Bir tarafta Apollon Tapınağı, sütunlu yol, antik tiyatro, diğer tarafta güzelim Osmanlı mimarisi ile taş evler... Parke taşları üzerinde yürürken birden ayaklarınızın altında Antik Side’nin kalıntıları. İşte karşınızda Side...
Daha önceden 17 Eylül 2022 tarihli köşe yazımda, Bodrum’daki otel işletmeciliğini esas alarak, turizmin insani boyutunu yazmıştım. Çünkü Bodrum’da gelir getiren turizm sezonu sadece 3 aydı ve sezon sonu otellerin çoğu kapanmakta ve personelini işten çıkarmaktaydı. Bu da turizm personelinin, geçimini sağlamakla yükümlü olduğu ailesi ile birlikte mağduriyetine, her sezon yeni bir işveren aramasına neden olmaktaydı.
İlk açılan ve en son kapanan oteller turizm sezonunun en uzun olduğu yer olan Side Bölgesi’nde bulunduğundan, buradaki izlenimlerimi, Side Kenti’ndeki muazzam ve hayranlık veren değişimi paylaşmak istedim.
Side ve Manavgat Bölgesi’nde turizm sezonu daha uzun olduğundan, otellerin çoğu kapanmıyor. Hatta denize kıyısı olmayan oteller bile açık. Elbette tam kapasite değil, tüm odaları dolu değil, ama otelciler fedakârlık gösterip tesilerini açık tutmaya çalışıyorlar.
Kışın yüzenler var!
Aralık ve ocak ayında Side plajlarında birçok şezlong dolu, tek tük yüzenler de var. Deniz suyu sıcaklığı 18 derece civarında, insanı haşat edecek, üşütecek bir sıcaklık değil. Hava sıcaklığı da aynı. Eh, Kuzey Avrupalı bir turist daha ne istesin? Kış ayında güneş, deniz ve tarih. Oteller üst düzey 5 yıldızlı, hizmet kaliteli, yemekler lezzetli. Burası işte Side!
Side’den bir Bodrum olmaz
Side’deki bu değişimi otel işletmecileri ile de konuştum. Side’den bir Bodrum olur mu? Ortak cevapları, olumsuz! Side doğrudan tarihin üzerinde, tarihle birlikte yeniden yapılanıyor. Az sayıdaki işyerini ünlü markalar kiralamaya başlamış bile. Otellerin oda fiyatlarında hissedilir biçimde artışlar başlamış. Kısaca Side’deki bu değişim Side’ye vahşi bir cazibe değil, tatlı bir tarihi cazibe katıyor. İsteyene!
Çok zengin tarihe sahip bir kent...
Kendi özgün dilinde “nar” anlamına gelen “Side” kelimesi, bereketin de sembolü olması nedeniyle basılan sikkelerde her daim nar figürüne yer verilmiştir. Bu da bize nar ağacının antik çağlardan beri zeytin ağacı kadar önemli sembollerden olduğunu gösteriyor.
Side Antik Kenti, Pamfilya Bölgesi’nin en önemli liman kentlerinden birisidir. Hitit İmparatorluğu’nun en güçlü olduğu M.Ö. II. binlerde Hititlere bağlı ve ticaretin canlı olduğu, “Turhuntassa” adı verilen bölgede bir liman kenti. Bu konuda bilgi edinmek isteyenler Kazı Başkanı Prof. Dr. Feriştah Soykal Alanyalı’nın , “Bir Kentin Yeniden Keşfinin Hikâyesi” (İngilizce) ve “Bir Kentin Kayboluşunun Hikâyesi” (Türkçe) adlı makalelerini inceleyebilirler.
Side Antik Kenti, Helen, Roma ve Bizans gibi başka bir çok medeniyete de ev sahipliği yapmış. M.Ö. VI. Yüzyılda da Lidya Krallığı’nın yıkılmasının ardından Perslerin hakimiyetine girer. Hiç şüphesiz en parlak dönemini M.Ö. 78 yılından itibaren Roma İmparatorluğu hakimiyeti altındayken yaşar. Bugünkü Side Antik Kenti’ndeki en önemli eserlerin çoğunluğu Roma İmparatorluğu döneminden kalmadır.
Giritli Türklerin kurduğu yerleşim
Arap donamasının akınlarıyla kent yakılır ve sakinleri tarafından terk edilir. X. yüzyılda yaşanan büyük bir yangınla da halk tamamen kenti terk eder ve Antalya’ya göç eder. Kent Giritli Türkler’in yerleşimine kadar sessizliğe ve ıssızlığa bürünür.
Side’de yaşam, Giritli Türkler’in yerleşmesiyle kurdukları Selimiye Köyü’nde yeniden başlar. Girit Adası’nda yaşayan Türkler, Rum dağ köylerindeki Rum çetelerin mezalimi arttıkça ve durum dayanılmaz bir hal alınca, 1895 yılı itibariyle gemilere, sandallara binip Türkiye’ye kaçmaya başlarlar. Bunlardan 9 aile, Side sahillerinde kıyıya çıkarlar ve Side Antik kenti üzerinde 68 hane olarak kuracakları Selimiye Köyü adıyla buraya yerleşirler. İçlerinden Side turizmine büyük katkısı bulunan Etem Yıldız’ın dediğine göre Side’nin yerli halkı işte bu 9 Giritli ailedir. Side antik kenti üzerindeki taşınmazların tapusunun halen yaklaşık yüzde 60’ının da halen Side’nin yerlisine ait olduğu söyleniyor.
Side’deki değişim...
Turizmin etkisiyle Side’de çarpık, kaçak bir yapılaşma olmuş. Oysa Side turizm için muazzam potansiyele sahip; tarihi, denizi, güneşi, kumsalı, gastronomisi ve alışveriş olanağı ile... Herkes Side’ye yerleşince Sideliler de daha çok kira geliri elde etmek için evlerinin yanlarına çarpık, imarsız ve kaçak teneke, briket yapılar eklemişler. Ortaya muazzam çirkin bir görüntü çıkmış. Tabii ki bu tür bir yapılaşmanın olduğu yerde de orijinal markalar değil, imitasyonları satılır olmuş. Sahte ürünlerin satıldığı mağazalarla dolu bir yere de elbette gelir düzeyi yüksek turist gelmez.
Derken hem Side Antik Kenti’ni gün yüzüne çıkarmak hem de bu çarpık yapılaşmayı ortadan kaldırmak için projeler hazırlanmış. Bunlardan birisi de Side Antik Kenti üzerindeki Selimiye Köyü’nü başka bir yere taşımak. Ancak bu proje gerçekleşmeyince, bu sefer yeni bir proje ile orijinal ve tescilli taş binalar dışında bütün kaçak ve izinsiz yapıların yıkılmasına karar verilmiş. Başlangıçta Sideliler, kiraya verdikleri kaçak yapılar yıkılacağı için karşı çıkmışlar ama, şimdi kendileri bu projeyi destekliyor. Proje başlamadan önce 1300 civarı işyeri varken, şimdi 300 civarı işyeri var. Sideliler her ne kadar kaçak işyerleri yıkılsa da mevcutlarının değeri ve lira geliri çok daha fazla arttığından, durumdan memnunlar ve kaçak yapıları artık kendileri yıkıyorlar.
Muhteşem güzellik
Ortaya muhteşem bir tarih ve güzellik çıkmış… Bir tarafta Apollon Tapınağı, sütunlu yol, antik tiyatrosu, diğer tarafta güzelim Osmanlı mimarisi ile taş evler. Parke taşları üzerinde yürürken birden ayaklarınızın altında büyük bir cam platform, ayaklarınızın altında Antik Side’nin kalıntıları. Aşağı baksanız tarih, yukarı baksanız tarih.
Side’deki bu değişimin uygulanmasında da Side Belediye Başkanları’nın kararlılığı ve çabası da büyük etken.
Tesadüfe bak: Kazı Başkanı Viyana’dan tanıdık çıktı
Side Antik Kenti kazı çalışmalarını izlerken, küçük bir grup dikkatimi çekti. Hemen onlara doğru yönelip, kazı alanına girip giremeyeceğimi sordum. Davet ettiler. Yanlarına yaklaştığımda ismimi söyleyip, kendimi tanıttım. Bu sefer içlerinden bir hanımefendi, “Erol Hocam nasılsınız?” diye sorunca, dikkatlice baktım.
Evet, bundan 25 sene önce Viyana’da öğrenim görürken tanışıklığımız olan Prof. Dr. Feriştah Soykal Alanyalı’yla karşılaşmak çok hoş ve güzel bir tesadüftü. Dünya küçük, Side daha küçük!
Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Side Antik Kenti Kazı Başkanlığı’nı yürütüyor. Sidelilerin de büyük saygınlığını kazanmış. Side’nin geçmişinin bugüne çıkarılması ve bugünkü kimliğini kazanmasında eşi Prof.Dr. Hüseyin Sabri Alanyalı ile birlikte emeği ve katkısı büyük.
Bir kere daha anladım ki, tesadüfler hayatın baharatıdır! Hayatın bol tesadüflüsü ve baharatlısı tercihimdir!