‘Çalışmaktan yorulan bir hakim ve savcıya rastlamadım. Adaletin tecellisini sağlamak gibi kutsal bir mesleğin mensuplarını kaygılandıran, ailelerine mali yönden sıkıntısız bir yaşam olanağı sunamamak...’
Hakim ve savcılar mesleklerinin saygınlığına göre ve ekonomik kaygılarını nispeten bertaraf edecek yükseklikte bir refah payı düzenlemesi yapılması konusunda umutlular...
Adli ve İdari Yaz Yargı Kararnameleri hazırlanmaya başlandı. Birçok hakim ve savcı -ki sayılarının ikibin civarında olacağı tahmin ediliyor- yer değiştirme hazırlıklarına başladı. Fakat onları bir de endişe aldı: “Acaba yaşam koşullarını mali olarak karşılayamayacağım büyük bir ile mi, yoksa göreceli olarak daha az maliyetli küçük bir il veya ilçeye mi tayin olurum?”
Kira artışına getirilen yüzde 25 sınırlaması, tayin olacak hakim ve savcılar için bir şey ifade etmiyor. Çünkü onlar, lojman tahsis edilmezse, gittikleri yerde cari kira piyasasındaki kiralardan yeni ev kiralayacaklar.
Muhtemelen bugünkü maaşlarının yarısını, mevki ve yapı olarak içinde oturabilecekleri 1+1 veya 2+1 konutun kirası için ödeyecekler. Lojman tahsis edilmezse, servisten de yararlanamayacakları için, arabaları yoksa, toplu taşıma araçlarını kullanacaklar. Tabii ki, aracı olanlar da şehir için trafikte harcanan yakıtın maliyetini nasıl düşürecekleriyle meşgul olacaklar.
365 günde 1500 duruşma
Tercih sebebidir ya da geldikleri yerde maliyetini karşılayabildiklerinden çocuklarını özel okula göndermişlerdir. Şimdi büyük bir şehre geldiklerinde muhtemelen 3 veya 4 aylıklarını çocuklarının özel okul ücreti olarak ödeyecekler. Ya da çocuklarının özelden devlet okuluna geçişini tercih edecekler.
Büyükşehirde yaşamanın maliyeti yüksek olduğu gibi, iş yükü de ağır. Dava ve dosya sayısı gittikçe artıyor. Bir savcının soruşturmakla görevli olduğu dosya sayısı bazen 4 binlere kadar varıyor. Mahkemelerde derdest, yani halen görülmekte olan dava sayısı 1500’lerin üzerinde. Bu yıllık, 365 günde 1500 duruşma demek.
Duruşmalardan önce dosyalara hazırlanmak, karar duruşmasından önce günlerce dosyayı yeni baştan ayrıntısına kadar incelemek, gerekçeli kararı yazmak için günlerce içtihatları ve doktrinel görüşleri taramak basit bir faaliyet değil.
Yargının iş yükü sadece sayılardan ibaret değil. Bir de adaleti tesis etmeyle ilgi ağır bir vicdan yükü var. Günlerce düşünüp araştırırlar, bazen meslektaşlarıyla, bazen hukuk bilim insanlarıyla tartışırlar. Bu onların en adil ve doğru kararı verme endişelerinden kaynaklanır.
Çocuk ve eşler anlayışlı
Ben mesaiye göre çalışan bir hakim ve savcı görmedim. Onların mesailerinin tek bir ölçütü var, işleri bitinceye kadar... İşleri gece yarısı bitecekse, gece yarısına kadar; hafta sonu bitecekse, hafta sonu da çalışırlar.
Çocukları ve eşleri anlayışlı olmasa, hakimlik ve savcılık bekar mesleğidir. Keza onlar, mesleğe atandıkları kararnameyle aslında meslekleriyle emekli oluncaya kadar cumartesi pazar demeden, hafta sonu veya bayram tatili demeden birlikte yaşama akdi kurmuş olurlar.
Çocukları ve eşleriyle aynı evde yaşarlar, ama birbirlerine zaman ayıramamanın verdiği vicdan muhasebesiyle “ayrı ayrı yaşarlar”. Tek tesellileri, eşleri ve çocuklarının anlayış ve fedakarlık göstermesidir.
Bu ağır koşulları gören hakim ve savcı çocukları, hakimlik ve savcılık mesleğini anne ve babalarıyla aralarına duvar ören bir meslek olarak görmekteler ve bu mesleği pek tercih etmezler. Mesaisi olan, fazla mesai ücretinin ödendiği, hafta sonu ve resmi tatilleri olan mesleklere yöneliyorlar. Ben şimdiye kadar üç jenerasyon arka arkaya hakim ve savcı olan bir aile görmedim ve duymadım.
Adaletin tecellisini sağlamak gibi kutsal ve saygın bir mesleğin mensuplarının tek endişeleri ağır iş yükü olsa, mesele değil. Çalışmaktan yorulan ve sıkılan bir hakim ve savcıya da rastlamadım, doğrusu. Serzenişte bulunsalar da, gizliden gizliye çalışmaktan zevk aldıklarını izliyor ve müşahade ediyorum.
Onları asıl mutsuz eden ve kaygılandıran, kendilerinden ziyade ailelerine mali yönden rahat ve sıkıntısız bir yaşam olanağı sunamamak.
Saygınlığa uygun hayat
Aldıkları maaşlarıyla, icra ettikleri mesleğin saygınlığına uygun konforlu bir hayat sürmeleri ve ailelerine de bu olanağı vermeleri aslından iş yüklerinin ağırlığından da öteye giden endişeleri.
Bugün aylık enflasyon oranı açıklanacak ve buna göre de memur ve emekli maaşlarındaki artış ilan edilecek. Toplum olarak, hakim ve savcılardan önce bizler onların mali kaygılardan uzak, sadece en adil ve hakkaniyetli kararı nasıl veririm kaygısıyla yaşamlarına devam etmelerini bekliyor ve istiyoruz.
Keza hakkımı teslim etmesini istediğim hakimin ekonomik hayat koşullarıyla boğuştuğunu düşünmek, beni endişelendirir; davamla ilgi karar verirken arada sırada kafası aylık kira ödemesini, taksitlerini, arabasının masrafını nasıl karşılayacağı endişesine boğuluyor mudur?
Hadi, ailesiyle birlikte güzel vakit geçirmek yerine, evine çuval çuval dava dosyası götürüp, gece gündüz dosya okuyup uyuşmazlığı çözmek için çalışması, bazen yıllık iznini biriken dava dosyalarını karar bağlamak için kullanması gibi hususları geçtik, ekonomik yükle yaşam kavgası içerisine atmamalıyız. Elbette bütün bu yazdıklarımın çilekeş mahkeme yazı işleri personeli için de geçerli olduğunu unutmadan!