Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçtiğimiz hafta, hastane koridorlarında bir zaman geçirmem gerekti. Kimsenin şart değilse gezmek isteyeceği yerler değil, içiniz yaşam sevinciyle dolmaz genelde hastanelerde. Fakat bu sefer farklı oldu, bir noktada karşıma rengârenk bir koridor çıktı. Vitray tekniğiyle yapılmış cıvıl cıvıl resimler asılı, camın önünde boydan boya… Renk renk kediler köpekler var, mavi bir köpek balığı, güler yüzlü bir araba, tek boynuzlu bir at, şirinlik muskası bir Harry Potter, neler neler… Sanki bir masal âlemine ulaştım.

Haberin Devamı

Diyabet arkadaşın olsa…

Yanlarında da birbirinden mutlu çocuk fotoğrafları asılı, ellerinde ya camda gördüğümüz resmin orijinal çizimi ya da oyuncak hâli. Birer de QR kod, dilersen hikâyeyi YouTube videolarından izleyebilirsin. Onların gözünden bakabilirsin. Serginin adı “Benim Gözümden Bak!”. Alt başlığı “Arkadaşım Diyabet”.

Koç Üniversitesi Hastanesi’nin ziyaretçileri Tip 1 diyabetle yaşayan çocukların deneyimleriyle tanıştırma (Türkiye’de 27-30 bin arası diyabetli çocuk varmış), onların hikâyelerinin birinci elden aktarılmasını sağlama amacıyla Ece Adil – Tanla Silay Gün küratörlüğünde açtığı serginin ilk adımı, 13 diyabetli çocuğun “Diyabet arkadaşın olsaydı nasıl olurdu?” sorusuna cevap vermeleri olmuş. Onlar en sevdikleri oyuncaklarını çizmişler, çizimler hastanenin grafik tasarım ekibi ve Çağın Vitray’ın ile iş birliğiyle vitraya dönüştürülmüş. Bir çocuğun dünyası ne kadar renkliyse vitraylar da o kadar renkli.

Diyabet arkadaşın olsa…

Birkaç kez daha giriş katına inip vitrayların ve küçük ressamlarının önünde zaman geçirdim. Sonra videolarını izledim. “Adım şu, 10 yaşındayım, sekiz yıldır diyabetliyim” diye    söze başlayan, kimisi daha da küçük yaşlarını süren 13 şahane çocuk. Büyüklerin taşımakta zorlanacağı bir sorumlulukla yaşıyor, bunu da büyük bir neşe ve olgunlukla taşıyorlar. İşte “sabah kalkıyorum, şekerimi ölçüyorum, ilacımı yapıyorum, karbonhidratlarını sayıyorum…”

Diyabetle hayatını anlatan bir resim yapmış her biri, kimisi pompasını çizmiş, kimisi çok sevdiği sensörünü. “Kanımdaki değerleri gösteriyor” diyor biri, “Bu çok önemli çünkü ben yemeklerimi buna göre yiyorum, bekleme sürelerimi buna göre ayarlıyorum”. Eskiden parmak uçlarını delmeleri gerekiyormuş, bunu kaldırdığı için sensör çok kıymetli. Birisi bir dünya çizmiş, içine oturtmuş bütün bunları, yanına meyve suyu, şeker ölçme cihazı, insülin eklemiş. Onun dünyası bu.

Haberin Devamı

“Diyabet benim için bir hastalık değil bir yaşam biçimi” diyen var, hatta hepsi aynı fikirde, “geçmiş olsun” denmesini sevmiyorlar. Diyabet spor yapmalarına, koşup oynamalarına engel değil, daha ne? “Hiç mi zorlanmıyorsun?” sorusunda şahane bir cevap geliyor: “Bazen zor geliyor şekerimi ölçmek, ilacımı yapmak ama bunları aştığımı düşünüyorum. O da benim bir arkadaşım ve ona iyi davranmazsam o bana kötü davranacak, birbirimizi anlıyoruz.”

Ya da gene büyüklere örnek niteliğinde bir cevap daha: “Bazen biri karşımda çikolata yiyebiliyor ama ben buna artık aldırmıyorum çünkü herkes özgürdür, ben diyabetliyim diye başkası çikolata yiyemez diye bir şart yok. Ben irademi yönetmeyi öğreniyorum”.

Haberin Devamı

“Benim Gözümden Bak” sergisi ve videosu (Koç Healthcare hesabından paylaşılan videoyu bu isimle aratabilirsiniz) bana nefes alacak bir pencere açtı. Kasvetli dünyalarımıza açılan bu renkli pencereden çocuk gözüyle bakmanızı öneririm. (Sergi yılsonuna kadar devam ediyor, daha fazla bilgi için Evrim Altuğ imzalı röportaj de Milliyet Sanat dergisi şubat sayısında.)