İstanbul Bienali’nin bu yılki teması “İyi bir komşu”. Eylül ayında kapılarını sanatseverlere açan bienal 12 Kasım’a kadar Özel Galata Rum Okulu, İstanbul Modern, Pera Müzesi, Küçük Mustafa Paşa Hamamı, ARK Kültür ve Yoğunluk Atölyesi’nde devam ediyor. Bienalin bu yıl da ücretsiz olduğunu ama giriş yapabilmek için İKSV’nin web sitesinden kayıt olmanız gerektiğini ve alacağınız QR kodunu mekan girişlerinde görevlilere göstermeniz gerektiğini hatırlatarak başlayayım.
Bienal henüz kapılarını açmadan önce bu köşede bazı sorulara cevap arayacağımı belirtmiştim. Bienalde sergilenen eserleri de gördükten sonra artık daha net bir değerlendirme imkanım var. O yazımda tam olarak “Mesela komşu komşunun külüne muhtaçtır” veya “Ev alma komşu al” gibi atasözlerimiz bu bienalin neresine düşüyor? Ya da Nisa Suresi’nin 36. ayetinde bahsedilen uzak komşu ve/veya yakın komşu ne kadar yer alacak, Hz. Peygamberin “Cibril komşu hakkıyla alakalı o kadar şey söyledi ki komşuyu komşuya varis edecek sandım” hadis-i şerifine dair bir gönderme görecek miyiz çok merak ediyorum” demiştim. Bu sorulara olumlu bir cevap alamadığımı üzülerek belirtmem gerekiyor.
Berlin’de yapılmış gibi
Bienalin bir kısmını eserleri bienalde sergilenen bazı arkadaşlarımla, bir kısmını da Türkiye’den olmayan uluslararası küratör ve sanat eleştirmenleriyle gezme imkanım oldu. Bu dostlarımla gezerken Türkiye’nin genel olarak sanat ortamını konuşup küresel anlamda sanat dünyasına dair bazı değerlendirmelerimizi paylaşma imkanımız oldu. Evet, bienallerin büyük çoğunluğunda benzer bazı sorunlar var, o bienali şehre bağlayan dokunun azlığı genel olarak hissedilir durumda ama bunun istisnalarının da olduğu bir gerçek. Örneğin Moskova Bienali’ni başka bir şehirde yapamazsınız. Moskova Bienali’nin şehirle kuvvetli bir bağı var. Venedik Bienali ise zaten bienaller üzeri bir konumda olduğu için kendine ait birçok dinamiği barındırıyor. Örneğin Sharjah Bienali’ni gezerken hem tema hem küratöryel tercihler nedeniyle bienalin şehre bağlı olduğunu anlıyorsunuz. İstanbul Bienali ise sanki Berlin’de yapılmış gibi. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından küratör olarak seçilen Elmgreen&Dragset sanatçı ikilisinin çevresinin büyük çoğunluğunun Berlin’de olmasının da bunda ciddi bir etkisi olduğuna inanmak için elimizde yeterince delil var.
Genel olarak bu yılki İstanbul Bienali’ni beğenmemiş olsam da beni olumlu manada şaşırtan seçimler de vardı. Örneğin daha önce olmadığı kadar çok Müslüman ve Ortadoğulu sanatçı görmek beni memnun etti. Mahmoud Obaidi, Mirak Jamal, Latifa Echakhch, Heba Y. Amin ve Mahmoud Khaled’in isimleri ilk etapta aklıma gelenler. Ve bence hiç şühpesiz Fred Wilson’ın eserleri en dikkat çekici ve dikkate değer komisyon edilmiş eserlerdi. Ayrıca bienal kitabının iki cilt olması ve bir cildin hikayelerden oluşması hem sanatçıların edebi yönlerini göstermesi hem de sanatçıları daha iyi tanımamız açısından son derece başarılı bir seçim olmuş. Ama keşke bu ciltte sadece bienale katılan sanatçıların ve küratörlerin hikayelerini okuyabilseydik. Çerçevenin geniş tutulması ve “bienalin yakın dostlarının” da dahil edilmesi biraz garip olmuş.
İstanbul’a bir sonraki edisyonda yerel kodların daha görünür olduğu bir bienal diliyorum.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024