Geçtiğimiz cuma gününden bu yana oldukça oynak bir piyasa ile karşı karşıyayız. Merkez’in döviz rezervlerindeki düşüş ve bunun akabinde gelen bir yabancı rapor ile tetiklenen kur hareketi sonrası Merkez Bankası ve BDDK’dan arka arkaya önlemler geldi.
Merkez önce sessiz bir faiz artırımına giderek haftalık repo işlemlerini durdurdu. Ancak güçlü TL çıkışına bu mütevazı hamlenin engel olamayacağı çabuk anlaşıldı.
Geleneksel olarak yerli parayı cazip hale getirmenin en sağlam yolu faiz artırımından geçer. Ancak bu yola girmek istenmeyince bu sefer alternatif adımlar devreye sokuldu. Öte yandan, her ne kadar kâğıt üzerinde politika faizinde artış olmasa da bu alternatif önlemlerin sonucunda da yine piyasa faizlerinde artış oldu.
Swap piyasası ne?
Doların TL karşısında değer kazanmasının önüne geçen alternatif adım, Londra swap piyasasında TL likiditesinin kuruması ile birlikte dolar talebinin önünün kesilmesi oldu.
Uluslararası döviz swap piyasası, faiz bedeli karşılığında iki farklı para birimini takas ettiğiniz bir piyasadır. TL ihtiyacı olan yabancı yatırımcı bu ihtiyacını swap piyasasında karşılar. Serbest piyasa şartlarında, bu piyasada TL edinmek için ödediğiniz faizin Merkez Bankası tarafından uygulanan borç verme faizine yakın olmasını beklersiniz.
Çünkü aradaki makasın açılması arbitraj imkânı doğurur. Yani TL swap faizinin yurtdışı piyasada yükselmesi durumunda Türk bankalar Merkez Bankası’ndan ucuza mal ettikleri TL’yi swap piyasasında satarlar. Bu süreç içinde iki piyasadaki faiz birbirine yakınsanır.
Geçtiğimiz hafta içinde arbitraj prensibine ters düşecek şekilde swap faizinin giderek yükseldiğine ve yüzde 1000’lere vurduğuna şahit olduk. Böyle bir durumun oluşması için ya içerideki borçlanma maliyetinin de yükselmesi lazım ki, böyle bir durum yok, ya da yerli bankaların ciddi kâr marjına rağmen TL ihtiyacı olan yabancı kuruluşlara borç vermemeleri lazım ki, muhtemel açıklama bu.
Söz konusu önlem kuru dizginleme konusunda etkili oldu şüphesiz. Çünkü dolar almak için gerekli TL arzı kısıldığı zaman dolar fiyatı da yükselmedi. Buradaki endişe, söz konusu dizginleme yönteminin ne kadar sürdürülebilir olduğu ile ilgili. Yerli bankalar bir süre daha kâr imkânlarından feragat ederek Londra piyasasına TL arzını kısabilirler. Ancak uluslararası piyasalarda TL likiditesinin kuruması bazı yan etkileri de beraberinde getirir.
Yan etkiler neler?
TL ihtiyacı olan yabancı yatırımcı elindeki tahvil ve hisse senetlerini satarak TL edinebilir ki tahvil faizlerindeki yükseliş ve borsadaki düşüş bu öngörüyü destekliyor. Cuma gününden bu yana tahvil faizlerinde yaklaşık 200 baz puanlık bir yükseliş yaşandı.
İşte tam bu noktada bir daire çizip başladığımız yere geri döndüğümüzü görüyoruz. Çünkü Merkez Bankası’nın geleneksel yolla faiz artırımından kaçmak amacı ile izlediğimiz yan yol sonuç olarak piyasa faizlerinde belki daha da sert bir yükselişi beraberinde getiriyor.
Geleneksel yoldan saparak swap piyasası yolu ile dolar/TL kurunun dizginlenmeye çalışılmasının bir diğer dezavantajı algı bozulması ile ilgili.
Elindeki pozisyonu kapatamayan, istediği zaman Türk piyasasından çıkamayıp kendisini hapsolmuş hisseden bir yatırımcı, bir sonraki gün TL varlıklara yatırım yapma konusunda çekimser kalabilir, ya da alacağı riskin yükseldiğini düşünüp daha fazla faiz talep edebilir.
Oysa aynı sonuç Merkez’in politika faizini artırması ile elde edilse böyle bir yan etki doğmadığı gibi sıcak para girişinin hızlanması bile söz konusu olabilirdi.