TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen kanun teklifi, karşılıksız çeke ‘sınırlı’ sicil affı getiriyor. Çünkü, Çek Kanunu’nda yer alan, mahkemenin verdiği çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı gibi yaptırımlar bu af kapsamında yer almıyor.
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi ve gündeme girecek kanun teklifleri arasına girdi. Kamuoyu jargonunda birden fazla yasada değişiklik öngören kanun teklifleri ve kanunlar “torba yasa” olarak adlandırılıyor. Bu da öyle.
Yazı konumuz açısından değineceğimiz husus, Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesi. Bu madde ile, 22/01/2009 tarihli ve 5834 sayılı Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanuna Geçici 4’üncü madde ekleniyor ve “ticari faaliyette bulunan ve bulunmayan gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin” TBB Risk Merkezi nezdinde tutulan sicil kayıtlarının üç koşulla dikkate alınmayacağını ön görüyor.
Öncelikle bunun hukuki anlamda gerçek bir “sicil affı” olmadığını belirtmeliyim. Çünkü “af”, suçu bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırır. Burada ise olumsuz kayıtların sicilden silinmesinden değil, kredi ve finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmamasından bahsediliyor. Oysa Çek Kanunu md 6’daki gibi, MERSİS’teki kayıtlar, mahkemenin verdiği çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, sermaye şirketlerinin yönetim organlarına seçilememe gibi sonuçlar olduğu gibi duruyor, Kanun teklifindeki düzenleme karşılıksız çekin bu sonuçlarına dokunmuyor. Bu sebeple buna “sınırlı sicil affı” diyebiliriz. Biz burada çekini ödeyemeyenler açısından konuyu ele aldığımızda;
*Bu sınırlı sicil affından yararlanabilmek için çeki karşılıksız çıkanın bir gerçek kişi olması,
*Karşılıksız kalan çek tutarının tamamının 1/7/2023 tarihine kadar ödenmesi veya
*Karşılıksız kalan çek tutarının alacaklı ile uzlaşılarak yeniden yapılandırılması halinde sınırlı sicil affından yararlanılacaktır.
Sınırlı sicil affından yararlanmak ise, karşılıksız çek keşide eden bir gerçek kişi olarak TBB Risk Merkezi’ndeki kayıt, sanki yokmuş gibi işlem görme anlamına gelir.
Tam burada iki soruna değinmekte fayda var, Genel Kurul’da dikkate alınmasını umarak;
1) Düzenleme sadece gerçek kişileri konu ettiğinden, çekleri karşılıksız çıkan şirketler, bu sınırlı sicil affı kapsamı dışında tutulmuş, şirketlerin yararlanması ön görülmemiş. Kanaatimce sicil affı bakımından gerçek-kişi tüzel kişi ayrımı yapmak isabetli değil. Aslında kastedilen ve murat edinilen husus; sınırlı sicil affının şirketler için değil, sadece esnaflar için olduğudur.
2) Madde metninden çıkan anlama göre, çeki karşılıksız çıkan kişi, karşılıksız kalan tutarı 1 Temmuz 2023 tarihine kadar öderse, sicil affından yararlanacak. Bu şu anlama geliyor; 1 Temmuz 2023 tarihine kadar ne zaman öderse, sicil affından o zaman yararlanacak. Ancak burada, icra takibine konulmuş karşılıksız çeklerden, hangi tutarın ödenmesi gerektiği belirtilmediğinden, faizi dikkate alınmadan sadece icra takibine konulan karşılıksız çek tutarının ödenmesi yasal olarak yeterli görünüyor.
3) Çeki karşılıksız çıkanın çek alacaklısı ile anlaşıp borcu yeniden yapılandırmasına fiiliyatta rastlanmasa da, madde metininde bu olasılıktan da söz ediliyor. Aslından kastedilen kredi ve kredi kartı borçları, ama madde metni bir bütün olarak yorumlandığında, karşılıksız çek düzenleyenin de alacaklısı ile borcu yeniden yapılandırması halinde, sınırlı sicil affından yararlanmasına engel bir hukuki durum yok.
Sınırlı sicil affı karşılıksız çek sorununu çözer mi?
Sınırlı sicil affı, sadece bu kişilerle yapılan finansal işlemlerde, çeklerinin karşılıksız çıktığı kredi kuruluşları ve fînansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmaması sonucunu doğuracaktır. Yani onlar bankalar tarafından, sanki çekleri karşılıksız çıkmamış müşteri gibi işleme tabi tutulacaklar. Ne şartla; karşılıksız çıkan çeklerini ödemeleri şartıyla!
Çek Kanunu md 6, karşılıksız çek meblağının faizi ile birlikte ödenmesi halinde karşılıksız çekin olumsuz sonuçlarının mahkeme kararı ile kaldırılacağını söylerken, kanun teklifi, sadece karşılıksız kalan çek bedelinin faizsiz ödenmesini yeterli görüyor. Muhtemelen bu sebeple gerçek bir sicil affı düşünülmemiş.
Oysa karşılıksız çekte çözülmesi gereken asıl sorun, hapis cezasının kaldırılmasıdır. Bir borcun ödenmemesi sorunu asla yasalar ile çözülemez; senetlerin ödenmemesi, banka kredilerinin, vergi borçlarının ödenmemesi sorunu yasalarla çözülebiliyor mu ki, çeklerin ödenmemesi sorunu çözülsün. Hukuki ve ekonomik anlamda ödenmeme bakımından çek ile diğer borçlar arasında hiçbir fark olmamasına rağmen, bırakın bir sözleşmeden doğan borcunu ödeyemeyen kişiyi, Devlete olan kamu borcunu dahi ödeyemeyen kişi da hapse atılamaz. Aksi takdirde hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 4 Nolu Protokol md 1, hem de Anayasa md 38/8 hükümlerine aykırılık söz konusu olurdu. Ama maalesef insan haklarına aykırı düzenleme olmasına rağmen karşılıksız çekte önce adli para cezası, sonrasında da nihai olarak hapis cezası içeren Çek Kanunu md 5 düzenlemesi yürürlükte kalmaya devam ediyor.
Karşılıksız çekte asıl sorun, ön görülen hapis cezasının insan haklarına ve Anayasa’ya aykırılığı çok açık olmasına rağmen, yürürlükte kalmaya devam etmesidir. İnsan haklarına aykırılık, ne hapis cezalarının ertelenmesi ne de sicil aflarıyla ortadan kaldırılabilir. Çeki karşılıksız çıkan esnafımız da insan haklarına uygun, örneğin senedi protesto edilmiş diğer bütün borçlularla eşit muameleye tabi tutulmayı hak ediyor.
Cezve’den notlar...
İnsanlar çocuklara karşı daha fazla şefkat, anlayış ve genellikle daha fazla sevgi hissederler. Çocuk masumdur, saftır, henüz acımasız rekabet ile nasıl mücadele edeceğini bilmez. İyiliği düşünür, sevgiyle sarılır. Henüz beyni alabildiğine bilgiyle dolmamıştır. Dünyayı duygularıyla ve yaşam içgüdüsüyle algılar. Çocuk için hayat çoğunlukla oyundan ibarettir.
Diğer canlılar, örneğin biz evcil hayvanlar için de öyle. Bizim de zihin yapımız bir çocuğunki gibidir. Her zaman oyuncuyuzdur, niyetimiz diğer canlılara zarar vermek değildir, hele bize sahip çıkanımıza, asla. Neredeyse hiçbir kötü niyetimiz olamaz, masumiyetimiz ön plandadır. Masumiyetimizin en önemli sebebi, elbette çocuklarınki gibi henüz gelişmemiş, düşük bir zihinsel kapasiteye sahip olmamızdır.
O yüzden, nasıl davranırsak davranalım, çocuklara kızmadığınız gibi, bize de kızmayın lütfen. Biz de çocuklar gibi neyin etik, neyin etik davranış olmadığını anlayacak zihinsel kapasiteye sahip değiliz.
Çocuklar büyür, biz büyümeyiz, biz hep “çocuk” kalırız. Bizim doğru ve yanlış algımız, en fazla masum bir çocuğunki kadardır. Biz size masumiyetimiz içinde sevgi verelim, siz de bizden sevginizi esirgemeyin, e mi!