Kalkışmanın dış politikaya yansımaları (2)

20 Temmuz 2016

Başarısız darbe girişimini izleyen gelişmeler, dış politika alanında özellikle Batı ile ilişkilerde sıkıntılı bir döneme girilebileceğini gösteriyor.

Batılı müttefikler dahil, uluslararası camia 15 Temmuz kalkışmasına karşı seçilmiş yönetimden ve demokrasiden yana net bir tavır sergilemiştir. Türkiye de bu gördüğü sempati ve destekten memnun olmuş, cesaret almıştır.

Ancak darbenin akamete uğramasından hemen sonra hükümetin aldığı veya almayı planladığı bazı tedbirler, Batı’nın eleştirilerine veya uyarılarına konu olmaya başlamıştır.

İlk eleştiriler

Amerikan ve Avrupalı yetkililerin beyanlarına ve analistlerin yorumlarına bakınca, bu tepkilerin şu üç noktada toplandığını görüyoruz.

Birincisi, darbe fiyaskosundan hemen sonra girişilen “toplu gözaltı” operasyonlarıdır. Çok sayıda asker ve sivil zanlının “paralel terör örgütü” mensubu veya yanlısı olduğu iddiasıyla yakalanması, Batı’da büyük ilgi ve de kaygı yaratmış görünüyor.

Bu ilgiyi yabancı basındaki manşetlerde görüyoruz. Kaygıları ise, ABD Dışişleri Bakanı ve AB’nin dışişlerinden sorumlu komiseri başta olmak üzere, birçok yetkilinin beyanlarından izliyoruz. Bu konuda Türkiye’ye verilmek istenen mesaj, tutuklama ve yargı sürecinde çok

Yazının Devamı

Kalkışmanın dış politikaya yansımaları

19 Temmuz 2016

Darbe girişiminin ilk saatlerinden beri, bütün dünyanın dikkatleri Türkiye üzerinde odaklanıyor.
Kuşkusuz bu olağanüstü ilginin nedeni, yakın veya uzak, çoğu ülkenin Türkiye’ye verdiği büyük önemdir.
Pek çok ülke liderinin beyanlarının ve yabancı medyanın değerlendirmelerinin gösterdiği gibi, darbe girişiminin başarısızlığa uğraması ve demokratik düzenin ayakta kalması olumlu karşılanmış ve destek görmüştür.
Tersi olsaydı...
Bunun önemini anlamak için, olayın tersini düşünmek gerek. Eğer bu darbe başarılı olsaydı ve Türkiye askeri bir rejim altına girseydi, bunun dış tepkileri çok olumsuz olacak, Türkiye ağır dış baskılar altında kalacak, uluslararası platformda yalnızlığa sürüklenecekti...
Türkiye’de bu kez darbenin fiyaskoyla sonuçlanmasının ve demokratik düzenin devam etmesinin bu olumlu yansımalarına karşın, dış dünyanın bu olayın izdüşümlerini bir miktar kaygıyla izlediği de bir gerçek. Maalesef bu olay, Türkiye’nin son yıllarda zaman zaman darbelere sahne olduğunu hatırlattığı gibi, şimdi de yeni bir istikrarsızlık ve belirsizlik dönemine girdiği izlenimi vermiş durumda. Dışarıdaki bu imaj, Türkiye’nin kalkışmanın sebep olduğu hasarı onarıp süratle kendisini

Yazının Devamı

Brexit, Türkiye için fırsat yaratabilir

15 Temmuz 2016

Olaylar baş döndürücü bir hızla gelişti: Birleşik Krallık’taki referandumdan çıkan AB’den ayrılma -Brexit- kararının yarattığı şok içinde Başbakan David Cameron istifa edeceğini açıkladı ve vakit kaybetmeden görevini Muhafazakâr Parti’nin aniden yükselen yıldızı Theresa May’e devretti. Süratle kurulan yeni hükümetin başlıca işi, Britanya’nın AB’den çıkmasına yönelik müzakere sürecini bir an önce başlatmak olacak.
Bu tarihi olayın yankıları sadece Birleşik Krallık’ta değil, Avrupa’da ve hatta bütün dünyada devam ediyor. AB kızgın ve tedirgin. Uluslararası camia (piyasalar dahil) şaşkın...
Bu olay Türkiye için ne ifade ediyor?
Pek çok ülke gibi Ankara da Britanya’nın bu beklenmedik kararına üzüldü tabii. Bu tepkinin kendi çıkarlarıyla ilgili bir boyutu var: İngiltere Türkiye’nin AB üyeliğine aktif destek sağlayan ülkelerin başında geliyordu. Bu durumda Ankara AB içinde önemli bir destekçisini kaybediyor.
Benzer tutumlar
Bununla beraber, yeni ortamda “Brexit”, Türkiye’nin İngiltere ile daha güçlü bağlar kurması fırsatını yaratıyor.
Yeni Başbakan Theresa May de belirtti: İngiltere bundan böyle AB dışındaki ülkelerle de sıkı ilişkiler kurmaya çalışacak, yani bir nevi “çok boyutlu

Yazının Devamı

Misafir mi, vatandaş mı?

13 Temmuz 2016

Suriye’de iç savaşın patlak vermesinden sonra evlerinden kaçan binlerce kişinin Türkiye’ye akın etmesi üzerine, hükümet “açık kapı” politikasını ilan etmiş ve “misafir” olarak nitelendirdiği Suriyelilere kucak açmıştı.
Başta bu gelenlerin çoğu, sınır bölgesine yakın yerlerde kurulan kamplara yerleştirilmiş ve buralarda bütün medeni ihtiyaçları temin edilmişti. O günlerde Türkiye’nin yaptığı insani jestin bütün dünyada bilinmesi için, yerli ve yabancı medya, hatta Angelina Jolie gibi ünlü Hollywood yıldızları kampları görmeye davet edilmişti.
O zaman hükümet, Esad rejiminin fazla tutunamayacağını ve kısa zamanda göçmen akınının duracağını ümit ediyordu. Hatta dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bir basın toplantısında, Türkiye’ye sığınacak Suriyelilerin sayısının 100 bini geçmeyeceği tahmininde bulunmuş, bir gazetecinin “Bu sayı artarsa ne olacak” şeklindeki sorusuna da “Bunu o zaman düşünürüz” yanıtını vermişti...
Nereden nereye...
Suriye’de Esad rejimi devrilmedi, iç savaş şiddetlendi, göç dalgası büyüdü ve Türkiye beklemediği bir durumla karşı karşıya kaldı.
Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin sayısı başta yüz binleri aştı, milyonlara ulaştı. Kamplar dolup taşınca, pek

Yazının Devamı

NATO’nun yeni önceliği

12 Temmuz 2016

NATO’nun Varşova’daki zirvesinin yapıldığı uluslararası ortam, ittifakın halen ne gibi sorunlar ve tehditlerle karşı karşıya bulunduğunu gözlerin önüne seriyor.

Bu sorunları kısaca şöyle özetleyebiliriz:

1) “Rus tehdidi”. Doğu Ukrayna’nın istilası ile Ukrayna’nın ve Kırım’ın ilhakının ardından Moskova’nın Kuzey ve Doğu Avrupa ülkelerine yönelik baskılar ve askeri güç gösterileri, NATO’da büyük kaygı yaratmış durumda.

2) “Bölge dışı tehditler”. Misyonunu Afganistan’a kadar uzatan NATO, şimdi özellikle Ortadoğu’dan kaynaklanan (IŞİD gibi) kendi üyelerini de hedef alan terör saldırılarıyla karşı karşıya...

3) “Bölge içi sıkıntılar”. Suriye başta olmak üzere Asya’dan ve Afrika’dan gelen göç dalgası, birçok NATO üyesinin başını ağrıtıyor. Avrupa ciddi ekonomik ve sosyal çalkantılarla sarsılıyor. İngiltere’nin AB’den çıkması, ittifaka dahil bazı ülkeler arasında domino etkisi yapması tehlikesini yaratıyor...

Güç gösterisi

Kısacası NATO bugün, 1949’daki kuruluşunun sebebi olan şartlardan farklı durumlar karşısında. Varlığını sürdürebilmesi için misyonunu yeni koşullara göre belirlemesi ve kendisini yeniden yapılandırması gerekir.

Varşova Zirvesi, NATO’nun bu yönde bazı “güncelleşme” adımları att

Yazının Devamı

Dış politikada değişen ne?

9 Temmuz 2016

Ankara’nın son bazı açılımları, Türk dış politikasında bir değişiklik belirtisi olarak görülüyor.
Bu açılımlar İsrail ve Rusya ile ilişkilerin normalleştirilmesi için varılan anlaşmalarla başladı. Bunun hemen ardından bir Mısır açılımının işareti geldi. Şimdi de sırada İran’ın yer aldığı görülüyor.
Bütün bu gelişmelerin hükümet değişikliğinden sonra, yeni Başbakan Binali Yıldırım’ın ilk konuşmasında “Daha çok dost, daha az düşman” sloganını ortaya atması üzerine gerçekleşmiş olması, zihinlerde bazı soruların belirmesine yol açıyor.
Örneğin, bu yeni durumun hükümet değişikliği, yani Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlıktan çekilmesiyle bir ilintisi var mı? Ayrıca dış politikada tam olarak değişen nedir?
Hükümet değişince...
Son açılımlardan İsrail ile normalleşmeye yönelik müzakereler, hatırlanacağı gibi, Davutoğlu’nun hükümetin başında bulunduğu dönemde başlamış ve son aşamasına girmişti. Kuşkusuz bunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın demeçlerine de yansıyan tavrının ve kararlılığının büyük rolü olmuştur.
Rusya konusunda uzlaşma ortamının oluşması çok hızlı gelişti. Bu da Erdoğan’ın inisiyatifi ve Putin’in de buna olumlu yanıtıyla sağlanabildi.

Yazının Devamı

Dış politikada yeni hedefler

5 Temmuz 2016

İsrail ve Rusya’dan sonra sıra kimde?
Dış politikada öncelik kazanan “bölge ülkeleriyle normalizasyon süreci”nde şimdi iki ülkenin adı geçiyor: Mısır ve Suriye...
Başbakan Yıldırım’ın ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun son demeçlerinde, yeni diplomatik hamlenin hedefi olarak bu iki ülke gösteriliyor.
Mısır’ın öncelikler listesinin başında yer aldığı, Çavuşoğlu’nun son bir konuşmasında açıklık kazandı. Gerçi daha önce Başbakan, Ankara’nın Mısır’la ekonomik ve ticari ilişkilerin düzeltilmesi isteğini dile getirdi, ama Dışişleri Bakanı siyasi diyalogdan, hatta başbakanlar arası görüşme olasılığından söz etti.
Mısır’la yakınlaşma
Hatırlanacağı gibi, Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkiler üç yıl önce Kahire’deki askeri müdahaleden sonra ciddi bir sarsıntı geçirdi. Türk hükümeti daha önce hararetle desteklediği Mursi rejiminin devrilmesine ve Mareşal Sisi’nin iktidara gelmesine karşı çok sert tepki gösterdi, yeni Mısır yönetimi de buna karşılık Ankara’daki büyükelçisini geri çekti. Böylece ilişkiler dondu, karşılıklı ticaret de bundan olumsuz etkilendi.
Kahire’deki darbeden sonra Mısır’la ilişkileri bozuk kalan tek ülke Türkiye oldu. Batı’dan Rusya’ya ve Çin’e kadar uluslararası

Yazının Devamı

Halkın istediği önemli, ama...

2 Temmuz 2016

Birleşik Krallık’taki AB referandumunun sonucunun yarattığı siyasi depremin artçı sarsıntıları giderek yayılıyor.
Siyasi alanda her ne kadar halkın yüzde 52’si ülkenin AB’den ayrılması lehinde oy kullanmışsa da, toplum kutuplaşmış durumda. İktidardaki Muhafazakâr Parti gibi, muhalefetteki İşçi Partisi de bölünmüş halde, bir liderlik krizi yaşıyor.
Siyasi çalkantının diğer bir boyutu, İskoçya’nın tepkisi. Referandumda halkın yüzde 60’ının AB’de kalınması lehinde oy kullanan İskoçya’da şimdi Birleşik Krallık’tan ayrılma akımı güç kazanıyor.
Gene siyasi alanda ortaya çıkan bir sorun, Britanya’nın AB’den “boşanma süreci”nin nasıl gerçekleşeceğidir... Bu AB ile Britanya’yı karşı karşıya getiriyor; ayrıca AB’yi de kendi içinde bölüyor...
Olayın ekonomik boyutu da çok ciddi sarsıntılara yol açıyor. Sterlin değer kaybediyor, ülke durgunluğa doğru gidiyor.
İlginç olan husus, AB’den ayrılma (Brexit) lehinde olan bir kısım seçmenin “Biz böyle olacağını hiç zannetmiyorduk” diye yakınmasıdır.

Yazının Devamı