687 sayılı KHK ile 2.1.2017 tarihinden itibaren usulüne uygun kredi kullandırma bankacılık zimmet suçu olmaktan çıkarıldı.
Suç olmaktan çıkarılan, banka yönetici ve mensuplarının banka kaynaklarını kendi veya başkalarının zimmetine geçirmeleri veya banka hakim ortaklarının menfaatlerine kullanarak bankayı tehlikeye düşürmeleri değil.
Bankacılık usul ve prensiplerine göre kredi kullandırmak, eskiden neden ve nasıl zimmet suçu oluyordu? Bunun sebebi, banka mensuplarının emrinde çalıştıkları banka patronlarının şirketlerine teminatsız olarak kredi kullandırmaları halinde onların da suç işlemiş olmaları gerektiğine dair TMSF’nin acımasız kulisidir. Şimdi bunun suç olmayacağına dair özel bir hüküm getirildi. Mevzuatta başka bir değişiklik yapılmadı.
Mart sonunda belli olur
Bence, usulüne uygun kredi kullandırmayı zimmet suçu olmaktan çıkarmak bankaların kredi tahsislerinde belirgin bir artış sağlamayacaktır. Çünkü eskiden de usulüne uygun kredi kullandırılması, yani yeterli teminat alınarak, kredibilitesi olanlara kredi kullandırılması zaten suç değildi. Usulüne ve bankacılık prensiplerine uygun, yeterli teminatı alarak kredi kullandırdığı için mahkum olmuş bir kişi bile yoktur.
687 sayılı KHK ile yapılan değişiklik kanaatimce sadece kullandırılmış ve fakat geri ödenmesinde sıkıntı yaşanan kredilerin yeniden yapılandırılmasında, ek kredi kullandırılmasında etkili olacaktır, yeni kredi tahsislerinde değil.
Kredi tahsisine karar verme yetkisi bulunan banka mensuplarının hukuki sorumlulukları her zaman vardır, usulsüz kullandırdıkları kredilerden dolayı bankanın zararını ödemek zorundadırlar. Zimmet suçunun kaldırılmasının sonuçlarını mart ayı sonu itibariyle görmüş oluruz.
Bankada kefaletten nasıl kurtulabiliriz?
Bankalar kredi verirken, kredinin geri ödenmesini temin etmek için çeşitli teminatlar alırlar. Bunların en yaygın olanı, ipotek ve kefalettir. Tüketici kredilerinde “tüketici”ye “kefil” bulmak zor olduğundan, bulsa bile adi kefalet sebebiyle banka doğrudan kefile gidemediğinden, kefalet teminatı konusunda ısrar edilmiyor.
Ticari kredilerde ise kefalet ve ipotek neredeyse olağan teminat olarak kullanılır. Ticari kredi kullanan okuyucularımız bilirler, banka ile önce kullandırılacak ticari kredinin limitinin yazılı olduğu “genel kredi sözleşmesi” imzalarlar. Hemen hemen her genel kredi sözleşmesine bir veya birkaç kefil de imza atar. İşte bu kefiller limit dahilinde kullandırılacak krediden bankaya karşı doğrudan doğruya müteselsil sorumludurlar.
10 yılda kendiliğinden biter
Ticari krediyi kullanan borcunu ödemezse, banka, borçluya gitmeden doğrudan doğruya kefile başvurup, kredi borcunun tamamını ticari faizi ile birlikte kefilden isteyebilir. Krediyi kullanan kişi bankaya ipotek vermiş olsa bile, kefil kendisine başvurulduğunda, ayni güvence vermezse, “önce ipotekler paraya çevrilsin, sonra kalanı benden istensin” dahi diyemez. Ama şöyle bir hakkı var; kredi borcunu öderse, bankanın ipotek hakkının kendisine devredilmesini isteyebilir.
Şirketler ticari yaşamlarında aynı bankayla farklı tarihlerde ve farklı limitlerde bir çok genel kredi sözleşmesi imzalarlar. Her birine farklı kişiler kefil olabilir.
Bir şirketin sahibi ve yönetim kurulu üyesi, kefili olduğu şirketinin kredisini ödedikten sonra bankaya karşı artık kefil sorumluluğunun da bittiğini düşünebilir. Şirketini devredip yönetim kurulundan da ayrılabilir. Başka bir hayat kurar ve rahat rahat yaşamaya başlar. Birden bire eski şirketinin kullandığı bir krediden dolayı ihtar ve ödeme emri alır. Ne yapsın şimdi?
Bankalar kredi ödenmezse, şirketin imzaladığı bütün kredi sözleşmelerinde kefillerin hepsine birden ödeme emri göndermeyi çok seviyorlar. Haklılar mı? Elbette hayır! Banka ödenmeyen kredi alacağını hangi genel kredi sözleşmesine göre kullandırtmışsa, sadece o sözleşmeye kefil olana ödeme emri gönderebilir.
Bankaların bütün kefilleri aynı havuza doldurup hepsine birden ödeme emri göndermeleri, diğer kefilleri ürkütüp, “sorumlu olmadıkları bir kredi borcunu onlara ödettirebilir miyim”, demesinden ibarettir.
Kefil, alacaklıya karşı sadece sorumluluk altına giren ve bunun karşılığında alacaklıdan hiçbir menfaat elde etmeyen bir kişidir. Korunması gerekir: Kefilin sorumluluğu süresiz değildir, on yıl geçmekle kendiliğinden sona erer.
Limiti olan bir genel kredi sözleşmesine kefalette, krediyi kullanacak olan şirketin mali durumunda önemli ölçüde bozulma olursa, ya da mali durumunun, kefalet sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefil bankaya yazılı bir bildirimde bulunarak, kefalet sözleşmesinden dönebilir. Ama kefil, o ana kadar kullanılmış kredilerden sorumlu olmaya devam eder.
İlk söz son söz olsun
Suçsuz biri hakkında mahkumiyet veya suçlu biri hakkında beraat kararı veren mahkeme, adaleti mahkum etmiş olur!