Ressam İlhami Atalay’ın “İç Harp’ten Kuru Fasulye’ye” adlı sergisi 20 Şubat Pazartesi günü Taksim Metro istasyonunda mukim Kültür A.Ş. Sanat Galerisi’nde açıldı. Sergi 15 Mart’a kadar devam edecek. İsmini pek duymadığımız, sadece bazı çevrelerde adı geçen İlhami Atalay’ın hayatının bir dönemini ve hâlâ devam eden kültürel iktidarını anlamak için önemli bir örnek teşkil ediyor.
1948 yılında Artvin, Arhavi’de dünyaya gelen İlhami Atalay, 1967’de Mimar Sinan resim bölümünü kazanır. Ancak babasına resim bölümünü kazandığınız söylemez, bunun yerine mimarlık bölümünü kazandığını söyler. Mimar Sinan’da kendi sanatımızın hiçe sayılmasını, Batı kültürünün etkisini asla içine sindiremez, bu konudaki itirazlarını hep dile getirir. Bir gün okula erken gittiğinde bütün heykelleri sünnet eder. Dönemin revaçta akımı Darvinizmi eleştirmek için “Devr-i Maymun” isimli bir sergi yapar. Hocalarına gönderdiği davetiyeye “Sizlerden almış olduğum ilhamla oluşan sergimi teşriflerinizi beklerim” yazarak “muhalif” tavrını sürdürür.
Hocaları bu yaklaşımlarından dolayı hep düşük not verir. Bedri Rahmi Eyüboğlu “Benim gördüğüm yeteneği nasıl göremiyorsunuz?” diyerek Berlin Güzel Sanatlar’a başvurusunun yolunu açar. Yunus Emre’nin bir şiirinden aldığı ilhamla yaptığı “İmparatorluğun Çöküşü” tablosuyla akademiyi kazanır. Berlin’de olduğu sürede Avrupa’daki neredeyse bütün müzeleri gezer. Bu dönemde Joseph Beuys’la çalışır ama onun yaklaşımını beğenmediği için kısa sürede ayrılır. Türkiye’ye dönüşünde Mimar Sinan’a kabul edilmez. Kabul edilmeme nedeni tabii ki geçmiş dönemdeki “muhalif” tavırlarıdır.
Adeta çığır açtı
Çeşitli fabrikalarda mecburen teknik ressamlık yapar, daha sonra 12 Eylül döneminde sakallı olduğu gerekçesiyle kovulana kadar Sümerbank’ta desinatör olarak çalışır. Resme hiç ara vermez. 1984 yılında galerisini açar. Yüzlerce öğrenci yetiştirir. Yurt dışında pek çok karma sergide yer alır, Lozan Bienali’nde, şu anki sergide de görebileceğiniz “Meditasyon Çadırı” isimli eseriyle yer alır. Gelenekle bağını hiç kopartmaz. Özellikle İslam sanatlarında yer alan geometrik desenleri modernize ederek oluşturduğu eserlerde renk kullanımında adeta çığır açar.
Yurt dışında başarılara imza atan, ülkemizde ise akademiye bile kabul edilmeyen İlhami Atalay halen gerekli ilgiyi görmüyor. Sanatçılarına gereken değeri çoğunlukla vefatından sonra veren bir ülkede bu durumla karşı karşıya olmamız tabii ki şaşırtıcı değil.
Küratörlüğünü öğrencilerinden İsmail Erdoğan’ın üstlendiği sergiyi bütün sanatseverlerin görmesi gerektiğine inanıyorum. Ayrıca İlhami Atalay’ın öğrencilerinden Ramazan Daşdelen’in sosyal medyada yaptığı paylaşımların da sanatçıya olan ilgiyi artıracağına inanıyorum.
Eylülde İstanbul başka olacak
Bu yıl Contemporary Istanbul ve İstanbul Bienali’nin eş zamanlı olarak açılacağını bu köşede yazmıştım. Ülkemizde nadiren gördüğümüz bu işbirliği beni son derece memnun etmişti. Bu yıl 15. yılını kutlayan Sakıp Sabancı Müzesi’nin de, tarih henüz netleşmemiş olsa da, eylül ayına büyük bir sergi hazırlığında olduğunu büyük bir mutlulukla öğrendim. Müze tarafından henüz resmi bir açıklama yapılmasa da çağdaş sanat dendiği zaman bütün dünyada akla ilk gelen isimlerden Ai Weiwei’nın büyük bir sergiyle müzede yer alması planlanıyor. En son büyük sergisini Londra’da Royal Academy of Arts’ta görme fırsatı bulduğum sanatçının İstanbul’da sergisinin gerçekleşmesi İstanbul’un küresel sanat haritasındaki yerini perçinleyecek çok önemli bir etkinlik olacak. Sakıp Sabancı Müzesi yöneticilerini şimdiden tebrik ediyorum.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024