Türkiye ekonomi-sinde üçüncü çeyrekte bir daralma bekleniyor. Fiyat istikrarının gözetildiği bir para politikası çerçevesinde talepte bir azalmanın beklendiği durumlarda merkez bankasının gevşek para politikası uygulaması yani faiz indirimine gitmesi uygundur. Çünkü talepteki azalma enflasyon üzerinde aşağı yönlü baskı yaratacağı için eğer merkez bankası faiz düşürmezse enflasyon hedefin altına düşebilir. İşte bu nedenle, talepte bir gerileme bekleyen merkez bankası göğsünü gere gere faiz indirebilir ve gerekirse daha çok indirim sinyali de verebilir.
Neden mahcup?
Bizde ise durum biraz farklı. Ekonomide bir daralma bekleniyor, doğru. Ancak çok uzun bir süredir enflasyon hedeflemesine yeterli hassasiyet gösterilmediği için kredibilite kaybetmiş bir merkez bankası ve etkinliği zayıflamış bir para politikası var. Enflasyonun kemikleşmiş yapısı talep ile enflasyon arasındaki ilişkiyi zayıflatıyor. Buna ilave olarak, dövize dayalı maliyet yapısı nedeniyle kurdan gelen maliyet etkisi enflasyonu yüksek tutuyor. Enflasyon görünümünde kalıcı bir iyileşme beklenmediğinden, faiz indirimleri için gerekli zemin oluşturulamıyor ve Merkez Bankası “sadeleşme” adı altında “mahcup” bir şekilde faiz indirmeye devam ediyor.
Merkez, faiz indirmemesi gereken zamanlarda faiz indirdiği için, indirmesi gereken zamanlarda bunu açıklamakta zorlanıyor. En yakın örnek, mart sonrasında başlatılan faiz indirimleri koridorun üst bandını 225, efektif politika faizi diyebileceğimiz ortalama fonlama faizini 115 baz puan düşürdü. Bunlardan 15 Temmuz sonrasındaki son üç indirimi bir kenara bırakırsak, darbe girişimi öncesinde gelen dört indirim uzun vadeli enflasyon görünümüyle tutarlı indirimler değildi. Peki, “Para politikası zaten gecikmeli olarak çalışır biz de darbe girişimi öncesi ‘yanlışlıkla’ gevşek politika uygulasak da bunun meyvelerini darbe girişimi sonrası yaşanan daralma dönemine yeriz, hiç olmazsa bu seferlik yanlış politika doğru oldu” diyebilir miyiz? Çok da değil. Çünkü enflasyon beklentileri azalmadan yapılan faiz indirimleri uzun vadeli faizlere pek yansımıyor. Bu durumda parasal aktarım mekanizması yavaşladığı için atılan gevşetici adımlardan randıman alınamıyor.
O zaman ne yapmalı? Yapılması gereken, kanunla doğru bir şekilde belirlenmiş aslında. Merkez Bankası’nın birincil önceliği fiyat istikrarı olmalı. Ancak bu kural gereğince takip edilip enflasyon hedeflemesi gerçek anlamda uygulamaya başlandıktan sonra uzun vadeli faizlerin kalıcı bir şekilde indiğine, kurumsallığa olan inancına arttığına ve yatırımların önünün açıldığına şahit olabiliriz.