2012 yılından beri 14.139 adet uyuşmazlıkta taraflar mahkemeye gidip dava açmak yerine arabulucuya gitti ve bunlardan 13.093 adedi tarafların karşılıklı anlaşmasıyla çözüme bağlandı. Mahkemelerin verdiği her iki karardan birinin Yargıtay tarafından bozulduğu göz önüne alındığında, sonucun mali, sosyolojik ve uzlaşma kültürünün gelişmesi, adalet sisteminin stres atması bakımından çok olumlu etkileri olduğu ortada.
En çok arabulucuya başvurulan iller 5.757 başvuruyla İstanbul ve 2.513 başvuruyla İzmir, en azı ise birer başvuruyla Aksaray, Burdur, Çorum, Diyarbakır, Düzce, Giresun ve Ordu’dur. Bu arada, İzmir’in nüfusunun Ankara’nınkinin nerdeyse yarısı kadar olduğunu belirtelim. Arabulucuya hiç başvurulmadığı, sadece dava açmanın tercih edildiği iller arasında ise, Çankırı, Edirne, Rize, Yozgat, Sivas ve memleketim olan Kırıkkale de bulunmakta.
Bu güne kadarki arabuluculuk uygulamalarının toplam parasal değeri, 773.019.925,18 TL’dir. Mahkemeler bu değerde uyuşmazlıkların yıllarca sürecek davalarıyla meşgul olmamışlar.
En çok işçi ve işveren aralarındaki uyuşmazlığın çözümü için arabulucuya başvurulmuş. Bu sebeple iş mahkemelerinde dava açmadan önce arabulucuya başvurmayı zorunlu hale getirecek yasa değişikliğinin yakında TBMM’de kabul edilmesi bekleniyor.
Taraflar serbestçe tasarruf edebilecekleri özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümü için anlaşmak üzere arabulucuya başvurabilirler. Maddi-manevi tazminat talepleri, kira uyuşmazlıkları, nafaka, miras, ticari ortaklık, aile hukuku, komşuluk hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar, çözümü için en çok arabulucuya başvurulan uyuşmazlıklar. Aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıkların çözümü için arabulucuya başvurmak mümkün değil, savcılığa, mahkemeye gidilmesi gerekir.
Arabulucuya her zaman başvurulabilir. Dava devam ederken bile, taraflar mahkemeye arabulucuya başvurduklarını bildirebilirler.
Taraflar her zaman arabulucu çözümünden vaz geçip davaya devam da edebilirler. Arabulucuya bir kere başvurduktan sonra devam etme mecburiyeti yoktur.
Arabulucuya başvuran tarafların anlaştıkları çözüm, mahkemece icra edilebilir şerhi verildikten sonra, tıpkı bir mahkeme kararı, mahkeme ilamı gibidir. Uyulmazsa icraya konulabilir, zorla yerine getirtilebilir.
Kimler olabilir?
Arabuluculuk da artık tıpkı, hâkimlik, savcılık, avukatlık, noterlik gibi klasik hukukçu mesleğidir. Sadece hukuk fakültesi mezunu olup 5 yıllık meslek tecrübesine sahip kişiler arabulucu olabilir.
Ama bu da yetmez. Temel bilgiler, iletişim teknikleri, müzakere ve uyuşmazlık çözüm yöntemleri, davranış psikolojisi konularından oluşan ve en az 48 saatlik bir eğitim sonucu yapılacak sınavın başarılması ile arabulucular siciline kaydolmak mümkün. Şu anda Türkiye’de 6.113 tane sicile kayıtlı, 7.334 tane de sicile kayıtlı olmayan arabulucu var.
Bana göre, arabuluculuğun da, noterlik, hâkim ve savcılık gibi, münhasıran icra edilebilir bir hukukçu mesleğine dönüştürülmesi gerekir. Bir hukukçu, tıpkı noterlik gibi, ya arabuluculuk mesleğini ya da avukatlık mesleğini icra etmeli. Hem avukatlık hem de arabuluculuk yapılması, arabuluculuğun profesyonel bir meslek haline gelmesini engeller.
Arabulucu, emeği karşılığı, asgari ücret tarifesine göre bir ücrete hak kazanır. Kural, taraflar arabulucu ücretini eşit olarak karşılarlar. Arabulucuyla, sorun anlaşmayla çözülürse ücret ödenecek, anlaşma sağlanamazsa ücret ödenmeyecek, şeklinde bir anlaşma olmaz. Avukatlara yapılmaması gereken, “Avukat Bey, davayı kazanırsan ücret alırsın” şeklindeki teklif arabulucuya da yapılamaz. Avukat da, arabulucu da başarıya göre ücret hak etmez, emeklerinin karşılığı ücrete hak kazanırlar.
Arabulucu ücretleri de o kadar yüksek değil, saat ücreti 120 ile 290 TL arasında uyuşmazlığın konusuna göre değişiyor. Para alacağı söz konusu ise, arabulucu ücreti % 6’dan başlayıp, miktar yükseldikçe oranı düşüyor. 30 bin TL’lik bir uyuşmazlıkta arabulucu, tarafların her birinden 900 TL ücret alıyor. Oysa aynı değerde bir alacak için dava açılırsa, mahkeme masrafları bunun 5 katına ulaşabilir.
SIR SAKLAMASI LAZIM
Arabulucu, hâkim veya mahkemenin yetkisine sahip değil. Yani arabulucu yargılama yapamaz, keşfe gidemez, tanık dinleyemez.
Arabulucu, sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getirir. Onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştirir. O, çözüm önermez, tarafların kendi çözüm önerileri üzerinde müzakere etmelerini, uzlaşmalarını sağlayıcı ortamı yaratır ve aracılık eder. Tarafların kendi kararlarını verme ve çözümlerini bulmalarına aracılık eder. Bunun için yaratıcı çözüm bulma tekniklerini kullanır.
Arabulucu her iki tarafa eşit mesafede ve tarafsız olmalıdır. Arabuluculuk sırasında söylenen her şey ve sunulan deliller gizlidir. Arabulucu sır saklama yükümlülüğüne tabiidir.
UZLAŞMA ARTACAK DAVALAR AZALACAK
Arabuluculuk, uzlaşma kültürünü yaygınlaştıracak ve dava sayısını azaltacaktır. Uzlaşma kültürü yaygınlaşınca, birbirimize daha çok saygı göstereceğiz, birbirimizi daha çok anlamaya çalışacağız. Daha huzurlu, daha az kavganın olduğu bir toplum olacağız. Dava sayısı azaldıkça, yargılama daha hızlı ve daha adil şekilde sonuçlanacak. Adalet sistemimiz daha sağlıklı çalışacak.
Çocukluk yıllarımı hatırlıyorum. Her trafik kazasından sonra tarafların kavga etmesi neredeyse kesindi. Kaza yapanlar kimin haksız olduğu konusunda uzlaşamazlar, sonra da yandaşlarıyla birlikte karşı tarafla sıkı bir kavgaya tutuşurlardı. Bu bilindiğinden ve beklendiğinden, kavgayı seyretmek için hemen bir topluluk oluşurdu. Topluluktan birisi “arabuluculuğa” soyunurdu.
Kaskonun yaygınlaşması, kavganın maddi sonucu değiştirmediğin anlaşılması, uzlaşma kültürünün gelişmesi gibi sebeplerle, sorunları kavga yoluyla çözme alışkanlığı da azaldı. Bitti mi? Hayır, anlaşmazlıkları kavga ile süsleme alışkanlığı tamamen bitmez de!
Ama uzlaşma kültürü yaygınlaşacak ve hatta aralarında sorun olan taraflar dava açma yerine kendi aralarında iletişim kurup uzlaşmayı ya da arabulucunun katkısıyla sorunlarını dostane çözüme bağlamayı öğrenecekler.
Her iki mahkeme kararından nerdeyse birisi bozuluyor. Davalar ortalama üç yıl sürüyor. Para alacağı dava bittiğinde “pul”a dönüşüyor. Verilen karar bir tarafı memnun ederken, diğer tarafı üzüyor. Bir taraf kendini davayı kazanmış görürken, diğer taraf kaybetmiş gibi algılıyor.
Oysa arabuluculuk sonucu varılan çözüm, her iki tarafın da kabul ettiği bir çözümdür. Arabuluculuk sonucu varılan anlaşmada kazanan veya kaybeden taraf yoktur. Bir tarafın kabul etmediği çözüm, diğer tarafa dayatılamaz. Arabulucu, bir tarafa sen haklısın, sen haksızsın diyemez. Kazanan veya kaybeden taraf olmadığı için, arabuluculukta zafer ve mağlubiyet duygusu da yoktur. Arabuluculuk sonucu varılan çözüm bir bakıma barış anlaşmasıdır. Bu sebeple taraflar arasındaki husumet de sona erer ve sağlıklı ve barış içerisinde bir ilişkiye devam edebilirler. Daha sonra karşılaştıklarında birbirine selam verip, hal hatır sorabilirler. Bundan daha güzel ne olabilir ki.
Taraflar uyuşmazlığın çözümünde anlaşamıyorlarsa, sonuçta yine mahkemeye başvurup dava açabilirler.
İlk söz son söz olsun:
Her aşamada vaz geçebilme olanağı varsa, dostane çözüm için arabulucuya başvurma hakkının denenmemesi, çatışma kültürünü kalıcı kılar! En iyi adalet, tarafların uzlaştığı çözümle gerçekleşen adalettir!