Kusurlu eş, boşanma davası açamaz, kusurlu eşe manevi tazminat ödenmez, daha kusurlu olan eşe yoksulluk nafakası bağlanmaz... O nedenle boşanma davalarında çözülmesi gereken en önemli sorun, eşlerin kusur durumudur...
Boşanma davalarında çözülmesi gereken en önemli sorun, eşlerin kusur durumudur ve çok önemlidir. Çünkü kusur durumunda göre boşanma davası açma hukuki yararının bulunup bulunmadığına karar verilir. Kusurlu eş, boşanma davası açamaz, keza hukuktaki en temel ilkelerden birisi, kişilerin kendi hatalarına ve kusurlarına dayanarak hak iddia edemeyecekleridir. Kusurlu olan eşe manevi tazminat ödenmez. Daha kusurlu olan eşe yoksulluk nafakası bağlanmaz.
Boşanma davası açan eş kendisi kusurlu ise, davasının görülebilmesi için karşı tarafından da en azından kusurlu olması gerekir. Hangi eşin, hangi davranışına göre kusurlu, eşit kusurlu veya daha kusurlu olduğuna dair yüzlerce Yargıtay kararı var.
Her boşanma davasında her eşin davaya konu olan davranışları özel olarak değerlendirilir ve kural olarak sadece o davaya mahsustur. Genel bir ilke konulması pek mümkün değildir. Ancak örnek olarak gösterilebilir. Boşanma davasının taraflarının kusur durumlarıyla ilgili bazı kararlar konu hakkında bir fikir verebilir, düşünce oluşturabilir.
1-) Davalı kadının hiç kusuru yoksa ve istemiyorsa mahkeme boşanma kararı veremez.
Davacı erkeğin asli ve ağır kusurlu olsa da kadının da eşine karşı soğuk ve ilgisiz olması nedeniyle az da olsa kusurlu olduğundan bahisle erkeğin davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Davalı kadının ise kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Zira dinlenen erkeğin tanıklarının sözleri, maddi hadiselere dayanmayıp, soyut, genel ve inandırıcılıktan uzak niteliktedir.
“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği” şeklindeki Türk Medeni Kanununun 166. Maddesi, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlanamaz.
Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.
Türk Medeni Kanunu’nun 166. Maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. (2. HD 2015/23446 E. 2017/2858 K.)
2-) Eşine fiziksel şiddet uygulayan erkek daha kusurludur.
Davacı erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, fiili ayrılık döneminde eşini tehdit ettiği, ve birlik görevlerini ihmal ettiği anlaşılmaktadır. Tarafların gerçekleşen kusurlu eylemleri dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında iki tarafta kusurlu olmakla birlikte, davacı erkeğin daha fazla kusurlu olduğun kabulü gerekir (2. HD 2016/11025 E. 2018/2353 K.)
3-) Şiddete maruz kalan kadının evi terk etmesi kusur değildir.
Erkeğin şiddeti karşısında müşterek konutu terk eden kadının bu eylemi kadına kusur olarak yüklenemez. Bu hale göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü gerekir (2. HD 2016/20534 E. 2018/8314 K.)
4-) Annenin eşe hakaretine sessiz kalma...
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacı kocanın eşine fiziksel şiddet uyguladığı, annesinin eşine hakaret etmesine kayıtsız kaldığı, davalı kadının da eşini aşağıladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı kocanın boşanmaya neden olan olaylarda daha ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle iken; tarafların eşit kusurlu kabul edilmeleri doğru değildir. (2. HD 2013/21811 E. 2014/2575 K.)
5-) Şiddeti affeden kadın sonradan eşine hakaret etmişse tam kusurlu.
Davalı erkeğin eşine fiziki şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği gerekçesiyle tamamen kusurlu bulunarak davacı kadının boşanma davası kabul edilmiş ise de; toplanan delillerden; erkeğin 2010 yılında eşine şiddet uyguladığı, mahkumiyetine karar verildiği, bu eyleminden sonra evliliğin devam ettiği anlaşılmaktadır. Davalı erkeğin bu eyleminin davacı kadın tarafından affedildiği, en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerekir. Davalı erkeğe atfı kabil başka bir kusurun varlığı ise ispat edilememiştir. Davacı kadının tanıklarının beyanları davacı kadından duyuma dayalıdır. Son olayda eşine hakaret eden davacı kadın boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurludur (2. HD 2016/17889 E. 2016/13836 K.)
6-) Sık sık evi terk edip ailesinin yanına giden kadın...
Kadının evi sık sık terk etmesi, kendi ailesinin yanında kalarak müşterek çocuğu babasının yanında bırakması ve bakımı ile ilgilenmemesi karşısında davalı erkeğin boşanmayı gerektirir kusurlu bir davranışının varlığı kanıtlanamamıştır. Kadın tam kusurludur (2. HD 2016/24118 E. 2017/1323 K.)
7-) Evi terk eden erkek...
Erkeğin evi terk etmesi karşısında davalı kadının boşanmayı gerektirir kusurlu bir davranışının varlığı kanıtlanamamıştır. Birlikte yaşamaktan kaçınan erkek boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tamamen kusurludur (2. HD 2016/4782 E. 2017/9932 K.)
İşte öne çıkan diğer bazı örnekler...
8-) Kadına ve kardeşine sinkaflı küfür eden erkek...
Davalı kadına kusur olarak yüklenen vakıaların kusur olarak nitelendirilemeyeceği, kadının boşanmayı gerektirir başkaca kusurlu davranışının varlığının kanıtlanamadığı, davacı erkeğin ise ekonomik yönden eşinin güvenini sarstığı, kadına ve kadının kardeşine sinkaflı küfürler ederek sözlü şiddet uyguladığı anlaşıldığından, davacı erkek tam kusurludur (2. HD 2019/4692 E. 2019/8761 K.)
9-) Uyuşturucu ve aşırı alkol kullanan erkeğin hakaretleri.
Davacı erkeğin, uyuşturucu madde kullanımı, aşırı alkol tüketimi ve bunların etkisinde kalarak hakaret ettiği, davalı kadının ise hakaret ettiği ve bu nedenle davacı erkeğin ağır kusurlu olduğu gerekçesi ile boşanmaya karar verilmiştir. Ancak erkek davalı kadına kusur olarak yüklenilen hakaret vakıasına dayanmadığından, dayanılmayan vakıa kadına kusur olarak yüklenilemez. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı erkeğin tamamen kusurlu olduğu kabul edilir (2. HD 2018/348 E. 2018/12865 K.)
10-) Sadakatsiz kocaya tepki kusur değildir.
Davacı kocanın sadakatsiz davranışlar içerisine girdiği, buna karşılık davalı kadına kusur olarak yüklenen davranışın kocasının sadakatsizliğini öğrenmesi nedeni ile tepki niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Davacı koca boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurludur (2. HD 2014/8925 E. 2014/19778 K.)
11-) Ailesine bağımsız konut temin etmeyen erkek...
Davacı erkeğin; bağımsız konut temin etmediği, buna karşılık davalı kadının ise herhangi bir kusurlu davranışı ispatlanamadığı anlaşılmıştır. Gerçekleşen bu durum karşında davacı erkek tam kusurludur (2. HD 2016/18174 E. 2018/6223 K.)
12-) Kadının evi terk etmesinden sonra erkeğin sadakatsizliği...
Davalı erkeğin sadakatsizliği dava tarihinden sonra olup bu davada nazara alınamaz. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda müşterek evi terk edip birlikte yaşamaktan kaçınan davacı kadın tam kusurludur (2. HD 2015/5079 E. 2015/21791 K.)