“Mahkeme kararlarında bazen “Ramazan Bayramı”, bazen “Şeker Bayramı” denilir. Herkes aynı bayramı kastediyor... Dileyen okuyucumun “Ramazan Bayramı”, dileyen okuyucumun “Şeker Bayramı” kutlu ve mutlu olsun...”
Bazısı “Ramazan Bayramı” diyor, bazısı “Şeker Bayramı... İftar Bayramı olarak da adlandırılıyor. Aslında herkes aynı bayramı kastediyor, Ramazan Ayı’nın sonundan itibaren üç gün kutlanan Bayram.
Ramazan Bayramı’nın Arapçası “Îdü’l-Fitr”, Farsçası ise “Îd-ı Fitr”dir. Osmanlı döneminde bu bayrama “Iyd-ı Fıtır” denilmiş, ama Türkçeleştirilmeyle Şeker Bayramı adı verildiği düşünülür. “Iyd-ı Fıtır”, “şükür sadakası” anlamına da gelir. “Şükür” kelimesi, zamanla bayramda şeker de ikram edildiğinden “şeker” olarak telafuz edilmeye başlar ve “Şeker Bayramı” olarak adlandırılır. Bir görüşle göre ise, “şükür” kelimesi, hem “şükür” hem de “şeker” kelimesine karşılık gelecek biçimde “Şık-kef-rı” şeklinde yazılır. Böylece “şeker bayramı” diye de adlandırılır. Sonuçta hepsi aynı “Bayram”dır.
Nitekim mahkeme kararlarında da bazen “Ramazan Bayramı”, bazen “Şeker Bayramı” denilmektedir. Kararda hangi bayramın kastedildiğini kararı okuyan herkes anladığı gibi, kararı infaz edecek olan da anlar ve “Yahu bu hangi bayramdı?” diye tereddüde düşmez. Üzmeyelim kendimizi! Dileyen okuyucumun “Ramazan Bayramı”, dileyen okuyucumun “Şeker Bayramı” kutlu ve mutlu olsun. Nice sağlıklı, mutlu ve huzurlu bayramlar dilerim!
1-) Boşanma, velayet ve dini bayramlar
Dini bayramlarımız iki tane: Şeker ve Kurban Bayramı. Boşanmalarda velayetin verilmediği eşin, ortak çocuklarla kişisel ilişki kurması için genellikle dini bayramlarda çocukla zaman geçirmesine, birlikte olmasına karar verilir.
Bazı mahkemeler, çocuğun velayetine sahip olmayan anne veya babasıyla bütün dini bayramları birlikte geçirmesini uygun bulmadığından tek bir dini bayramda çocukla beraber olunmasına karar verir. Öyle ya, velayete sahip olan anne veya baba da en az bir dini bayramda çocuğuyla eş, dost, akraba ziyareti yapsın, dini bayramı birlikte yaşasın.
Ama bazı mahkemeler ise her iki dini bayramın da diğer eşle birlikte geçirmesine karar veriyor ve Yargıtay da bunu onaylıyor.
İşte size bir örnek karar: Süleyman ile Zeliha arasında görülen boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda, ilk derece mahkemesince ortak çocuk Tansel’in velayeti anne Zeliha’ya verilerek baba Süleyman ile çocuk arasında kişisel ilişki tesis edilmiştir. Ancak ilk derece mahkemesince velayeti anneye verilen çocuk Tansel ile baba Süleyman arasında sadece Ramazan Bayramı’nda kişisel ilişki kurulmuş, Kurban Bayramı’nda kurulmamış, Kurban Bayramı’nı da anne Zeliha ile geçirmesine olanak sağlanmıştır. Yargıtay bunu doğru bulmamış, Tansel çocuğun Kurban Bayramı’nı da babası Süleyman ile geçirmesi gerektiğine karar vermiştir. Ancak Yargıtay bu kararı verirken bir denge gözetmeye ve adil olmayı da sağlayan bir karar vermiş, Kurban Bayramı’nın tamamını değil, sadece iki gününde babayla kişisel ilişki kurulmasına karar vermiştir.
Böylece çocuk dini bayramların tamamını anne ve babasından sadece birisiyle değil, kısım kısım her ikisiyle de geçirecektir.
Bu Yargıtay kararına neresinden bakarsanız bakın, katıldığınız
yönü olacağı gibi, katılmadığınız yönü de olacaktır.
Hukukun güzel yanı da budur!
2-) 5 karton fazla kaçak sigara...
Ahmet ve diğer sanık Güher, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanuna muhalefetten yargılanır ve beraat eder. Yargıtay 7. Ceza Dairesi, ele geçirilen sigaraların miktarı göz önüne alındığında ticari miktarda olduğuna, sanıkların ticari kasıtla hareket ettiklerine karar verip ‘mahkumiyet verilmesi gerekir’ der.
Suça konu sigaraların miktarı 25 kartondur ve sanıklar savunmalarında sigaraların bir kısmının kişisel kullanımlarına ait olduğunu, bir kısmının da yaklaşan Ramazan Bayramı’nda gelen misafirlere ikram etmek için olduğunu beyan etmişlerdir.
Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında sadece 20 kartona kadar kaçak sigaranın kişisel kullanım içerisinde olduğu kabul edilmektedir. Beraat kararı veren mahkeme, ülkemizde bayramlarda gelen misafirlere ikramda bulunmanın gelenek olduğu ve sanıkların Vanlı olmaları nedeni ile misafirlerinin ve kendilerinin kaçak tabir edilen sigaraları kullanma durumunun ağırlığı göz önüne alındığında sanıkların beyanlarının suçtan kurtulmaya yönelik olmadığı, gerçeği beyan ettiklerine kanaat getirmiştir.
Olay Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na kadar gider ve YSGK, Ahmet ve diğer sanık Güher’in ticari amaçla hareket edip etmediği, ekonomik ve sosyal durumu, suça konu eşyanın cinsi, nevi, kullanım yeri, zamanı, miktarı, değeri, bulundurma ve ele geçiriliş biçimi gibi hususlar gözetilerek ‘her olay özelliğine göre değerlendirilip belirlenmelidir’, gerekçesiyle mahkemenin beraat kararını bozup, belirttiği hususların incelenmesi gerektiğine karar verir.
Sonuç; bu kadar mahkeme, suçlama, yargılama ile uğraşmayı göze almıyorsanız, ticari amaçlı olmasa da siz yine de kaçak sigara yerine geleneklerimize uygun bayram şekeri ikram edin.
3-) Küflü şeker davası...
Şengül Market, bir pazarlama şirketinden Şeker Bayramı öncesi şeker siparişi verir. Alınan şekerler markette tüketiciye arz edilir. Ancak market satılan şekerlerin tamamının küflü ve sağlıksız olduğunun aynı gün tüketicilerin şikâyetleri ile ortaya çıktığını, tüketicilerin adeta marketi basarak aldıkları şekerleri yerlere attığını, yapılan incelemede, şekerlerin tamamen küflü ve bozuk olduğunun tespit edildiğini, durumun pazarlamacı şirket yetkililerine iletildiğini ancak zararlarının karşılanmadığını, ertesi gün Tarım İl Müdürlüğü’nde yapılan analiz sonucu numunelerin Türk Gıda Kodeksi’ne uygun olmadığının belirlendiğini beyan ederek maddi manevi zararlarının tazmini için dava açar.
Pazarlamacı şirket gıdaların uygun steril koşullarda saklanması gerektiğini, haksız ve yersiz açılan davanın reddini savunur.
Mahkeme, Şengül Market’in ayıplı ve bozuk çıktığı iddia ettiği şekerleri teslim tarihi olan 04.10.2007 tarihinden itibaren yasal 2 ve 8 günlük süreler geçirildikten sonra davalı şirkete ayıp ihbarında bulunduğu, bu sebeple söz konusu şekerleri kabul etmiş sayıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verir.
Sonuç, süreler çok önemlidir, uyulmaması hak kaybına yol açar.