Hafta içinde açıklanan mart ayı enflasyon verileriyle, yıllık enflasyon değişmeyerek, yüzde 19.7 seviyesinde kaldı. Senenin bundan sonrasında enflasyonun nasıl bir seyir izleyeceği ise merak edilen soru. Bu soruya cevap bulabilmek için geçtiğimiz seneye ait aylık enflasyon değerlerine bir göz atalım.
Şekilde mavi sütunlar 2018 yılına ait aylık enflasyon rakamlarını, turuncu sütunlar ise son beş yıldaki ortalama aylık enflasyon değerlerini gösteriyor. Enflasyon hesaplamalarında bir önceki senenin aynı ayındaki rakam, bu seneki değerle yer değiştiriyor. Aradaki fark senelik enflasyon değerine yansıyor. Mesela, şubat ayı yıllık enflasyonu 19.67 idi. Mart ayındaki aylık enflasyon ise bir önceki sene 0.99, bu sene ise 1.03 olarak gerçekleşti. Bu durumda aradaki 4 baz puanlık fark (1.03-0.99=0.04) senelik enflasyona eklendi ve 2019 yılı mart enflasyonuna ulaşıldı (19.67+0.04=19.71).
Diğer faktörler
Bu hesaplamada görüleceği gibi, bir önceki senenin aynı ayında tarihsel ortalamalardan yüksek bir enflasyon değeri olması durumunda, bu senenin aynı ayında muhtemelen daha düşük bir enflasyon geleceği için senelik enflasyonun düşme olasılığını artırıyor. Buna “baz etkisi” deniyor.
Bunun anlamı şu: Yukarıdaki şekilde mavi sütunların turuncu sütunları geçtiği aylar için senelik enflasyonun düşme olasılığı yüksek, mavi sütunların turuncu sütunlardan düşük olduğu durumlarda ise senelik enflasyonun artma olasılığı yüksektir. İşte bu nedenle, nisan-ekim döneminde enflasyonda baz etkisi kaynaklı bir düşüş görülmesi olası iken, senenin son iki ayında enflasyonun yükselmesi olasılığı söz konusu.
2019 genelinde baz etkisine ilave olarak enflasyonu aşağı çekebilecek diğer faktörler ekonomik aktivitedeki yavaşlama, kurda sakin bir seyir ve seçim sonrası dönemde popülist politikaların son bulması olabilir. Öte yandan, enflasyonu yukarı çekebilecek faktörler için daha uzun bir liste yapmak mümkün. Artan yapışkanlık etkisi, enflasyon beklentilerinin hedef veya tahminler doğrultusunda şekillenmesine engel olan en büyük faktör. İlave olarak, üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki geniş makas, düşük talep sebebiyle üreticilerin kur kaynaklı maliyetlerini tüketiciye yansıtmakta ağırdan aldığını gösteriyor. Bir diğer önemli faktör ise enflasyonla topyekûn mücadele programının son bulması durumunda, bu program dâhilinde baskılanan fiyatlarda görülebilecek yukarı yönlü hareketler olabilir.
Bu şartlar altında Merkez Bankası’ndan yakın dönemde bir faiz indirimi beklemek anlamsız olur. Kaldı ki geçtiğimiz hafta itibarıyla örtülü bir faiz artışına giden Merkez’in bir sonraki adımında bunu resmi bir faiz artışına dönüştürmesi şeffaflık ve doğru iletişim adına yerinde bir adım olur.