‘Karşılıksız çek yönünden ‘af’ sadece Risk Merkezi’ndeki sicili kapsamakta... Adli yönden sonuç doğurması için açıkça mahkemelerin vereceği adli para cezaları ve hapis cezalarının da af kapsamında olduğu belirtilmeliydi...’
Resmi Gazete’de 9 Kasım 2022’de yayımlanarak yürürlüğe giren uygulamada, “Torba Kanun” olarak adlandırılan 7420 sayılı Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 27’inci maddesi, ticaret şirketlerini hariç tutarak, sadece esnaf ve diğer gerçek kişileri kapsayacak şekilde sınırlı bir sicil affı getirdi. Aslında hüküm metni tam okunduğunda, “gerçek kişileri ve kredi müşterilerini” ilgilendirdiği, kredi müşterilerinin ise hiç şüphesiz gerçek veya tüzel kişi ticaret şirketleri olacağı açık.
Sınırlı sicil affının sadece bankaların kredi müşterisi olan ticaret şirketlerini ve diğer tüzel kişileri kapsadığına anlamına gelen ifadenin bilinçli bir seçim mi olduğunu, doğrusu ben tam çözemedim...
1 Temmuz 2023 tarihi
Bu madde ile Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun’a aşağıdaki geçici 4’üncü madde eklenerek, gerçek kişilerin ve sadece kredi müşterisi olan şirketler dahil diğer tüzel kişilerin çekleri karşılıksız çıkmışsa, senetleri protesto edilmişse, kredi kartları veya diğer kredi borçlarını ödemede temerrüde düşmüşlerse, belirli koşullarda haklarındaki sicil kayıtları, daha doğrusu Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdinde tutulan “kara liste”deki kayıtları, bankalar ve diğer finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmayacaktır. Yani onlara yeniden kredi kullandırabilirler, limit açabilirler.
Bu sınırlı sicil affından yararlanmanın koşulu ise, borçlarının ödenmesi gereken kısmının 1 Temmuz 2023’e kadar ödenmesi veya yeniden yapılandırılmasıdır. Bu tarihten sonraki ödemeler veya yeniden yapılandırmalar, sınırlı sicil affının kapsamı dışındadır.
‘Kara liste’ durumu
Ödeme tutarı hususunda ise bir netlik bulunmadığından, sadece Torba Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmediği için temerrüde düşülen borç miktarı değil, kanaatimce yürürlük tarihinden sonra ama fiili ödeme gününe kadar ödenmesi gereken borç miktarının da ödenmesi veya yeniden yapılandırılması gerekecektir. Sınırlı sicil affı ile söz konusu olan husus, “kara liste”deki olumsuz sicil kayıtları silinmiş gibi dikkate alınmamasıdır.
Hükmün nasıl uygulanacağı da başka bir boşluk...
Karşılıksız çek keşide sebebiyle kara listeye alınmış kişi sicil affı kapsamına girecek şekilde borcunu yeniden yapılandırdığı veya ödemesi gereken kısmı ödediği takdirde, Risk Merkezi’ne nasıl başvuracaktır? Ben borcumu ödedim deyip, ödeme makbuzunu veya yeniden yapılandırma anlaşmasını göstermesi yeter mi olacaktır? Tek başına mı baş vuracaktır yoksa alacaklısının da ayrıca veya birlikte başvurusu mu gerekecektir? Anlaşılıyor ki, bir hukuki düzenlemeyi getirirken onun uygulama şeklinin ana hatlarını da belirtmek gerekir ki, tereddütler olmasın.
Yasak ortadan kalkacak mı?
Sicildeki kayıtların bankalar ve diğer finans kuruluşları tarafından dikkate alınamaması, mahkemelerce verilmiş olan çek keşide etme yasağını, çek hesabı açma yasağını ortadan kaldırır mı? Hiç şüphesiz ki mahkeme tarafından verilmiş kesinleşmiş kararlara dokunulmamıştır. Bunun ileride sorun çıkaracağında şüphe yoktur.
Olması gereken ise Torba Kanun’un madde metnine sadece “haklarında verilmiş çek hesabı açma ve çek düzenleme yasakları da kendiliğinden kalkar” yönünde bir ifadeydi. Buna ilişkin 22 Ekim 2022 tarihli köşe yazımda açıklamalarda da bulunmuştum.
Ayrıca söz konusu sicil affının gerçek bir af olması anlamında, karşılıksız çek keşide ettiği için haklarında verilen adli para cezası hapis cezasına çevrilmiş olanların da hapis cezalarının “kendiliğinden ortadan kalkacağına”, “affedileceğine” dair ibare de eklenmeliydi. İşte bu sebeple söz konusu “sicil affı”, “sınırlı bir sicil affı”dır.
‘Maalesef olmadı...’
Sınırlı sicil affından yararlanmasına rağmen verilen adli para cezası ortadan kalkmamakta, adli para cezası hapis cezasına çevrilmişse, hukuken bir değişiklik olmamaktadır. Çünkü karşılıksız çek yönünden bu “af” sadece Risk Merkezi’ndeki sicili kapsamakta, adli yönden hiçbir hüküm ve sonuç doğurmamaktadır. Adli yönden sonuç doğurması için açıkça mahkemelerin vereceği adli para cezaları ve hapis cezalarının da af kapsamında olduğu belirtilmeliydi. Maalesef olmadı...
Nihayetinde şunu da belirtmeliyim ki, sınırlı sicil affından yararlanmak demek, banka veya diğer finans kuruluşlarından hizmet almayı garanti etmez. Keza bu af, banka ve diğer finans kuruluşlarına sadece “kara liste”yi dikkate almamalarının cezai ve hukuki sonuç doğurmayacağını söylüyor, sicil affından yararlananlarla sözleşme yapma zorunluluğu getirmiyor.
Bu sebepledir ki, bir kimse sicil affı kapsamına girmesine rağmen, bankalar ona yeni kredi kullandırtmayabilir, kredi kartı vermeyebilir, çek hesabı açmayabilir.
Asıl sorun hapis cezası...
Karşılıksız çekte asıl sorun hiç şüphesiz sicil affı değil, verilen hapis cezasının bizzat kendisidir. Kanaatimce ve fikrimce de insan haklarına, Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu çok açık olan ve özel bir borçtan dolayı borçlunun hapse atılması, özgürlüğünden mahrum kalmasına neden olan karşılıksız çeke hapis cezasının “affı” değil, tamamen hukuk sistemimizden kaldırılması gerekmektedir. Sicil affı kapsamına giren senedi protesto edilmiş kişiler, kredi kartı borcunu, milyonlarca TL tutarında kredi borcunu ödememiş kişiler için hapis cezası bulunmazken, sadece bir onbin TL tutarında çeki karşılıksız çıkmış esnafı hapis cezası ile cezalandırmanın mantığı da bütün hukuk ve değer yargılarına terstir.