Başından beri Brexit referandumundan beklentim AB’de kalma yönünde oldu. Çünkü AB’den çıkma durumunda Britanya halkının ödeyeceği fatura çok büyük. Ancak karar ne olursa olsun uzun vadede Türkiye’yi pek etkilemez
Haftalardır gündemi meşgul eden “Brexit” referandumu nihayet dün yapıldı. 1973 yılında Avrupa Birliği’ne (AB) giren Britanya (yani İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dan oluşan adalar grubu) bu referandum ile AB’de kalma ya da çıkma kararını aldı. Bu satırlar yazıldığı sırada sonuç henüz belli olmamıştı. Benim başından beri bu referandumdan beklentim kalma kararının çıkması yönünde oldu. Çünkü pek çok değişik ağızdan dile getirildiği gibi AB’den çıkma durumunda bu kararı verecek olan Britanya halkının ödeyeceği fatura çok büyük.
Ödenecek bu ağır bedel karşılığı ne kazanılacağı ise belli değil. Biz iktisatta insanların rasyonel olduğu varsayımını yaparız. Kişi (ya da bir ülke) eğer içinde bulunduğu mevcut durumu değiştirme kararı verecekse bunu ancak yeni alternatifin kendisine daha çok fayda getireceğine ikna olduğu zaman yapar. Britanya’nın AB’den çıkma durumunda ekonomisinin ciddi bir darbe yiyeceği dünyanın dört bir tarafından pek çok saygın iktisatçı tarafından dile getirildi.
Bu şekilde toplumsal bir bilinç oluşturulması için çaba sarfedildi. Eğer bu satırlar okunduğu sıralarda referandumdan ‘hayır’ kararı çıkar ve Britanya AB’de kalmaya karar verirse bu durum iktisattaki rasyonel karar verme varsayımının doğruluğunu teyid eder.
Yok eğer ‘evet’ kararı çıkar ve Britanya AB’den çıkarsa o zaman bir takım lobi gruplarının yönlendirmeleri ile milliyetçi duyguların baskın çıktığı, rasyonelden ziyade duygusal bir kararın alındığına şahit oluruz.
Neden referandum?
Brexit taraftarlarının temel gerekçeleri AB üyeliğinin Britanya için maliyeti, gereksiz regulasyon ve kurallar, Brüksel’in özgür karar verebilme yeteneğini kısıtlaması ve diğer AB ülkelerinden gelen göçmenlerden duyulan rahatsızlık olarak özetlenebilir.
Bu grup, referandumu bir çeşit bağımsızlık mücadelesi olarak göstermeye çalıştı. Önemli bir kampanya sloganları “kontrolü eline al” (take control) idi. Buna karşılık AB’de kalmanın Britanya için daha hayırlı olduğunu savunan grup ise dünyanın beşinci büyük ekonomisinin AB’den çıkması durumunda alacağı darbenin tüm bu getirileri bir kalemde silecek kadar büyük olduğunu savundular.
Ben yukarıda da belirttiğim gibi Britanya halkının bu artıları ve eksileri rasyonel bir şekilde değerlendireceğine ve Dimyat’a pirince gideyim derken elindeki bulgurdan olmasına sebep olacak bir karar vermeyeceğine inanıyorum. Ama kararı beraber görüp değerlendireceğiz.
Şimdi ne olur?
Referandum sonucu ne olursa olsun Britanya açısından hikâye burada bitmeyecek. Britanya AB’de kalırsa AB ile ilişkilerin ne şekilde devam edeceği bundan sonraki dönemde gündemi belirleyecek. Eğer Brexit olursa Britanya AB ile ilişkileri bir anda koparmayacak. Karşılıklı ticaret anlaşmalarının yeniden düzenlenmesinden Britanya’da yaşayan AB vatandaşlarının akıbetine kadar pek çok konu ileriki yıllarda çözüme bağlanacak. Kısa vadede ise Brexit olması durumunda global finansal piyasalarda ciddi çalkantılar beklenirken Britanya’dan yayılacak olumsuzluk dalgasından Türkiye dahil pek çok ülke belli ölçüde etkilenecektir. Uzun vadede Brexit sonucunun Avrupa’yı fazla sarsması beklenmiyor. Bu nedenle ihracat pazarı açısından Türkiye fazla etkilenmez.