Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları

Dün açıklanan programda devlet bankalarının sermaye-lendirileceğine de değinildi. Programı değerlendirmeden geçmişte ABD örneğine göz atalım...

2008 - 2009 global krizinde ABD hükümeti ve Fed sistemsel çöküntünün önüne geçmek ve krizden bir an önce çıkmak için art arda kurtarma paketleri açıkladılar.

Gerek Fed, gerek Hazine, kurtarma operasyonunun bol keseden para dağıtmak olmadığının bilincinde hareket ettiler ve piyasa kurallarından feragat etmediler. Neticede kriz geride kalıp kurtarma paketleri son bulduğunda ABD bütçesi açık vermek şöyle dursun, bilakis fazla verdi.

Haberin Devamı

Krediyi etkiler mi?

ABD’de atılan adımlardan biri sıkıntılı varlıklardan kurtulma programı (TARP) adı ile anılan ve bankaları sermayelendirmeyi amaçlayan 700 milyar dolar bütçeli dev programdı. Programda esas niyet bankaların kötü kredilerinin açık artırma ile Hazine’ye satılması idi. Ancak bankalar zarar yazmamak için kredilere yüksek fiyat biçince krizde bile piyasa prensiplerinden sapmak istemeyen Fed plandan vazgeçmiş ve banka hisselerini satın almak suretiyle sermaye artışına gitmişti.

Fed’den bir arkadaşım ile yapmış olduğumuz çalışma, olası iflasların önüne geçme konusunda başarılı olsa da TARP’ın bankaların kredi verme isteği üzerinde anlamlı artış yaratmadığını gösteriyor.

Yani talepte ve ekonomi genelinde toparlanma görülmeden salt sermayede artış olması ABD bankalarını daha fazla kredi verme konusunda motive etmemiş.

Son açıklamalara göre, Türkiye’de de TARP benzeri bir uygulama söz konusu olacak. Devlet bankalarının çıkaracağı bonoları almak suretiyle bu bankalara Hazine tarafından 28 milyar TL’lik Devlet İç Borçlanma Senedi (DIBS) aktarılacak. İlave olarak, detayları bilinmemekle birlikte, enerji ve gayrimenkul sektöründe yoğun olduğu bilinen sorunlu krediler kısmen bütçe dışı fonlara aktarılacak.

Devlet bankalarının özellikle son dönemde ekonomiyi canlandırmak adına düşük faizle riskli kredi verdikleri biliniyor. Ancak ekonomide beklenen canlanmanın gecikmesi durumunda bu kredilerin geri ödenememe riskinin sektör sağlığı açısından tehdit unsuru olduğunu unutmamak gerek. Bu açıdan ‘TARP’vari bir uygulamanın sorunlu varlık oranı son dönemde artan devlet bankalarına ihtiyaçları olan rahatlamayı kısmen de olsa sağlaması beklenebilir. Ancak...

Haberin Devamı

ABD tecrübesinden edinilmesi gereken önemli bir ders, piyasa prensiplerinden her ne şartta olursa olsun ayrılmamak olmalı.

Devlet bankalarının riskli şirketlere piyasa fiyatı altında faizle kredi vermesi en baştan sıkıntı unsuru idi. Nihayetinde “ekonomiyi canlandırmak” gibi ulvi bir amaç da olsa temel prensiplerden vazgeçmek uzun vadede daha çok sorun yaratıyor. Nitekim şu anda geliştirilen paket kısmen ilk adımın yarattığı sorunlara derman olmayı amaçlıyor.

Bu noktada dikkat edilmesi gereken unsurlar, ABD’de görüldüğü gibi, satın alınacak bonoların fiyatlamasında ya da sorunlu kredilerin fonlara aktarımında piyasa ile tutarlı olunması ve kurtarma tamamlandığında bütçeye ek yük binmemesi olmalı.