Bir şirkete müdür olarak atanan kişiler şirketteki sorumluluklarının yanı sıra kanunen de birçok yükümlülüğün altına girmiş olurlar. Özellikle vergisel yükümlülükler çok önemli bir konudur
Adi şirket, şirketlerin en yalın ve basit türü olduğundan, adları “adi”, yani “vasıfsız”, yani hiçbir özelliği olmayan, yazılı veya sözlü bir sözleşmeyle kurulan şirkettir.
Ama limited ve anonim şirket kurmak, adi şirket kurmaya benzemez. Kurduktan sonra da birçok özellik ve ayrıntı karşımıza çıkar.
Okuyucularım yazıma neden böyle bir giriş yaptığımı sorabilirler. Hemen söyleyeyim, İhsan Amca’nın inşaat mühendisi yeğeni Kağan yüzünden. Kağan, beş yıldır bir inşaat şirketinde inşaat mühendisi olarak çalışıyor. İşini iyi yapıyor. İyi bir maaş alıyor.
İyi bir teklif
Patron Kağan’ı çağırıp, şirkete ortak ve müdür olmasını teklif etmiş. Yüzde 3 şirket payı vereceklermiş, parasını da 12 eşit taksitte maaşından keseceklermiş. Kağan mutlu olmuş ama temkini de elden bırakmamış,
Tasarruf sahiplerinin bankalarda açtığı ortak hesaplarda, eşit hakları olur. Tabii farklı oranlar, limitler kararlaştırılmamışsa... Yani hesabınıza ortak ettiğiniz kişinin para çekme tutarlarına limit koyabilirsiniz
İhsan Amca’nın büyük oğlundan olan iki torunu var. Büyüğü bu sene üniversiteye başlayacak. İstanbul’da bir vakıf üniversitesinin makine mühendisliğini kazandı.
İhsan Amca, malum, ekonomik koşullar zor, İstanbul’da hayat pahalı. Torununun üniversite eğitimine zaman zaman katkıda bulunmak istiyor.
Nerden duymuşsa artık, bana dedi ki, “Hocam banka havalesi, EFT ile para göndermek istemiyorum. Bankadaki hesabıma torunumu da katsam, nasıl olur?”
İhsan Amca’nın çözümü aslında mantıklı ve pratik. Öyle ya, sürekli banka havalesi, EFT ile uğraşmak yerine, ya mevcut banka hesabından torununa da para çekme yetkisi verecek ya da torunu ile ortak bir banka hesabı açacak.
Aslında ortak banka hesapları oldukça yaygındır. Anne-babalar, ileride çocukları üniversiteye gidince kullansınlar diye çocukları adına bir banka
İhsan Amca’nın komşusu evini 60 ay vadeli konut kredisi çekerek almış. Konut kredisi veren banka teminat olarak kredilendirilen konut üzerine ipotek verilmesini istemiş. İpoteği almış da. Bankalar sadece konut kredilerinde teminat olarak ipotek istemezler, her türlü kredi tahsisinde teminat isterler. Teminat olarak da en yaygın olanları, ipotek ve şahsi kefalettir. Bir de rehin vardır ki bu da daha çok motorlu taşıtta görülür.
Motorlu taşıt kredisi verirken, banka, taşıt üzerinde kendi lehine rehin hakkı kurulmasını ister.
Neyse, konumuza dönelim, İhsan Amca’nın komşusu son kredi taksitini geçen ay ödemiş ve kredi borcunu sıfırlamış.
Tapuya gitmiş, bakmış ki konutu üzerinde hâlâ banka ipoteği olduğu gibi duruyor.
Koştura koştura soluğu krediyi çektiği banka şubesinde almış. Kredi borcunun tamamını geçen ay ödediğini, bankaya hiçbir borcunun kalmadığını söyleyerek, ipoteğin kaldırılmasını istemiş.
Hakkı var ama...
Banka şube yetkilileri İhsan Amca’nın komşusunu şoke eden bir cevap vermişler: “İpoteği kaldırırız kaldırmasına da, 300 TL masraf ödemen
Bir yatırımcı, satın aldığı hisse senedinin değeri bir süre sonra büyük oranda düşüş gösterince, zarar eder. Yatırımcı bu nedenle şirket yöneticilerine karşı tazminat davası açar. İşte, ilginç bir hise senedi davası...
Biliyorum İhsan Amca, sen yatırım amaçlı değil, ama sırf merak ettiğin için Borsa İstanbul’da işlem gören hisselerden satın alıyorsun.
Aslında şirketlerin hisse senetlerinin işlem gördüğü borsalar, sermaye toplama yerleridir. Şirketler hisse senetlerini burada halka arz ederler. Halkın tasarruflarını şirket hisse senetlerine yatırmalarını isterler. Tasarruf sahipleri de şirket hissesi satın alarak, şirketlerin hissedarı olurlar. Bu nedenle de borsalar, bankalar gibi para piyasasının değil, sermaye piyasalarının oluştuğu yerdir. Yani İhsan Amca, borç paraya ihtiyacı olan şirket bankaya, sermayeye ihtiyacı olan borsaya gider.
Hisse alan ortak olur
Parası olan da faiz geliri istiyorsa bankaya gidip mevduat faizi alır. Şirketlere hem ortak olmak hem de kâr payı almak istiyorsa borsaya gidip hisse senedi alır. Aslında borsada bono, tahvil gibi menkul kıymetler satın
Bir yakınımın babası vefat eder, 6 ay sonra bankadan ihtar gelir: “Babanızın bankamıza 200 bin TL kredi borcu vardı, 3 gün içinde ödeyiniz...”
Yakınım çok şaşırır, çünkü babasının 300 bin TL limitli hayat sigortası olduğunu bilir. Sonraki süreçte neler yaşanmış, birlikte inceleyelim...
Sen söyle lütfen İhsan Amca, bir kimsenin babası vefat ettikten sonra, bir bankanın ortaya çıkıp, “ölen murisinizin bankamıza 200 bin TL kredi borcu vardı, mirasçıları olarak bu kredi borcunu 3 gün içinde ödeyiniz!” derse, o kimse için vaziyet aynen Cem Karaca’nın da dediği gibi, “Durdu zaman, durdu Dünya” vaziyeti olmaz mı?
İşte aynen böyle olmuş sevgili İhsan Amca.
Benim memleket Kırıkkale biliyorsun. Ana - baba ocağı dedik, bindik arabaya, bayram arifesi düştük yollara. 5 saatlik yolu, 8 saatte ama, Allah’tan kazasız belasız aldık. Vardık memlekete...
Eş, dost ziyaret, tabii ki konu dönüyor, dolaşıyor, yaşanan hukuki sorunlara geliyor.
Sanırım bir avukatlar, bir de doktorlarla olan sohbet ortamında konu bir şekilde
Güvenlik şirketinin giriş çıkışı kontrol etme görevi esnasında siteye girmemesi gereken bir kişi hırsızlık yaparsa şirket sorumlu olur
Konumuz, hırsızlık... Aslında İhsan Amca’nın kardeşinin başına gelmese, Kurban Bayramı tatili öncesi yazı konusu olmayacaktı. Hırsızlık her yerde ve her zaman olabilir. Hırsızlığa karşı her şeyden önce bireysel önlemler almamız şart. Bir sitede oturuyorsak, işyerimiz varsa, kolektif önlemler de alabiliriz.
İster işyeri, ister konut, iterse tatil sitesi olsun, hırsızlığa karşı alınabilecek en önemli tedbir, güvenlik hizmeti satın almaktır. Site yönetimleri genellikle bir güvenlik şirketi ile anlaşıp, işyerlerinin özelliğine göre bazen 24 saat, bazen de işyerlerinin kapalı olduğu süreyi esas alarak güvenlik hizmeti satın alırlar.
İş yeri güvenliği
Yazımıza konu olay şöyle; İhsan Amca’nın kardeşi Mehmet Bey’in bir sanayi sitesinde imalathane olarak çalışan bir işyeri var. Sanayi sitesini kuran kooperatif aynı zamanda yöneticiliğini de yapıyor. Site yönetimi kooperatif bir güvenlik şirketi ile anlaşma yapıp, 22.00 ile 07.00
Bir kredi borçlusuna tebligat mavi zarf yerine beyaz zarfla yapılır. O da ‘usulsüzlük’ şikâyetiyle mahkemeye başvurur. Sonra bakın neler olur...
Ah İhsan Amca ah, şekilcilik yok mu, şu şekilcilik! Bir çok ilerlemenin önüne geçtiği gibi, çoğu gelişmeyi de engeller.
Bizdeki bu şekilcilik merakı çok eskiden kalma.
Hani derler ya, “usul esastan önce gelir”! Bizi bu hallere getiren kurallardan birisi de budur. Neden usul esastan önce gelsin ki!
Bir meselenin esasına, özüne değil de usulüne, şekle takılıp kalmak, yıllarca şekille uğraşıp, esası ıskalamak!
Bu da nerden çıktı dersen İhsan Amca, bak sana bir olay anlatayım da, bu kadar da şekilcilik mi olur de!
Bir banka kredi alacağı dolayısıyla borçluya karşı takibe geçer. Banka, kredi borcuna karşı teminat aldığı ipoteğin paraya çevrilmesini ister. İcra dairesi de kredi borçlusuna, ipotekli taşınmazın açık artırma ile satılacağı yer, gün ve saati bildiren bir tebligat gönderir.
İpotekli taşınmaz ilan edilen gün ve saatte satılıp paraya çevrilir. Sonra bir de ne göreli
1960’ta biten tapu davasının kararı, 60 yıl sonra tebliğ edilir mi? Evet, bu da oldu. Davanın tarafı olan dede ve baba vefat ettiği için tebliğ, üçüncü kuşağa yapıldı. Bu süreçte davanın hakimi bile hayatını kaybetmiş. Nasıl oluyor bu işler?
Bir öğleden sonrası postacı İhsan Amca’nın kapısını çalar, “Size mahkemeden tebligat var” der.
“Yanlışlık olsa gerek, benim yıllardır mahkemelerle hiç işim olmadı, dava konusu olacak hiçbir olay da yaşamadım ki birisi beni dava etsin!”
Postacı ısrar eder, tebligatı yapar. İhsan Amca endişeyle mazbatayı açar. Bir de ne görsün, içinden, daktiloyla yazılmış, sararmış, imzalı mühürlü bir kâğıt çıkar.
İhsan Amca bana geldi. Daktiloyla yazılmış belgeyi okudum. İhsan Amca’ya, dedesinin 1950 yılında açtığı ve 1960 yılında karara bağlanan bir tapu davasıyla ilgili mahkeme kararı tebliğ edilmektedir. İhsan Amca’nın dedesi ve babası vefat ettiğinden, neredeyse 60 yıl önce verilmiş olan karar, mirasçı olarak ona tebliğ edilmektedir. Artık davanın tarafı mirasçı İhsan