Aile şirketleri kuruldu-ğunda işler önce iyidir. Zamanla, insanoğlunun tabiatı gereği, şirkete hâkim olma, şirket yönetimini ele geçirme, söz sahibi olma istekleri belirleyici olmaya başlar.
Buna bir de gelinlerin ve damatların perde arkasından eşlerini yönlendirmeleri eklenince, şirket yönetilemez hale gelir. Her büyük şirketin yönetim vitrin yüzü bir tanedir. Birden fazla yönetici ön plana çıkmak istediğinde, sorun çıkmaması mümkün değildir.
Aile şirketlerindeki anlaşmazlıklar, babayı oğulla, kardeşi kardeşle, anneyi damatla düşman yapar. Bazen damatlar ayrı bir grup, çocuklar ayrı bir grup olarak, bazen de herkes kendi başına hareket eder.
Nihayetinde, akraba sevgisi olmayan, herkese şüpheci yaklaşan, her şeyin altında bir çapanoğlu arayan şirket ortakları ve yöneticileri oluşur.
Türkiye’nin bir çok ünlü ve büyük şirketi kurucuları öldükten sonra aile için anlaşmazlıklar yüzünden çalışamaz hale gelmiş ve kapanmıştır. Milli ekonomiye zararları, Devletin vergi kaybı, çalışanların işsiz kalması nedeniyle meydana gelen sosyal sorunlar saymakla bitmez.
Türkiye’de yüzyıldan daha eski ve halen çalışır olan şirket sayısı onu geçmez. Şirket kurucusu, kendisi hayattayken çocukları arasında bir sorun olmadığını, ancak kendisinden sonra aile içi anlaşmazlıklar olabileceğini ve bunun kurucusu olduğu şirkete de yansıyacağını hesap eder.
Tırnaklarıyla kazıyarak, gece gündüz çalışarak bir yere getirdiği şirketinin, kendisinden sonra, en azından mirasçıları arasında kişisel ihtiraslara kurban gitmesini istemez. Adının, eserinin yaşamasını ister. Şirketinin kendisinden sonra da devam etmesi için hukuki çareler arar.
Önlemler
Aile şirketlerinin kişisel ihtiraslara kurban olmaması için hangi hukuki önlemler alınabileceğine kısaca değinmekte fayda var:
- Öncelikle, şirket sözleşmesine yönetim kavgasını önleyici hükümler koymak gerekir.
- Belirli bir alanda eğitim almış olma şartı gibi, yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin seçimine ilişkin özel ve kısıtlayıcı şartlar ortakların yönetim kurulu üyesi seçilme hevesini ortadan kaldırabilir.
- Şirket yönetiminin profesyonellerden oluşacağına, şirket ortaklarının ise sadece geniş bir denetim hakkına sahip olacaklarına ilişkin kurallar öngörülebilir. Bu da ortakların şirket yöneticisi olma ihtiraslarını ortadan kaldırır.
- Ortaklar arasında anlaşmazlık çıktığında, uzlaşma sağlanıncaya kadar şirket yönetiminin profesyonel yönetici niteliğinde kayyıma devredilebileceği öngörülebilir.
- Elbette şirket sözleşmesindeki bu kuralların sonradan genel kurul kararı ile değiştirilmesini imkânsız hale getirecek kuralları koymayı da ihmal etmemek gerek.
- Şirket kurucusu, mirasçıların saklı paylarına dikkat etmek koşulu ile, şirketteki çoğunluk hisseleri şirket işleri ile daha ilgili ve yetenekli olan mirasçısına bırakılabilir. Oy hakkında imtiyazlı paylar, yönetim kuruluna seçilme imtiyazı öngören paylar ögörülüp en yetenekli, en ehil olan mirasçıya bırakılabilir. Bu ve benzer bir çok hukuki çözümden yararlanılabilir.
İşletmeler mirasla bölünmesin
Tarım arazilerinin türlerine göre farklı yüzölçümlerinin altına düşecek şekilde miras yoluyla bölünmesi 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ile yasaklanmıştır. Ne fiziki, ne de hukuki olarak zaten bölünmesi mümkün olmayan ticari işletmeleri koruyan bir yasal düzenleme ise maalesef yoktur.
Yasal bir düzenleme ile ticari işletmelerin de miras yoluyla bölünmesinin yasaklanması, ticari işletmenin, örneğin bir tekstil fabrikasının bütün olarak en ehil mirasçıya devrini öngören hükümler ticari işletmenin kurucusu öldükten sonra da faaliyetine devamını sağlayacaktır.
Nasıl dikili tarım arazileri 0.5 hektardan daha küçük olacak şekilde bölünemiyorsa, ticari işletmeler de bölünememelidir. Ticari işletme olarak işletilen otel, kişisel yetenek ve durumları göz önünde tutulmak suretiyle tespit edilen ehil mirasçıya değeri üzerinden devredilebilmelidir. Birden çok ehil mirasçının bulunması hâlinde ise, en yüksek bedeli teklif eden mirasçıya devrine, ehil mirasçı olmaması hâlinde, tüm mirasçılar arasından en yüksek bedeli teklif eden mirasçıya devredilmesine olanak sağlanmalıdır. Aksi takdirde, ticari işletmenin kurucusu öldükten sonra, mirasçılarının anlaşamamaları halinde, işletme çalışamaz hale gelip ortaklığın giderilmesi davasına konu olacak, kurucusunun gece gündüz çalışıp tırnaklarıyla kazıyarak büyüttüğü işletmesi heba olup gidecektir.
Ticaret mahkemelerinden haberler:
Hayat sigortası ve kredi borcu
40 yaşında bir vatandaş bankaya başvurarak 1 milyon TL tutarında ticari kredi kullanır. Banka uzun süreden beri müşterisi olan bu kişiden kendine göre yeteri kadar teminat alır. Tüm bireysel müşterilerine önerdiği gibi, bu müşterisine de hayat sigortası yaptırmasını önerir ve kendi iştiraki olan sigorta şirketine yönlendirir. 1 milyon TL’lik hayat sigortası yaptırılır ve lehtar olarak eşi ve çocukları gösterilir. 1 ay sonra müşteri ölür. Ölümden sonra hayat sigortasından haberdar olan mirasçılar sigorta şirketinden, hayat sigortası tazminatının bankaya ödenerek kredi borcunun kapatılmasını talep eder. Sigorta şirketi bir araştırma yapar: Ölüm sebebi kanserdir. Anlaşılır ki, müşteri 3 aydır kanser tedavisi görmektedir, ancak bu durum hem aile bireylerinden, hem de sigorta şirketinden gizlenmiştir. Mirasçılar kendilerinin kanserden haberleri olmadığı nedeniyle sigorta şirketine karşı açtıkları davayı kaybederler. Sonuç, hiç ihtiyaçları olmadığı halde yüksek faizli bir kredi borcu, mahkeme masrafları ve murislerinin ölümünün verdiği üzüntüye ek olarak ağır bir moral bozukluğu yaşarlar. Kendilerine bırakılan asıl miras maalesef bu olmuştur.
İlk söz son söz olsun:
Bir toplumun ahlak anlayışı, o toplumdaki davaların türlerinde gizlidir!