Bu gün özellikle iş dünyasını ilgilendiren hukuki konu ve sorunlarla ilgili yazılarımıza başlıyoruz. Sizlerden gelecek sorulara ve değinilmesini istediğiniz konulara göre de yazılarımızın içeriğini belirleyeceğiz.
Başlangıç olarak, iflas ertelemelerini ve holding şirketleri ile grup şirketleri patronlarının hukuki durumlarını ele alacağız.
- İflas ertelemeleri ne olacak?
OHAL kapsamında çıkarılan 669 sayılı KHK ile, olağanüstü hal süresince, uzun zamandan beri faydası tartışmalı olan iflas ertelemesi talebinde bulunulması ve iflas ertelemesi kararı verilmesi yasaklanmıştır. Aslında tam da darbe teşebbüsünün olduğu gün yapılan kanuni değişiklikle iflas erteleme süresi zaten en fazla iki yıl ile sınırlandırılmıştı. OHAL ile tamamen yasaklandı.
İflas ertelemesi davasının açılması, şirketin borca batık olduğunun da bildirilmesi anlamını taşır. Dolayısıyla, OHAL’den önce açılan iflas ertelemesi davalarında mahkeme daha evvel tedbir kararı vermemişse, şirketin iflasına karar vermek zorundadır. Ticaret mahkemeleri dürüst, kurtarılabilir şirketleri korumak amacıyla şöyle bir yönteme başvurmaktalar; iyileştirme projesi inandırıcıysa, şirketin iflastan kurtulma ümidi varsa, Cumhuriyet Savcılıklarına şirket ortakları ve yöneticileri hakkında FETÖ üyeliğinden her hangi bir soruşturma olup olmadığını sorup, cevaba göre şirketi koruyucu tedbir kararı vermekteler. FETÖ bağlantısı sebebiyle el konulan şirketlere atanan kayyumun yetkilerine sahip kayyum atayarak şirketin kendisini de FETÖ’ye karşı koruma altına almaktalar.
İflas erteleme yasağı daha ne kadar sürebilir? OHAL bitmeden kaldırılabilir mi? İflas ertelemesine Hükümet olumlu yaklaşmamaktadır. Bu sebeple iflas erteleme süresini darbe günü en fazla iki yılla sınırlamıştı. İflas ertelemesi aslında iyi niyetli olarak kullanılırsa, iflas sonucu ülke ekonomisinin göreceği zararları, işsizliğin artmasının önleyici etkileri vardır. Esas sorun şuradan çıkıyor; iflas ertelemesi başarısız olursa, alacaklılar iflas ertelemesi kararından önce tahsil edebilecekleri alacaklarından çok daha azını tahsil edebiliyorlar. Şirket ortakları iyi niyetli değilse, iflas erteleme süresini şirketin içini boşaltmak için kullanıyorlar. Buna rağmen iyi niyetli olarak iflastan kurtulmak için çabalayan ortak - yöneticiler de az değil.
Bence, iflas ertelemesini iyi niyetli olarak kullanıp iflastan kurtulan bir kaç şirketin dahi bulunması, iflas ertelemesine olanak sağlamasını haklı kılar. Zaten iflas edecek olan bir şirketin iflas ertelemesi yoluyla kurtulmasını sağlayarak, çalışanların işsiz kalmasını önlemek, alacaklıların alacaklarının tamamını tahsil etmelerine olanak sağlamak, maliyenin vergi tahsil etmeye devam edebilmesi elbette yadsınamaz faydalardır.
“İflasın kılıcı” altında titreyen şirketlere yeniden iflas ertelemesi olanağı sağlanması daha iyi olacaktır. Beş binin üzerinde şirketin FETÖ ile bağlantısı tespit edildi ve bunların büyük bir çoğunluğuna el konuldu. Halen FETÖ bağlantısı nedeniyle kayyum atanmayan ya da TMSF’ye devredilmeyen birkaç şirket kalmış olabilir. Ancak ticaret mahkemeleri zaten iflas ertelemesi isteyen şirketlerin yöneticileri ve hâkim ortakları hakkında FETÖ soruşturması olup olmadığını savcılıklara sormaktalar ve bu tür şirketlere denetim değil, yönetim kayyumu atamaktalar. Bu sebeple, iyi niyetli olarak iflas ertelemesi alabilecek ve çalışanlarını işten çıkarmayacak şirketler için iflas erteleme yasağının kaldırılması ekonomiye az da olsa can simidi olabilir. Ekonomiyi döndüren çarkın bazı dişleri kırılmışsa, dişlinin kırılan kısımlarının tamirine olanak sağlanmaması, ekonomi çarkının hızını yavaşlatır.
Holding ve grup şirketlerinin patronları tacir midir?
Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 2012 yılından beri iş dünyasında bir çok şey değişti. Bunlardan birisi de holding ve grup şirketlerinin patronlarının hukuki durumları. Kastettiğimiz “patron”, şirketin profesyonel yöneticisi olan değil, holding şirketin yönetimine veya oy çoğunluğuna hâkim olan ortak.
Holding şirketin hâkim ortağı olan “patron” ister şirket yönetiminde görev alsın, ister görev almasın, holding şirket dâhil, doğrudan veya dolaylı, en az üç şirketin de “hâkim ortağı” ise, tacir sayılır.
Aynı sonuç holding şirketi şeklinde değil de, “grup şirketleri” veya “aile şirketleri” şeklinde yapılanmış bağlı şirketlerin “hâkim ortağı” olan “patron”lar için de geçerlidir. Bir kişi doğrudan veya dolaylı olarak en az üç şirketin hâkim ortağı ise, bu şirketler, kanuni deyimiyle “şirketler topluluğu”, ya da “konzern” oluşturur.
Şirketler topluluğunun tepesindeki hâkim ortak olan holding patronu da, tacir sayılır.
Tacirlerin, diğer kişilere göre avantajları ve dezavantajları vardır. En önemli dezavantajları, ister ticari, ister ticari olmayan borçları olsun, iflasa tabi olmalarıdır.
Holding veya grup şirketlerinin patronları, yani şirketler topluluğunun hâkim ortakları da iflas edebilirler. Bir holding patronunun, yabancı bir şirketin veya holding şirketlerinden birisinin aldığı krediye kefil olması halinde, banka hem kredi borçlusu şirketin hem de kefil olan holding patronunun iflasını dava edebilir.
Holding şirketinin kendisi veya yavru şirketleri iflas ertelemesi davası açabilirken, ona kefil olan hâkim ortak patron iflas ertelemesi davası açamaz.
Bu bir yasal boşluk mudur? Bence evet! Çünkü, holding patronu iflas ederse, iflas ertelemesi almış olan şirketindeki hisseleri icra yoluyla satışa çıkacaktır. İflas ertelemesi alarak şirketini kurtarmak isteyen holding patronunun şirketle ilişkisi bitecektir. İflas ertelemesinin amacı değildir.
İlk söz son söz olsun: Mükemmel yasa yoktur, mükemmele yakın uygulayıcı vardır!