İşadamlarının en büyük şikâyetlerinden birisi de, ticari davaların uzun sürmesi. Davanın bir an önce sona ermesi herkesin menfaatine. İşadamı haklı mı haksız mı, alacaklı mı borçlu mu olduğunu bir an önce bilmek ve gelecek planlarını ona göre yapmak ister.
Şirketlerin büyüklüğüne göre, davanın ekonomik maliyeti de ağır olur. 50 bin TL değerindeki bir dava büyük bir şirket için önemsiz gelebilir ama küçük bir şirket için yıkıma neden olur.
En azından, dava sürdükçe, borçlu için temerrüt faizi işlemeye devam eder. Kâr marjı yüzde 15 civarında seyreden bir sektörde, misal, yüzde 16 oranında akdi temerrüt faizi ödemenin işletme için maliyeti ağırdır.
Davaların hızlı ve az maliyetli çözülmesinin makro ekonomik düzeyde de faydası olur. Hiç kimse tek başına ticaret yapmıyor. Belirsizliğin bir an önce çözülmesi, haklı ile haksızın, alacaklı ile borçlunun bir an evvel mahkeme kararı ile tespit edilmesinin, davalı ve davacı ile iş yapanlar için de sonuçları olur.
Ticari davalar yaklaşık 2 - 3 yıl arasında sürüyor. Bütün ticaret mahkemesi başkan ve üyeleri, davaların uzun sürmesinin sebebi olarak ticaret mahkemelerinin bu günkü yapısını gösteriyorlar. Herkes ticaret mahkemelerinin şu anki yapısından şikâyetçi.
300 bin TL sınırı
Böyle bir şey de olur mu demeyin, bir ticaret mahkemesi içinde 4 mahkeme var; Başkan ve iki üyenin ayrı ayrı baktıkları tek hakimli davalar ve heyet olarak baktıkları davalar.
Bilmeyenler için söyleyelim; değeri 300 bin TL’nin altında olan uyuşmazlıklara tek bir ticaret mahkemesi hakimi bakar, üzerindekilere ise başkan ve iki üyeden oluşan mahkeme heyeti bakar.
Yani burada şöyle düşünülmüş; bir uyuşmazlığın değeri 300 bin TL’nin üzerinde ise, değer yüksek olduğundan uyuşmazlığa tek başına bir hakim bakmasın, en az üç hakim heyet olarak karar versin.
Ancak şöyle bir çelişki var: Bir yerde ticaret mahkemesi yoksa, değeri isterse 5 milyon TL olsun, ticari davalara tek hakimden oluşan asliye hukuk mahkemesi bakar.
Eğer bir yerde ticaret mahkemesi varsa, ticaret mahkemesi hakiminin tek başına 300 bin TL’den fazla bir davaya bakması istenmiyor. Ama ticaret mahkemesi yoksa, ticaret mahkemesi hakimi olmayan asliye hukuk mahkemesi hakimi değeri ne olursa olsun bütün ticari davalara tek başına bakabiliyor.
Herkesin şikâyetçi olduğu bir sistemde ısrar etmenin ne yargıya, ne de ülke ekonomisine bir katkısı bulunur. Ya eskiden olduğu gibi, bütün ticari davalara Başkan ve iki üyeden oluşan heyetin bakması ya da ayrı ayrı heyetli ve tek hakimli ticaret mahkemeleri sitemine geçilmesi mevcut sorunları en aza indirecektir. HSYK ve Adalet Bakanlığı’nın bu konuda çalışmaya başlaması herkesin temennisidir.
Yılda 2 bin dava
Dava sayıları kanunlarla azaltılamaz, ama davaların çözüme bağlanmaları kısaltılabilir ve süratlendirilebilir. İstanbul’da ticaret mahkemeleri yılda ortalama 2 bin davaya bakıyorlar. Bu ağır yükün ve sorumluluğun altından kalkabilmek için ailelerini ihmal etmek, özel hayatlarından fedakarlık yapmak zorunda kalıyorlar.
İmzalı piyango bileti davası nasıl çözüldü?
Aslında yazımız asliye hukuk davasında karar bağlanmış. İki kişi kazanma şanlarını yükseltmek için yılbaşında birlikte seri Milli Piyango biletleri satın alırlar. Biletleri paylaşıp arkasını imzalarlar, herkes imzaladığı bileti diğerine teslim eder. Biletlerden birisine iyi rakamda bir ikramiye çıkar. İkramiye çıkan bilet elinde olan kişi, ihtirasına yenik düşer, ikramiyeyi tek başına tahsil eder ve ortağı ile paylaşmaz. Mağdur olan, ikramiyeyi tahsil edene karşı dava açar.
Karar: Milli Piyango biletinin arkasına atılan imza, adi ortaklığa delalet eder. İkramiyeyi tek başına tahsil eden, bilette imzası bulunanla paylaşmak zorundadır. Aynı husus, sayısal loto, şans topu, altılı ganyan gibi şansa bağlı ikramiye kazandıran kupon ve biletler için de geçerlidir.
Siz siz olun, ortak oynadığınız kuponun, satın aldığınız biletin arkasını imzalamadan ortağınıza teslim etmeyin.
İlk söz son söz olsun: Adalet sisteminin doğru, hızlı çalışması hakim ve savcıların fedakârlıklarına bırakılırsa, adalet mağdurun gözyaşı olur, damlar!