Samed Karagöz

Samed Karagöz

samedkaragoz@gmail.com

Tüm Yazıları

Bu haftanın kültür sanat alanındaki iki önemli haberinden biri Türkiye’nin Uluslarası Seul Kitap Fuarı’nın onur konuğu olması. İkincisi basında sıklıkla yer alan İstanbul Dünya Sanatları Müzesi

Bu köşede sıklıkla Türkiye’nin kültür ve sanat alanında gösterdiği gelişmeleri ele almaya çalışıyorum. Bunu yaparken de hep yumuşak gücün (soft power) öneminden bahsediyorum. Yumuşak gücümüzün artmasının, sert gücümüze de her daim katkı sağlayacak gelişmeler olduğunun altını çiziyorum.

Bu bağlamda bu hafta da iki önemli olaydan bahsedeceğim. İlki Türkiye bu yıl Uluslararası Seul Kitap Fuarı’nın onur konuğu. Fuarın açılışı Güney Kore Cumhurbaşkanı’nın eşi Kim Jung Sook tarafından yapıldı. Türkiye geniş bir heyetle fuarda yerini aldı. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Hamdi Turşucu, Türkiye’nin Seul Büyükelçisi Arslan Hakan Okçal, Güzel Sanatlar Genel Müdürü Murat Salim Tokaç, Telif Hakları Genel Müdürü Dinçer Ateş, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, Basın Yayın Birliği (BasYayBir) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Melike Günyüz, Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği (TBYM) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfur Esen, Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk ve Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu (YAYFED) Yönetim Kurulu Başkanı Münir Üstün de açılışa katılan isimlerdendi. Ayrıca fuarın ilk günü Coşkun Yılmaz’ın oturum başkanlığını yaptığı ve Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Afyoncu, Muzaffer Albayrak ve Necmettin Özçelik’in konuşmacı olarak yer aldığı Kore Savaşı’nda Türk askerlerin rolü konulu konferans son derece önemliydi.

Haberin Devamı

Yepyeni bir hareket alanı

Fuar süresince açık kalacak ve daha sonra Kore’nin çeşitli şehirlerinde sergilenmesi planlanan Ankara Okulu’na dair sergide 1950’den itibaren Kore’de bulunan Türk askerlerinin yetim ve öksüz çocukları okutmak üzere kurduğu Ankara Okulu tema edinilmiş. Sergide, Türklerin sahip çıktığı onlarca çocuğun fotoğrafları ve eğitimleri var. 29 Ekim törenlerinden tutun da Türk askerlerinin onlara kendi çocukları gibi bakmasının hikayesi var. Açılışa katılan First Lady’nin de bu sergiyi iki ülkenin dostluğunun bir nişanesi olarak gördüğünü söylemesi son derece dikkat çekti.

Haberin Devamı

Fuar süresince yaptığım sohbetlerde genel kanı Türkiye’nin Batı’ya verdiği öneminin yarısıyla bile Doğu ve Uzakdoğu ülkelerinde çok kısa sürede çok daha büyük farklılıklar yaratabileceği yönünde. Tamam televizyon dizilerimiz bu ülkelerde rağbet görüyor ama edebiyatımızın, klasik ve çağdaş sanatımızın da bu dizilerin açtığı yoldan ilerleyerek hızla kendilerine yepyeni bir hareket alanı açabileceğini düşünüyorum. Bazı televizyon dizilerinde sanatçılarımıza, ressamlarımıza veya edebiyatçılarımıza daha fazla yer vererek dizileri kullanmanın mümkün olduğunu düşünüyorum. Örneğin “Cesur ve Güzel” isimli dizide Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki Feyhaman Duran sergisine veya Hoca Ali Rıza’nın eserlerine yer verilmesiyle bu dizinin yayınlandığı/yayınlanacağı ülkelerde bu sanatçılara dair bir ilgi oluşturacağına hiç şüphem yok.

İstanbul Dünya Sanatları Müzesi

Haberin Devamı

İkinci konu ise belki daha önemli. Son zamanlarda basında da sıklıkla yer almaya başlayan İstanbul Dünya Sanatları Müzesi. Bir kültür insanı ve koleksiyoner Mehmet Çebi’nin girişimiyle başlayan projenin cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023’e yetişmesi planlanıyor. Dünyanın önde gelen 10 mimarlık bürosu proje için davet edilecek. Yaklaşık 300 bin m2lik kapalı alana sahip olması planlanan müzede hem Doğu hem de Batı sanatları, geçici sergi alanları, sanat alanında dünya çapında bir kütüphane de olması planlanıyor. Eserlerin bir kısmı mevcut müzelerden, bir kısmı Türkiye’deki ve/veya uluslararası koleksiyonerlere sağlanacak özel alanlarla ve yurtdışındaki bazı müzelerle yapılacak uzun vadeli eser değiş tokuşu yoluyla sağlanacak. Benim şahsi kanaatim siyasi iradenin de desteklediği bu proje hayata başarılı bir şekilde geçecek ve bu müzeyle İstanbul dünya sanat haritasındaki yerini daha belirgin hale getirecek.