Galatasaray son Hatayspor yenilgisinden sonra yarışta havlu atmıştı. Galatasaray‘ın hemen ardından Beşiktaş da Kasımpaşa‘ya kaybedince, Galatasaray bir anlamda yaşama ve yarışa yeniden döndü.
Nitekim Galatasaray maça bu yenilenmiş heyecanı lie başladı. Önde değil, çok önde bastı. Adeta Karagümrük ceza alanı çevresinde hatta üstünde rakibe bastı. Ama Karagümrük oyuncuları 40 yılın oyuncuları... Böyle ne baskılar görmüşler, ne baskılar yemişler. Genç Efe hariç, hepsi kaşarlı... Bunu iyi anlamda söylüyorum, hepsi kaşarlı... Hiç panik yapmadılar. Başlangıçta dar alanda oynamalarına rağmen kısa ve riskli paslarla bu presi kırmayı başardılar.
Galatasaray‘ın bu kısa süren baskısı sırasında Mustafa‘nın attığı ve Babel‘in kolla oynadığı için VAR tarafından iptal edilen golünde Gedson Fernandes‘in savunmanın arasına ve arkasına attığı mükemmel asistine üzüldüm. Yazık oldu bu asiste...
Sonraki dakikalar genellikle Karagümrük‘ün oldu. Kendi ceza alanları önünde yaptıkları
Alışkanlıklar paslı çiviye benzer… Söküp atmak zor olur… Emre Belözoğlu dün bir, bugün iki… Fenerbahçe’nin kötü alışkanlıklarını, artık paslanmış oyun anlayışını bir çırpıda düzeltecek hali yok… Baktığınızda giden ve gelen; ortada bir fark yok… Fenerbahçe yürüye yürüye oynuyor, aşırı yan pas, geri pas yapıyor… Çok ağır hücum ediyor, doğal olarak rakip savunmayı az adamla ve hazırlıksız yakalayamıyor…
Futbolda hızın ne kadar değerli ve önemli olduğunu Malatyalı Fofana 80 metre topu sürüp yaptığı asistle Emre Hoca başta, bütün Fenerbahçelilere gösterdi… Anlarlarsa tabi…
Dahası var… Fenerbahçe korneri atarken, geri dörtlüsüyle, orta alanıyla ailecek Malatya ceza alanı çevresinde dizildi… İnsan savunmasına bir önlem alır…
O korner atışında topu kapıp 80 metre süren Fofana‘nın önüne Fenerbahçeli tek oyuncu çıkamadı, Fofana’yı tek oyuncu yakalayamadı… Eee hücuma hızlı
Levent Şahin Hoca‘yı maç öncesi dinliyordum... Levent Şahin, “Hukuksuz biçimde hocamız aramızda yok” demez mi? Sevgili Hocam, bizim aklımızla dalga mı geçiyorsun. Son Rizespor maçında rakip kulübün yöneticisine çok ağır küfürleri eden Fatih Hoca değil mi, bu küfürleri temsilci yazmadı mı? Rakibe ağır küfür cezayı gerektirmiyor mu?
Fatih Hoca‘nın yıllardır bu kaçıncı cezası... TFF’ler, MHK‘ler, hukuk kurulları, disiplin kurulları gelip gidiyor, bunların hepsi mi size düşman? Hepsi mi maksatlı? Sizlerin hiç mi kusuru yok, hiç mi yanlışı yok? Hukuk, tuzak, pusu diye diye takımın futbolcularına da sonunda buna inandırdınız. Oynamıyorlar, oynatamıyorsunuz.
Oysa sahada Galatasaray takımı yok. Önce bunu görsenize... Son 2 maçta Galatasaray kalesine golleri kim attı? Hakem mi attı, TFF mi attı? Koca Galatasaray takımı Muslera‘nın mucize kurtarışlarına rağmen bu kadar gol yer mi? Kendinizi kandırmaktan, camiayı ve futbol dünyasını kandırmaya çalışmaktan vazgeçin... Hem kendinize, hem takımınıza onarılmaz
Korktuğumuz başımıza geldi. Okyanusları aştık, boyumuzu aşmayan derede boğulduk. Nedir bu Letonya‘dan çektiğimiz? Hollanda‘ya, Norveç‘e puanı keybetsek canım yanmayacak.
Üstelik daha başlangıçta attığımız golle, Letonya‘nın duvar örme hazırlığını yerle bir ettik. Sonrasında golü atan Kenan’la, Yusuf‘la, Burak‘la, Hakan’la kaçırdık da kaçırdık... Bunların hiç olmazsa birini-ikisini daha gol yapmalıydık.
Sonrası kabus... Golü erken yiyen Letonya çareyi hücumda buldu. O kadar rahat geldiler ki, orta sahayı o kadar rahat geçtiler ki, hiç müdahale edemedik, engelleyemedik, bozamadık, rakip oyunculara hep uzak kaldık.
Daha üç gün önce Norveç karşısında “sıradağlar” gibi dizilen ve süper golcü Haaland ile Sörloth‘a şut atma fırsatı bile vermeyen savunma anlayışımız, ne oldu da Letonya önünde “yaylalar” gibi geniş alanlar bıraktı.
İlk yarı bitene kadar özellikle hava toplarında çok sıkıntı çektik. Her hava topunu aldılar, bir kafa golü de attılar.
Doktorlar, akademisyenler, bilim insanları, günümüzde insan vücudunu diri ve güçlü tutan, hastalıklara karşı koruyan “bağışıklık sistemi”nin en büyük kaynağının D vitamini olduğunu ısrarla söylüyorlar. Biliyorsunuz; D vitamini yiyecek-içecekten pek alınmıyor. Parlak güneş ışığından yararlanmak gerekiyor. Şenol Güneş, milli takıma D vitamini gibi geldi. Milli takıma “Güneş” çok yaradı, bağışıklık sistemi adeta ayağa kalktı.
***
Milli takımda böyle... Trabzon’da, Bursaspor‘da, Beşiktaş‘ta böyle... Şenol Güneş gittiği takımlarda futbolcuları parlatmasını biliyor. “Maximum” verim alıyor. Bu rastlantı olamaz.
***
Ozan Tufan, milli takımda Fatih Terim‘in gözdesiydi. Ozan Tufan milli takımda Şenol Güneş‘in gözdesi... Aynı Ozan Tufan; Fenerbahçe‘de bir türlü göze giremiyor, hatta gözden düştü. Niye? Ozan Tufan mı kabahatli, yoksa genelde oyuncuları bozan Fenerbahçe iklimi mi?
***
Tarihi sanki tersten yazıyoruz. Milli takımın, “duran top”lardan yediği
-F.Bahçe’de Aykut Kocaman Sportif Direktör, Daum teknik direktördü…
-Daum kovuldu, yerine Aykut Kocaman geldi…
***
- F.Bahçe’de üç yıl önce Comolli Sportif Direktör, Ersun Yanal teknik direktördü…
-Comolli’nin bu özelliği olmadığı için Ersun Yanal’ın yerine geçemedi…
-Ama kurduğu berbat kadro ile son şampiyon Ersun Yanal’ı göndertti…
***
Beşiktaş kazansa Süper Lig’de şampiyonluk yarışını “paydos” eder, işi bitirirdi. Maç berabere bitti. Bu sonuç, Beşiktaş‘ı sarsmaz, Fenerbahçe‘yi üzer. Aslında bu sonuçla büyük balığı cuma günü kendi sahasında kaybeden Galatasaray yakaladı.
Beşiktaş, milli maç arasına kayıp puan hesabına göre Galatasaray‘dan 6, Fenerbahçe‘den 8 puan önde giriyor. Bu sonuçla şampiyonluk masasından kalkan olmadı. Ama jokerler Beşiktaş‘ın elinde... Bu unutulmasın.
Maçın başlangıcı dengeli oldu. İki pozisyonu Fenerbahçe, iki pozisyonu Beşiktaş kaçırdı. Ancak kaleci Altay bir dakika içinde önce Aboubakar‘ın, sonra Atiba’nın şutlarını mükemmel çıkarmasa, denge erken bozulurdu.
Fenerbahçe‘de ilk yarıda etkili olan tek adam Osayi Samuel‘di. N’Sakala ile iyi kapıştılar. Karşılıklı oynayan Rosier-Caner mücadelesinde özellikle ikinci yarıda Caner daha öne çıktı.
Beşiktaş‘ın hafta arası yaptığı 120 dakikalık ağır mesaiden sonra ikinci yarının son bölümüne
Galatasaray ağır favori olduğu maça Rizespor’a bir gol avans vererek başladı… Baktı ki, oyun tek taraflı bir mücadeleye döndü, ”bir yetmez iki olsun“ dedi, bir gol daha avans verdi… Rizespor yarım pozisyon bulamadığı ilk yarıda Galatasaray’ın ikramlarıyla iki gol buldu…
Şaka gibi, Galatasaray forması giyen stoperler bu “vahim yanlışları“ nasıl yaparlar… Luyindama ayağındaki topu uzaklaştırana kadar, o topu ağlarında gördü… Marcao ayağının altından kaçırdı, bu defa Boldrin kaçırmadı…
Galatasaraylı futbolcuların yerine kendinizi koyun; Bir ikram, bir gol yiyorsunuz, çalış çabala dengeyi kuruyorsunuz, öne geçiyorsunuz, hadi bakalım bir darbe daha… Sağ kroşe Luyindama’dan, sol kroşe Marcao’dan…
Galatasaray’ın işi gerçekten zor… Rakibi devirmeye mi baksın, kendi stoperlerinden korunmaya mı… Kime önlem alsın, rakibe mi, kendi stoperlerine mi… Bu ikili geçen hafta Kayseri’de de inanılmaz hatalar yaptılar ama Kayseri, Galatasaray’ı misafir sayıp bu ikramı kabul