sonraki nesillere geçerek onları da olumsuz yönde etkileyebiliyor.

Haberin Devamı

Bu konu ve araştırma hakkında, Marmara Üniversitesi’nde Çocuk ve Ergen Psikiyatristi olan Dr. Veysi Çeri “Çocukluk çağı olumsuz yaşam koşulları denildiğinde her türlü zorlu yaşantıyı dahil edebiliriz ancak asıl üzerinde durduğumuz Dünya Sağlık Örgütü (D.S.Ö.) tarafından çocukluk döneminde maruz kalındığında sonraki yıllarda kişinin tıbbi ve psikolojik iyilik hâli üzerine ciddi olumsuz etkileri olduğu çeşitli araştırmalar ile kanıtlanmış 10 temel olumsuz yaşantıyı kastediyoruz” dedi.

D.S.Ö.’nün belirlemiş olduğu çocukluk çağı olumsuz yaşantıları neler?

1- Bu grup yaşantılar içinde fiziksel, duygusal ve psikolojik istismar unsurları yer alır. Meselâ çocukluk döneminde evde yaşayan yetişkinlerin çocukla alay etmeleri, lakap takmaları, aşağılamaları vb.

2-Dayak veya fiziksel şiddete maruz kalmak ki bu durum evdeki yetişkin biri ya da birileri tarafından sıklıkla itilip kakılma, tokat atılma, kendisine bir şey fırlatılması veya vücudunu morartacak derecede dayak atılması.

3-Cinsel istismar ile duygusal istismar.

4-Duygusal istismar kavramı içinde aile üyeleri tarafından sevilmediğini ya da gözetilmediğini hissetmek yer alıyor. Aile üyelerinin birbirlerini gözetmediklerini ya da birilerine destek olmadıklarını görmek de yine duygusal ihmal kavramına dahil ediliyor.

Haberin Devamı

5. Fiziksel ihmal. Bundan kasıt çocuğun gelişimi için yeterli fiziksel koşulların sağlanamamış oluşu. Meselâ, yeterli yiyecek bulamamak, kirli elbiseler giymek zorunda kalmak veya hastalandığında doktora götürülmemek.

6-Ebeveynleri ayrılmış oluşu ya da boşanması.

7-Aile içi şiddet.

8- Hane halkından sorunlu alkol tüketimi ya da madde kullanımı.

9- Hane halkından birinde psikiyatrik hastalık ya da intihar girişiminin oluşu.

10- Hane halkından birinin hapse girmiş olması gibi durumlar çocukluk çağı olumsuz yaşantısı olarak ifade ediliyor.

Bunların yanında son yıllarda çocuğun yaşadığı çevrede birisinin başka birini tehdit ettiği ya da yaraladığını görmesi olarak tanımlanan, toplumsal şiddete maruz kalmanın da çocuklar için ciddi bir stres kaynağı olduğunu belirten Dr. Veysi Çeri sözlerine şöyle devam etti, “Bu tür yaşantılara maruz kalmanın da çocuğun yetişkinlikteki tıbbi ve ruhsal sağlığı için tehdit oluşturduğu öne sürülmekte. Bu konudaki çalışmaların sayısı da giderek artmaktadır. Böylelikle çocukluk çağı olumsuz yaşantılarının 11 grup olarak revize edilmesi gerektiği ifade edilmektedir.

Haberin Devamı

İlk olarak ABD’de 1997 yılında 17.000 kişi ile yapılan bir araştırmada, bu tür yaşantıların yaygın olmakla kalmayıp hayatı tehdit eden çeşitli riskli davranışlar ve hastalıklarla da yakından ilişkili olduğu tespit edildi.

Çocukluk çağı olumsuz yaşantıları çocuklukta kalmıyor!

Harvard ve Columbia Üniversitesi'nden bilim insanlarının yayınladığı yeni bir çalışmanın, bu tür yaşantıların etkilerinin genetik mekanizmalar ile sonraki kuşaklara da aktarıldığına işaret ettiğini belirten Dr. Veysi Çeri araştırma hakkında şu bilgileri verdi, “Çalışma, çocukluğunda cinsel veya fiziksel istismara maruz kalmış olan erkelerin sperm hücrelerinde genetik bir değişiklik olduğunu göstermiş oldu. Yani bu tür yaşantıların neden olduğu süreğen stresin DNA’mızda da değişikliklere neden olduğu ve bu değişikliğin eşey hücreleri aracılığıyla sonraki kuşakları da etkilemeye devam ediyor olabileceğini gösteriyor.

Çocukluk çağı olumsuz yaşantılarının etkileri saydığımız hastalıklar ile de sınırlı olmayabilir. Yol açtığı gerek davranışsal gerekse de genetik değişiklikler ile kuşaklar boyunca etkisini sürdürülebilir. Bu çalışma sayesinde çocukluk çağı olumsuz yaşantılarının sadece bireyin sağlığını olumsuz etkilemekle kalmadığını ve sonraki nesillerin de sağlıklarını tehdit ettiğini söyleyebiliriz. Hatta yukarıda da saydığımız ve olumsuz çocukluk yaşantıları olan kişilerde daha sık karşılaşılan durumlardan olan erken doğum ve düşük doğum ağırlığı gibi sorunlar da aslında bu genetik değişikliklerle ilgili olabilir.

Sonuç olarak her olumsuz yaşantısı olan bu tür bir yaşantıya maruz kalacağı anlamına gelmiyor. Ancak bu tür yaşantılara maruz kalanlarda bu hastalıkların görülme riskinin ciddi şekilde artmış olduğu aşikâr.

Engellemek mümkün!

Bu tür yaşantıların etkileri ile artan hastalık oranları, şiddet eğilimi ve iş gücü kayıpları toplum için de büyük bir maddi yükü beraberinde getiriyor. A.B.D kayıtlarına göre bu tür yaşantıların devlet bütçesine yıllık 124 milyar dolarlık bir kayba neden oluyor. Bu meblağ olabilecek en düşük rakam olarak ifade ediliyor.

Çocukluk çağı olumsuz yaşantılarının çeşitli politika ve projeler ile engellenebilir olduğunu da belirten Dr. Veysi Çeri çözüm yolu olarak konu hakkında farkındalığın artırılması gerektiğini belirtti ve sözlerine şöyle devam etti, “Pek çok kişi çocuğu azarlamanın, alay etmenin, dövmenin ciddi olumsuz etkileri olabileceğinin bile farkında değil. Herkes ama herkes bu tür yaşantıların çocuklar ve hatta toplum üzerine olan devasa zararlı etkilerini bilmeli. Ebeveyn okulu benzeri eğitim faaliyetleri, kamu spotları vb. ile herkese ulaşılmalı. Bunun yanında okullardaki psikolojik danışmanlık ve rehberlik servislerinin geliştirilmesi bu servislerin sosyal hizmet uzmanları ile entegrasyonu ve birlikte çalışmalarının sağlanması ile bu tür yaşantılara maruz kalan çocukların erken tespiti ve bu ailelere ulaşılması gibi güçlü ve yenilikçi adımlar da atmak gerekiyor.

Serap Torun
Gazeteci

Twitter: @seraptorun73