Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı örnek sorulara baktığımızda soruların gerçekten önceki sınavlara göre farklı bir konseptte, alışılagelmiş tarzın dışında hazırlandığını görüyoruz. Burada amaç öğrenciye bildiğini anlat ya da bildiğini söyle demekten öte, bildiğini uygulayabiliyor musun, bildiğini kazanıma dönüştürebiliyor musun demek. Aslında tüm mesele bu.
Dolayısıyla gerek üniversite sınavında, gerekse sınavla öğrenci alan okullar için yapılacak sınavlarda artık bu yapıya geçiriliyor. PISA Direktörü Andreas Schleicher, “Türkiye’deki müfredat çağ dışı” demişti. Müfredatın yavaş yavaş değiştirilmeye başladığını görüyoruz. Öğrencilere verilen bilgilerin bir olay karşısında uygulanabilmesi, aynı olaya adapte edilebilmesi ve kazanımlara uygun olarak bilginin kullanılabilmesi isteniyor. Amacın bu olduğunu örnek sorularda görüyoruz.
Türkçe ve diğer branşlardaki sorulara baktığımız zaman esas ölçülmek istenenin bilgiden ziyade bilginin kullanılabilmesi ve
Yeni sistemde puan türleri 18’den 5’e indirildi. İki büyük sıkıntıyla karşılaşacağız ve bu iki sıkıntı, epey can yakacak. Birincisi, tercihleri yaparken büyük kargaşa olacak. Pek çok aday yanlış tercih yapacak, önünü göremeyecek. Geçen yılı bir hatırlayın; sınavsız geçişin kaldırılması ve ek katsayı uygulamasını anlayamadıkların dolayı, meslek liseli adayların çoğu sıkıntı çekti, hatta mağdur oldu. MYO’lar, bu hatalı tercihlerden dolayı boş kaldı. Geçen yıl 322 bin kontenjan boş kaldı. Boş kalan bu kontenjanın büyük çoğunluğunu MYO programları oluşturdu. Karşılaşacağımız ikinci sıkıntı şu: Puan türlerinin bu derece azaltılması, sağlıklı ve bilinçli seçime büyük darbe indirecek. Puan türleri, durduk yere bu derece çeşitlenmedi, bir ihtiyaçtan dolayı bu çeşitlilik ortaya çıktı. Şimdi, SAY diye bir puan türü yaratıldı. SAY puan türü, hem mühendislik programlarına, hem de sağlık programlarına öğrenci seçecek. Ancak unutulmaması gereken önemli bir nokta var,
Aşağıda ele aldığım maddeleri ÖSYM Başkanı Prof. Özer ile konuşmadım, çünkü onun alanına girmiyor. ÖSYM, çerçevenin içini doldurmakla yükümlü. Genel çerçeveyi, tasarımı YÖK çiziyor, içini ÖSYM dolduruyor. ÖSYM, sınavın uygulayıcısı ve değerlendiricisi; yani çerçevenin içini kaliteli bir şekilde doldurmak, ÖSYM’nin işi… ÖSYM çerçevenin içini, MEB’in kendisine verdiği enstrümanlarla, yani müfredatla doldurmaya çalışıyor. Şimdi ele alacağım, dikkat çekeceğim konular, ÖSYM’nin kapsamı dışında kalıyor…
ÖSYM Başkanı ile teknik konuları, uygulamayı, merak edilenleri ve kafama takılanları konuştum. Aldığım cevaplar, fazlasıyla tatmin ediciydi. Prof. Özer, her şeyi açık ve net bir biçimde açıkladı. Teknik konularla ilgili bir sıkıntım kalmadı…
Şimdi ele alacaklarım, doğrudan ana çerçeveyi çizenlerle alakalı. Kısmen eleştireceğim, kısmen dikkat çekeceğim, kısmen yol göstereceğim, kısmen de
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Mahmut Özer, yenilenen üniversiteye giriş sınavıyla ilgili sorularımızı yanıtlamaya devam etti. Özer, PISA’da olduğu gibi formülün sorunun içerisinde gömülü olduğu sorular hazırlanacağını söyledi
- YÖK Başkanı, ilk açıklamasında TYT’nin YGS benzeri olacağını; son açıklamasında ise, YGS’den farklı olacağını belirtti. Hatta YGS’nin ezbere dayalı olduğunu, TYT’nin bundan çok farklı bir test olacağını vurguladı. Bu ifadelerden hangisi geçerli? TYT, YGS benzeri mi olacak? Etrafta TYT’nin ALES tarzında olacağı efsanesi dolaşıyor...
YÖK’ün çerçevesini çizdiği şekilde sorular olacak. Türkçe Testinde Türkçeyi doğru kullanma, okuduğunu anlama ve yorumlama becerilerini ölçme ve temel cümle bilgisi ve imla kurallarını kullanma becerilerini ölçmeye yönelik sorular olacak. Temel Matematik Testinde ise temel matematik kavramlarını kullanma ve bu kavramları kullanarak işlem yapma, temel matematik prensiplerini ve işlemlerini gündelik hayatta
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Mahmut Özer, yeniden düzenlenen üniversiteye giriş sınavıyla ilgili kafalarda oluşan soru işaretlerine açıklık getirdi. Özer, “Açık uçlu, kısa cevaplı sorular yok, olmayacak” dedi ve sınavla ilgili bundan sonra bir değişikliğe gidilmeyeceğini söyledi
Milyonlarca öğrenciyi ve ailesini yakından ilgilendiren üniversite sınavına ilişkin belirsizlikler devam ediyor, kolay da bitecek gibi gözükmüyor...
Haftanın 4-5 günü okullardayım. Yeni sınav sistemi ile ilgili adaylara bilgi veriyorum. Herkes birbirinden bir şeyler öğrenme telaşında. Sınav ücreti, açık uçlu soruların akıbeti, soru sayılarının azlığı, yığılmalar, tercihlerde yaşanacak sıkıntılar vb. belirsizlik yaratan konular arasında yer alıyor.
Süreci doğrudan etkileyen ve sistemi açıklayan bir çok konuya henüz net açıklamalar getirilmedi ve yapılan pekçok açıklama da birbiriyle çelişiyor. Belirsizlikler, aksaklıklar ve tutarsızlıklar öğrenci ve veli üzerindeki baskıyı artırıyor.
Sistem yalınlaştı, ancak sorunlar
Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, yeni liseye giriş sistemiyle ilgili detayları açıklamaya devam ediyor...
Nitelikli ya da puanla alınacak okullar için haziran ayında yapılacak sınavda öğrencilere 90 soru yöneltilecek ve 135 dakika süre verilecek. Bunların arasında açık uçlu soru olmayacak. Sınav ücreti ise alınmayacak. Örnek sorular aralık ayında yayınlanacak.
Aslında olması gereken buydu!
Baştan söyledik, böylesi nitelikli (!) bir sınavda 60 soru az olur, bunun artırılması gerekir dedik, yetkilileri uyardık...
Geç oldu, ama dediğimiz oldu!
MEB, sonunda doğru yolu bulacak, gidişat bunu gösteriyor.
İlginç olan, bu işi bilenlerin, doğruyu bu kadar süre sonunda bulması!
120 bin öğrencinin alınacağı, yaklaşık 300 bin adayın katılacağı bir sınavda 90 soru ideal, süre de makul gözüküyor...
Aslında cam filmi hep yasaktı, hiçbir zaman serbest olmadı. Kimse, ‘cam filmi serbestti, yasak getirildi’ demesin, fakat sürekli kriterler sürekli değiştirildi…
Eleştirsek de, cam filmi uygulamasında en azından bir kriter var.
Nedir, o kriter?
Görüntünün engellenmemesi…
***
Peki, yeni üniversite sisteminin bir kriteri var mı?
Var!
Nedir?
Bakanın açıklamaları kimseyi tatmin etmedi!
Yetersiz kaldı...
Netleşmeyen birçok konu başlığı var...
Nitelikli (!) 600 okula, nitelikli (!) yüzde 10’luk öğrenci grubunu nasıl seçilecek?
60 soru, bu derde derman olmaz!
Yığılmalar olur, aynı puana sahip onbinlerce öğrenci olur...
TEOG’u bile mumla ararız...
17 bin birinciye, 17 bin daha ekleriz...