Çin’in kültür ve sanat alanında yaşadığı evrimi anlatan “Mürekkepten: Çin Güncel Sanatından Yorumlar” sergisi 13 sanatçının eserlerine ev sahipliği yapıyor.
Pera Müzesi, üzerinde detaylı bir şekilde düşünülmesi gereken bir sergiye ev sahipliği yapıyor. 28 Temmuz’a kadar devam edecek olan “Mürekkepten: Çin Güncel Sanatından Yorumlar”ın bazı açılardan daha fazla dikkate değer olduğunu düşünüyorum.
Çin’in tıpkı bizim gibi kültürel yaşantısı doğal akışından çıkmış. Kültür Devrimi adı altında son derece şiddetli bir şekilde varolan kültüre ve sanata savaş açılmış. Üretilen eserler sınıfsal bir ayrıma dayanıyordu ve yeni düzene göre bu kabul edilemezdi. Başka ülkeler de bizdeki veya Çin’dekine benzeyen süreçler yaşadı. Bazılarının etkisi uzun sürdü, bazıları Nazi Almanyası’nda olduğu gibi siyasi iktidarın değişmesiyle birlikte yok oldu. Bizdeyse durum biraz daha farklı. Osmanlı’nın son dönemiyle başlayan Batılılaşma ‘mücadelemiz’ Cumhuriyet’le birlikte başka bir safhaya geçti ve ‘eskiyi hatırlatan’ hemen her şey başta musiki ve Türk-İslam kitap sanatları olmak üzere silindi. Bildiğimiz hikaye daha sonra bunlar tekrar serbestliğe kavuşabilse de artık ‘eski tadı’ yoktu. Zaten sanat anlamındaki Batılılaşma çabalarımızın ancak 1990’larda dünyayla tam entegre olduğunu söylesem abartmış olmam. Bize benzer bir süreçten geçmiş olan Çin’in içinde bulunduğumuz dönemde gelenekten hareketle üretilmiş eserlerinden oluşan sergi, bu açıdan da önemli. Bu sergiyle birlikte keşke Çin kültür tarihini, 20. yüzyılı anlatan konferanslar düzenlenmiş olsaydı da biraz daha derinlemesine konuya hakim olabilseydim. (Acaba düzenlendi de ben mi kaçırdım?)
30’u aşkın eser sergileniyor
Küratörlüğünü uzun yıllardır Çin’de yaşayan ve Çin güncel sanatı konusunda uzmanlaşan Karen Smith’in üstlendiği sergide, 13 sanatçının 30’dan fazla eseri var. Sergide eserleri yer alan sanatçılarsa; Chen Guangwu, Chen Haiyan, Li Ming, Liang Wei, Luo Yongjin, Qiu Anxiong, Sun Yanchu, Tang Bohua, Xu Bing, Xu Hongming, Xing Danwen, Jian-Jun Zhang ve Zhou Fan.
Sergide yer alan eserlerde sadece fırça, mürekkep, kağıt gibi geleneksel malzemeler kullanılmıyor. Bu malzemelerin kültür içindeki genel yaklaşımı ön plana çıkıyor. Karen Smith de sanatçıların bu yaklaşımı günümüze uyarladıklarını, manipüle ettiklerini veya yapısöküme uğrattıklarını aktarıyor. Küratör, sanatçıların genel olarak mürekkebi, dünyanın fiziki halini ve bu fiziki dünyanın mekanla olan bağını anlamanın bir aracı olarak kullandıklarını belirtiyor. Böylelikle tarihçesi yüzlerce yıla yayılmış olan ve Çin sanatının en dinamik kullanılan malzemesi mürekkebin ileride nasıl imkanlara sahip olduğuna dair de sanatseverlere bir izlek sunuyor. Sergide dikkatimi çeken bir başka husussa Pera Müzesi’nin yaklaşımı.
Batılı bir kurumla iş birliğine gidip ‘hazır’ bir sergiyi Türkiye’ye getirmek yerine Karen Smith’le doğrudan çalışarak daha önce sergilenmemiş bir küratöryel yaklaşımı hedefleyip bunu gerçekleştirmesi son derece takdire şayan. Diğer müzelerimize de örnek olması gerektiğini düşündüğüm bir yaklaşım.