Romanya, Hollanda, Belçika, Yunanistan, Portekiz, Tunus, İsveç, Yunanistan, Macaristan, Avusturya...
Bu saydığım ülkelerin toplam nüfusu, Türkiye’deki ilk ve orta öğretimde olan öğrenci sayısından daha az.
Türkiye’de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde toplam 18 milyon 710 bin 265 öğrenci eğitim alıyor.
Öğrenci sayısına 1 milyon 168 bin 896 olan öğretmenleri de eklediğimizde karşımıza 20 milyon civarı inanılmaz bir rakam çıkıyor.
Bu rakamlar hem gücümüz hem de zorluğumuz...
***
Öğretmenlik dünyanın her ülkesinde kutsal kabul edilen bir meslek dalı ama Türkiye’de daha kutsal.
Niye diyeceksiniz, öğretmen başına Lüksemburg’da dokuz, Yunanistan ve Litvanya’da 10 öğrenci düşüyor.
Türkiye’de ilkokul çağındaki öğrenci-öğretmen oranı 20’ye 1, ortaöğretimi de eklediğimizde rakam 24’e 1’e yükseliyor.
Yani Türkiye’de bir öğretmen çok daha fazla hayata dokunuyor, çok daha fazla hayatı şekillendiriyor.
Üstelik birçok AB üyesi ülkede mesleğe yeni başlayan öğretmenler deneyimli öğretmenlerin yanında alıştırma/aday öğretmenlik gibi süreçlerden geçerken, Türkiye’de direkt öğrencileriyle buluşan yüzbinlerce öğretmen var.
Öğretmenlerimiz yetişme sürecinde dünyadaki diğer öğretmen adaylarıyla hemen hemen aynı dersleri görüyorlar.
Bunları, alan dersleri, pedagoji dersleri ve öğretmenlik uygulamaları dersleri diye sıralayabiliriz.
Fakat OECD ülkelerinin çoğunda öğretmenlik uygulaması dersine ayrılan zaman 80 ile 100 gün arasında değişirken Türkiye’de sadece 30 günü öğretmenlik uygulamasına ayırıyoruz. Bu çok önemli dersin bir kısmı teorik olarak üniversitelerde, bir kısmı da okullarda yapılıyor.
Bir öğretmen adayına, ders planı hazırlamaktan, sınıftaki öğretim stratejisini belirlemeye kadar çok sayıda değer katan bu süreci belki tekrar ele almamız gerekiyor.
***
Eğitimden bahsederken işin medya kısmını da es geçmemek gerekiyor.
1980 ve 90’lı yıllarda, pazarda limon satan, taksicilik yapan öğretmenlerin haberleri yapılırdı.
Sonra terör bölgesindeki köylerde görev yapan öğretmenlerin haberlerini yaptık.
Ya yoksulluk ya zorluk algısı doğru bir algı değil, öğretmen olmanın sosyal statüsünü koruyup, parlak gençleri öğretmenliğe yönlendirecek bir stratejimiz olmadı hiç, keşke olsaydı.
Okulların açıldığı gün İstanbul trafiğinin durumunu ya da özel okulların açıkladığı ücretleri haber yapmak, eğitim haberi yapmak değil.
Gerçek eğitim haberciliğinin yapıldığı nadir medya organlarından birisi Milliyet gazetesi ve gördük ki, doğru bir habercilik yaptığınızda çocuklarımızın geleceği için fayda sağlamak mümkün oluyor.
***
Bitirirken öğretmenlere ve okullarımıza yaptığımız bir haksızlığa daha dikkat çekmek lazım.
Değerler eğitimi sadece okulda verilmez daha doğrusu değerler eğitimi ailede başlar ve okulda tamamlanır.
Çocuklarımızı iyi ya da marka bir okula göndermek dışında onların değerler eğitimi alması konusunda neler yapıyoruz diye düşünmemiz lazım.
Bu konuda çelişkilerimiz oldukça fazla.
Mesela en değerli varlığımızın çocuklarımızın gelecekleri için yapılan ya da yapılmayanlara bakarak oy kullanan kaç seçmenimiz var?
Tencerede kaynayan çorba, dış politika, yaşam biçimi, ideolojik korkular ya da tehditler oy vermede belirleyici oluyor ama eğitim asla belirleyici unsur olamıyor.
Bugün Öğretmenler Günü’nü neden kutluyoruz diye çevrenize bir sorun lütfen, çoğu kişi bilmez.
Ben yazayım; 11 Kasım 1928’de Bakanlar Kurulu, kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’e “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” unvanını verdi ve bu unvan, 24 Kasım’da Millet Mektepleri Talimatnamesi yayımlanarak resmileşti. Mustafa Kemal Atatürk’ün 100. doğum yılı olan 1981’den beri Türkiye’de Öğretmenler Günü kutlanıyor.
Veli toplantısına gittiğinde “ocakta yemeğim” var diyen kolaycılık ile özel okulların veli WhatsApp gruplarında karşımıza çıkan kaşı havada duruşa bakınca anlıyoruz ki, öğretmenlerimiz çok değerli ve önemliler.
1936’da öğretmen çıkmış bir anneannenin büyüttüğü çocuk olarak bir öğretmenin neler değiştirebileceğini gayet iyi biliyor ve hepsinin öğretmenler günün kutluyorum...
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024
Güldener Sonumut
Rusya’dan ‘tek kullanımlık casus’
24 Kasım 2024