Son rakamlar gerek reel sektör gerekse tüketici güven endekslerinde bir önceki aya göre düşüşe işaret ediyor. Eylülde tüketici güven endeksi dört puan düşerek yüzde 58.5’e gerilerken, reel sektör güven endeksi üç puan düşerek yüzde 99.3’e inmiş. Kurdaki yükseliş ve bunun enflasyon üzerinde yarattığı yukarı yönlü baskılar makroekonomik dengelerde bozulmaya neden oluyor. Bu belirsizlik ortamında da güven endekslerindeki düşüş bir sürpriz yaratmıyor.
Okun Kuralı...
Güven endeksleri ekonomik gidişatla ilgili en hızlı edinilen bilgilerin başında geliyor. Diğer veriler daha yavaş toplandığı için güven endeksleri bir nevi “öncü gösterge” niteliği taşıyor. Bu nedenle güven endekslerinin verdiği sinyalleri değerlendirerek diğer makroekonomik göstergelerin ne şekilde geleceğine dair çıkarımlar yapmak mümkün. Örneğin ekonomiye olan güvenin arttığı zamanlarda daha çok üretim, daha çok üretim olduğu zamanlarda da işsizliğin düşmesi beklenir. Ancak güven artışının üretime geçmesi zaman alabileceğinden, güven endeksindeki artışı takiben işsizliğin düşmesi biraz geriden gelebilir. Şekilde kırmızı çizgi (sol eksen) tüketici güven endeksini, siyah çizgi ise (sağ eksen) mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranını gösteriyor. Bu iki seri arasında gözlenen negatif ilişki ekonomik prensipleri doğruluyor. Tüketici güven endeksindeki değişimi takiben işsizlik ters yönde hareket ediyor.
Buradan yola çıkarak, işsizlik ve büyüme rakamlarının önümüzdeki dönemde ne yönde gelişeceğini tahmin etmeye çalışalım. Tüketici güveninde 2014 başından bu yana giderek keskinleşen bir düşüş trendi var. Nitekim işsizlik oranı 2014’ün ilk çeyreğinden itibaren bir artış trendine girmiş görünüyor. Elimizde bulunan en son işsizlik rakamı haziran ayına ait ve işsizlik bu ayda hafif bir artışla yüzde 10.4 seviyesine gelmiş.
Yılın üçüncü çeyreğinde güven endekslerinde yaşanan düşüş eğilimi işsizlik oranının bundan sonraki aylarda artma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Bu ise daha düşük frekansta ölçülebilen GSYH’nin yılın ikinci yarısından itibaren yavaşlaması anlamına geliyor. Yani parçaları birleştirecek olursak, güven endekslerindeki yavaşlamadan bundan sonraki aylarda işsizlikte bir artış olması, işsizlikteki artıştan ise üretimin azalıyor olması çıkarımı yapılabilir. Bu son bağlantıyı göz önüne sermesi açısından, ikinci şekilde yıllık işsizlik oranı (mavi, sağ eksen) ile GSYH büyümesini (mavi, sol eksen) gösterdim. Üretimdeki artışın işsizlikte bir azalma yarattığı bu negatif ilişki iktisatta Okun Kuralı olarak biliniyor.