Hafta başında açıklanan Orta Vadeli Program’da 2016 yılı için enflasyon tahmini bir önceki programa göre yukarı çekilerek yüzde 7.5 olarak öngörüldü. Programda yüzde 8.8 ile tamamlanan 2015 enflasyonunun altında yatan temel sebepler olarak gıda fiyatları ve kurdan gelen geçişkenlik vurgulanmış.
Önce geçtiğimiz yılın muhasebesini yapalım. OVP’de altı çizilen sebeplerden gıda enflasyonu maliyet enflasyonu olup gıda ürünlerinin üreticiden tüketiciye ulaşana kadar geçirdiği süreçte yaşanan yanlış uygulamaları yansıtıyor. Bu konuda para politikasının yapabileceği birşey yok. Çünkü enflasyonla mücadele için kullanacağınız geleneksel faiz silahı bu süreci daha etkin bir hale getirmeye kadir değil. Düşük maliyetle üretilen gıda ürünlerinin tüketiciye de yine düşük maliyetle ulaşmasını sağlayacak politikalar geliştirmek hükümetin görevi. Bu amaçla kurulan gıda komitesinin daha etkin bir şekilde çalışarak ilerleme kaydetmesi gerekiyor.
Gelelim diğer sebep olan kur geçişkenliğine. Dolar kuru sene içinde yüzde 24.4 değer kaybetti. Kurun değer kaybetmesi ithal ara mallarının fiyatlarını yükseltmek suretiyle enflasyonu artırıyor.
Kaba bir hesapla, 2015 yılında kurdaki değer kaybının enflasyonu 3.6
ABD Merkez Bankası Fed’in uzun yıllar sonra ilk kez faiz artırımına gittiği Aralık toplantısının tutanakları açıklandı. Toplantı sonrası yapılan basın toplantısında hakim olan güvercin tonu, tutanaklarda da gözlemlemek mümkün. Tutanaklarda Fed üyelerinin yüzde 2’lik hedefin oldukça altında seyreden enflasyon verisinden duydukları rahatsızlık dile getirilmiş.
Fed, ABD ekonomisinin iç dinamiklerindeki toparlanmanın, enflasyonu yukarı yönlü çekmesi gerektiğini ancak dışsal faktörler nedeniyle enflasyonun hedefin altında kaldığını düşünüyor. Enflasyonu aşağı çeken bu faktörler ise güçlü dolar ve düşen petrol fiyatları...
Fed, her iki etkinin de geçici olduğunu ve 2016 yılı içerisinde bu etkilerin ortadan kalkmasıyla birlikte enflasyonun da yükselişe geçeceğini tahmin ediyor. Ancak herkes gibi Fed de yanılabilir ve Fed üyeleri bunun farkında. Fed üyelerini endişelendiren iki husus var:
- Dolar daha fazla güçlenir mi?
Doların güçlenmesi, ABD’nin ithal ettiği ürünlerin fiyatlarını düşürmek suretiyle enflasyon üzerinde aşağı yönlü baskı yapıyor. Fed, dolar fiyatlamasının büyük ölçüde yapılmış olduğunu ve bu noktadan sonra dolardaki değer kazanımlarının yavaşlaması gerektiğini düşünüyor.
Para politikası uygulama-larında merkez bankalarının piyasayla kurduğu iletişim çok önemli. Fiyatlarda ani oynaklıkların olmaması, uzun vadeli faizlerin merkez bankasının hedeflediği yere gidebilmesi için mümkün olduğunca şeffaf bir para politikası izlenmesi ve piyasalara merkez bankasının izlemeyi düşündüğü patikanın net bir şekilde anlatılması gerekiyor.
En şeffaf merkez bankası olarak nitelendirilebilecek ECB’nin başını çektiği uygulamada kararın hemen arkasından yapılan kamuya açık basın toplantısında kararın gerekçeleri anlatılıyor ve sorular cevaplanıyor. Fed benzer bir uygulamayla yaklaşık üç ayda bir toplantı sonrası basın toplantısı yapıyor.
Piyasalarla iletişim sanıldığı kadar kolay değil. Kimi zaman merkez bankası başkanının söylediği ile piyasaların anladığı farklı olabiliyor. Mesela eylül toplantısı sonrasında Yellen bence net bir şekilde sene sonuna kadar ilk faiz artırımına gideceklerini söylese de piyasalar bu mesajı almakta zorlandılar. Bu durumda Fed “Ben söyledim, anlayan anlar” gibi bir anlayış benimsemedi. Onun yerinde Fed başkanları belli aralıklarla konuşup faiz artırımının gelecek seneye kalmayacağı mesajını tekrar tekrar yinelediler. Ta ki piyasalar faiz
Merkez Bankası’nın dünkü toplantısında herhangi bir faiz artırımına gitmemesi iletişim açısından başarılı idi. En son 9 Aralık’ta yapılan 2016 yılı para ve kur politikası sunumunda başkan Erdem Başçı, ABD Merkez Bankası (Fed) kararını takiben politika faizinin artırılacağı sinyalini vermekten özellikle kaçınmış ve sadece dolar cinsi zorunlu karşılıklara ödenen faizin artırılacağını söylemişti. Nitekim dünkü toplantıda politika faizine dokunulmaması bu sinyalle tutarlı bir adım oldu.
Öte yandan, dünkü karardan yola çıkarak iletişim politikasının çok başarılı olduğu gibi bir sonuca varabilmek mümkün değil. Çünkü Merkez, geçtiğimiz aylarda Fed kararını takiben para politikasında bir “sadeleşmeye” gideceğinden de bahsetmişti. Başkan Başçı’nın sadeleşmenin faiz artırımı olarak yorumlanmaması konusundaki uyarısı dışında bu sadeleşmenin ne anlama geldiği tam olarak bilinmiyor.
Nasıl sadeleşecek?
Faiz koridoru, politika faizine ilave olarak Merkez’in gecelik vadede borçlanabileceği bir alt sınır ve gecelik vadede borç verebileceği bir üst sınırdan oluşan banta verilen ad.
Koridorun alt ve üst sınırları normal şartlar altında politika faizi ile simetrik olarak artar ya da azalır. Merkez’in
Fed kararı sonrası iç ve dış piyasalarda gözlenen tepki bir kez daha iletişimin merkez bankacılığı açısından önemini belgeliyor. Çok değil iki hafta önce beklenenden az bir parasal genişleme yapıp piyasaları küstüren Draghi’den sonra dünkü karar sonrası beklenenden daha yumuşak bir sıkılaştırma patikasına işaret eden Yellen’in piyasaları sevindirdiğine şahit oluyoruz. Yani bir taraftan çocuğuna beklenenden az “ödül” verip “kötü baba” pozisyonuna düşen Draghi’ye karşılık, diğer taraftan çocuğuna beklenenden az “ceza” verip “iyi anne” pozisyonuna oturan Yellen ile karşı karşıyayız.
Dünkü toplantıda kanımca en önemli olan husus Fed’in kasım ayından itibaren tekrar düşüşe geçen petrol fiyatlarını enflasyon tahminlerine ne şekilde yansıtacağıydı. ABD’de mevcut enflasyon oranının 0.2 gibi kritik seviyelere düşmesi para politikasının odak noktasını enflasyona çevirdi. Nitekim dünkü toplantının ve toplantı sonrası tartışmaların kilit noktası buydu.
Fed’in petrol fiyatlarındaki gelişmeleri büyük ölçüde göz ardı ettiğini ve geçici vurgusu yaptığını gördük. Öyle ki 2016 yılına ait enflasyon tahmini hafifçe aşağı revize edilse de Başkan Yellen bu revizyonun sebebini petrol fiyatlarından ziyade
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) uzun zamandır beklenen faiz kararı dün nihayet geldi. Fed Aralık 2008’den beri sıfır alt sınırına dayanmış olan politika faizini 0 - 0.25 aralığından 0.25 - 0.50 aralığına yükseltti. İletişim açısından son derece başarılı bir şekilde sinyali verilen bu artırım piyasalarca yaygın bir şekilde beklendiği için karar sonrası oynaklığın sadece dünkü kararla ilgili sürpriz gelişmelerden kaynaklanması gerekir.
Fed’in dünkü faiz artırımı ve miktarı piyasalarca iyi tahmin edilip fiyatlanmış olsa da karar öncesinde bilinmeyen faktörlerden bir tanesi Fed üyelerinin ekonomik görünüm ile ilgili tahminlerini ne şekilde revize edecekleri idi.
Enflasyona kilitlendi
Özellikle kasım ayından itibaren tekrar inişe geçen petrol fiyatlarının Fed’in enflasyon tahminlerine ne şekilde yansıyacağı çok önemli idi. Çünkü şayet Fed üyeleri uzun vadeli enflasyon görünümünü aşağı yönlü revize ederlerse bu durum Fed’in bundan sonraki dönemde daha güvercin bir politika izlemesi anlamına gelecekti. Dünkü toplantıda Fed üyelerinin 2017 enflasyon tahminini hafif revize etmekle beraber genel görünümü değiştirmemesi petrol fiyatlarındaki düşüşün geçici olmasına inanan şahin bir
Geçtiğimiz hafta içinde iki konuşma yapan Fed başkanı Yellen son derece net ifadelerle aralık ayında ilk faiz artırımını yapmaya niyetli olduklarını ifade etti. Aslına eylül toplantısı sonrası senenin son çeyreğinde faiz artırımının geleceği açıkça ifade edilmişti. Ama piyasa oyuncuları ikna olmayıp Yellen’in sözlerinin arkasında yatan “gerçek mesajı” çözmeye uğraşınca Fed iletişimin dozunu artırma ihtiyacı duydu. Ekim toplantısına faiz artırımı kararının “bir sonraki toplantı”da tartışılacağı ifadesi eklendi. İşi sağlama almak için Yellen’in geçen haftaki kongre sunumlarında daha da güçlü bir mesaj verildi. Bugün geldiğimiz noktada Fed önümüzdeki hafta yapılacak toplantıda yedi sene sonra yapacağı ilk faiz artırımına piyasaları hazırlamış görünüyor. Bu noktada Fed kararı sonrası volatilite ancak Fed faiz artırımına gitmezse yaşanacak gibi görünüyor.
İkinci örnek
Şimdi bir de kötü iletişim örneğine bakalım. Beklediğinden az harçlık alan bir çocuk sevinmek yerine parayı yere fırlatabilir. Bu durumda anne babaya düşen görev çocuğun beklenti oluşumunu yönlendirmek ve olası hayal kırıklıklarının önüne geçmektir. Geçen hafta Avrupa’da yaşananlar bu örneğe çok yakın.
Kâğıt üstünde
Mülteci krizinin ağır yükünü Türkiye’nin üstlenmesine karşılık AB katılım müzakerelerinde yeni fasıllar açılmasına karar verildi. Bu fasıllardan bir tanesi de Ekonomik ve Parasal Politika Faslı. Merkez bankası bağımsızlığıyla yakından ilgili olan bu fasıl kapsamında bir süredir tartışılan merkez bankası kanununu değiştirme tartışmalarının üzerinden gitmekte yarar var.
Yasa ne diyor?
Mevcut merkez bankası yasası TCMB’nin temel amacını fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olarak belirliyor. Enflasyon hedeflemesi yapan bütün merkez bankalarında benzer bir yasa söz konusu. Bu yasa dünya genelinde merkez bankalarını kısa vadeli hedeflere odaklanan iktidarların baskılarından arındırmak ve merkez bankası bağımsızlığını oturtmak için konulmuş.
Peki, istisnalar yok mu? Elbette var. En göz önünde olan örnek ise ABD merkez bankası Fed. Fed yasası “dual mandate” yani ikili hedef esasına dayalı. Yasa Fed’in amaçlarını bir taraftan fiyat istikrarını sağlamak bir yandan da istihdamı azami seviyeye çıkarmak olarak belirliyor.
Bu noktada bir konunun altını çizmekte fayda var. Kısa vadede fiyat istikrarı ve azami istihdam birbiri ile tutarlı hedefler değil. Çünkü kısa vadede her zaman