Azınlık hissedarlar, şirketlerde genel kurulu toplantıya çağırmaktan şirketin feshi ile ilgili konulara kadar pek çok hakka sahip. Elbette bu hakları kullanırken bazı koşulların da yerine gelmesi lazım.
Anonim şirketlerde azınlık haklarıyla ilgili bilgi vermeye dün kaldığımız yerden devam ediyoruz. Genel kurul bütün pay sahiplerinin katıldığı tek ve şirketin temelini ilgilendiren kararları olmaya yetkili organ olduğundan, toplanması sadece yönetim kurulunun iradesine bırakılamaz. Sermayenin en az % 10’unu oluşturan pay sahipleri, yönetim kurulundan, noter aracılığıyla yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını isteyebilirler. Genel kurul zaten toplanacak ise karara bağlanmasını istedikleri konuların da yönetim kurulunun belirlediği gündeme eklenmesini isteyebilirler (TTK md 411).
Yönetim kurulu azınlık pay sahiplerinin bu talebini reddeder veya 7 işgünü içerisinde yanıt vermezse azınlığa çare olarak aynı taleple mahkemeye başvurma olanağı getirilmiş (TTM md 412). Böylelikle azınlık pay sahiplerine, şirket yararına olduğunu düşündükleri konularda genel kurulun toplanıp karar almasını sağlama olanağı tanınmış oluyor.
Ertelemeyi talep hakkı
Bilançodan, kar-zarar hesabından, yönetim kurulu faaliyet raporunda oluşan finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin % 10’una , halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılır, ertelenir. Tabii ki sadece erteleme istiyoruz demek yetmez. Finansal tabloların itiraz ettikleri noktalarını tutanağa geçirmeleri de gerekir (TTK md 420). Ertelenen ve ikinci kere yapılan genel kurul toplantısında finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmezse, toplantı bir kere daha ertelenebilir.
Feshi dava hakkı
Bu hak da 2012 yılından beri tanınan azınlık haklarındandır. Azınlık hissedarlarının çaresizliğine son çare olarak düşünülmüştür. TTK md 531’e göre, sermayenin en az % 10’unun oluşturan, temsil eden pay sahipleri, haklı sebeplerin varlığı halinde mahkemeden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Bir nevi, “bana yar olmayan şirket, çoğunluk hissedarlara da yar olmasın” anlamına gelir. Sonuçta azınlık pay sahipleri, şirketin feshi le kendilerine düşecek olan tasfiye payını istemektedirler. Fakat haklı sebeple fesih davasında şöyle bir risk vardır; mahkeme şirketin feshi yerine, feshi dava eden azınlık hissedarların şirketten çıkarılmasına karar verebilir. Bu durumda şirketten çıkarılan azınlık pay sahiplerine, fesih sonucu alacakları tasfiye payı yerine, paylarının gerçek değeri tespit edilerek ödenir. Gerçek değerin tespit anı ise karar tarihine yakın tarihtir. Davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmaları yerine duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de karar verebilir, ama mahkemelerimiz bu konuda çok çekingenler.
Hisseler basılmalı mı?
Nama yazılı hisse senetleri uzun yıllar hiç bastırılmaz ve senet olarak hissedarlara verilmez. Ama azınlık istemde bulunursa nama yazılı pay senedi bastırılıp sahiplerine dağıtılır (TTK md 486/3). Hamiline yazılı hisse senetlerinin zaten basılı olması zorunludur. Böylece herkesin hisse seneni elinde olur.
Ama hemen belirtmek gerekir ki, borsa şirketlerinin borsa işlem göre payları için asla senet bastırılmaz, onlar kayıtlara göre takip edilir.
Diğer bazı azınlık pay sahibi hakları da var. özellikle holding tipi şirketlerle karıştırılan şirketler topluluğundaki azınlık pay sahiplerinin hakları ayrıntılı ve teknik konular olduğundan, bu köşe yazısı kapsamında yer verilmemiştir. Ama dileyen ve ilgilenen okuyucularımın TTK md 151, 155, md 173, md 200, md 202, md 207, md 559 düzenlemelerine baklamalarını öneririm.