Manevi acıların karşılığı olarak Türk Borçlar Kanunu’nda manevi tazminat talep etme olanağı var. Türkiye’yi yasa boğan depremler sonrası depremin büyüklüğünün takdir edilen maddi ve manevi tazminatta indirim sebebi olduğuna yönelik kararlar verildi. Gelin bu konuya yakından bir göz atalım...
Deprem önlenemez bir doğal afet... Ülkemiz deprem kuşağında olduğundan, depreme her yönüyle hazır olmak zorundayız; hem depreme dayanıklı binalar inşa etmeli, hem de psikolojik olarak hazır olmalıyız.
Depremi yaşayıp hayatta kalanlar sadece konut veya işyerlerinin yıkımı ile değil, bir de psikolojik yıkım ile baş başa kalıyorlar. En ufak bir sarsıntıda büyük bir korku içerisinde paniğe kapılıyorlar.
Hayatta kalanların kendi yaşadıkları psikolojik travmalara ek olarak, yakınlarını kaybetmişlerse, acıları daha da katlanıyor.
Depremde kaybedilen yakınları geri getirmek mümkün değil. Ama sorumluların ceza almaları acıları bir nebze hafifletip, mağdurların bireysel ve toplumun genel adalet duygularını ferahlatacak.
Manevi acıların karşılığı olarak Türk Borçlar Kanunu md 56 ile bir de manevi tazminat talep etme olanağı var.
O halde, sorumluların cezalandırılması adalet duygumuzu, manevi tazminat da acılarımızı bir nebze dindirecektir.
Her ikisi de çok hassas olduğundan, mahkemelerimizin sorumlulara ceza vermemek için sanıkların delil yetersizliği, masumiyet karinesi gibi ilkelerin arkasına sığınmalarına sıkı ve daraltıcı yorumlarla izin vermemesi beklentimiz. Manevi tazminatta da yine tazminat miktarını azaltacak gerekçeler aranmaması gerektiği görüşündeyim.
Elbette deprem kuşağında olan bir coğrafyada yaşadığımızı biliyoruz. Bunu hem tüketici olarak biz vatandaşlar hem de müteahhitler biliyor olmalı.
Ama depremde yıkılan binaların sayısına, enkaz ile ortaya çıkan inşaat kalitesine, kolonu kesilen binalara bakınca müteahhitlerimizin, fenni mesul mühendislerimizin, inşaat ustalarımızın ve bina sahiplerimizin bazılarının depremi pek umursamadıkları, ciddiye almadıkları, ihmal ettikleri anlaşılıyor.
Sonuçta onbinlerce insanımız hayata veda ediyor, yüzbinlercesi yaralanıyor, varlarını yoklarını, bütün malvarlıklarını yitiriyorlar. Geride, acılar içinde yakınlarını bırakıyorlar.
Yargıtay ne karar verdi?
“İsias Otel’de solan gonca güller” başlıklı 11 Mart 2023 tarihli köşe yazımda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun hesaplanan maddi tazminatta depremin büyüklüğüne göre bir indirim yapılması gerektiği yönünde kararı olduğunu belirtmiştim.
Ancak ve maalesef Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, depremin büyüklüğünün takdir edilen manevi tazminatta da indirim sebebi olduğuna yönelik kararlar verdi.
Bu yöndeki bir karardan bahsedecek olursak; hayatını kamyon şoförlüğü yaparak kazanan bir vatandaşımız 09.11.2011 günü gerçekleşen depremde konakladığı otelin yıkılması sonucu vefat eder. Eşi, çocukları, anne ve babası otel binasının müteahhidine ve malikine karşı maddi (destekten yoksun kalma tazminatı) ve manevi tazminat davası açar. Mahkeme müteveffanın eşi, çocukları ve bakmakla mükellef olduğu anne ve babası için toplam farklı tutarlarda destekten yoksun kalma tazminatı ile 1.625 TL cenaze ve defin giderlerinden ibaret toplam 678.397,00 TL, manevi tazminat yönünden de toplam 205.000,00 TL manevi tazminatına hükmeder.
Kararının temyizi üzerine Yargıtay 13. HD, binanın plan ve projesine, imar düzenlemelerine ve deprem yönetmeliğine uygun yapılmış olsa bile, gerçekleşen depremin 5.6 şiddetinde olduğu göz önünde tutulduğunda deprem nedeniyle hasara uğramasının kaçınılmaz olduğunu belirterek, depremin ne zaman ve hangi büyüklükte olacağı öngörülemeyen ve sonucu gerçekleştiğinde büyük bir yıkıma sebebiyet veren, bölgede herkesi etkileyen en büyük doğal afet olduğu da kabul edilmek zorundadır demiştir. Devamla ise kritik kararını vermiştir; “bölgenin birinci derecede deprem kuşağında yer aldığı ve oluşan depremin şiddet büyüklüğü de gözden kaçırılmamalıdır. O halde, mahkemece takdir edilen tazminat miktarlarından adalete uygun bir hakkaniyet indirimi yapılması da gereklidir.”
TAZMİNAT NEDEN DÜŞÜYOR?
Karara göre depremin 5.6 ölçeğindeki büyüklüğüne göre, Deprem Yönetmeliği’ne uygun yapılan binalarda dahi hasara ve yıkıma neden olması kaçınılmaz olduğundan, maddi ve manevi tazminatta indirim yapılmalıdır.
O zaman Kahramanmaraş Depremleri 7.4 ve 7.6 büyüklüğünde olduğundan binaların yıkımına kesin gözüyle bakmak ve Yargıtay’ca “hakkaniyet gereği” kalanlara ödenecek maddi ve manevi tazminat tutarında daha çok indirim yapılmalı.
Bu karara katılmam mümkün değil. Keza yıkılan binaların yanında Deprem Yönetmeliği’ne uygun inşa edildiği için yıkılmayan bir çok bina da var.
Ayrıca depremin yıkıcılığı sadece büyüklüğüne değil, yüzeye yakınlığı ile de doğrudan bağlantılı.
İkna edici olmayan gerekçelerle maddi ve manevi tazminat indirimi yaparak mağdurların acılarını daha da artırmayalım. Hukuk kurallarını sorumluluğu hafifletmek için yorumlamayalım. Bireysel ve toplumsal adalet duygumuz böyle ferahlar ve tatmin olur, mağdurların manevi acıları biraz daha diner.