Hem internet hem de kredi kartının en önemli faydalarından birisi, alışverişle harcayacağımız zamanın çoğundan tasarruf sağlamaları. Her yenilik avantajların yanında mutlaka az veya çok bazı olumsuzlukları da birlikte getirir. Mesafeli satış dediğimiz, internetten uzaktan yapılan alışverişlerde de, doğası gereği her şey mükemmel yürümez, bazı aksaklıklarla karşılaşmamız kuvvetle muhtemeldir.
Ben kişisel olarak, denemediğim bir giyim kuşam ürünün pek satın almam. Çünkü her üreticinin kalıbı ve ölçüleri farklı olabiliyor. Bazen de internetten satın aldığınız ürünü haftalarca bekliyorsunuz. Satıcı hiç göndermemiş de olabilir, gönderiden sonra yolda kaybolmuş, zayi olmuş da olabilir.
150 euro’nun altında
O zaman ne yapacağız? Parasını kredi kartı ile ödedik ama ürün teslim edilmedi!
Burak Bey’in başına gelen şey de tam böyle; uzun süredir almak istediği bir kaz tüyü dolgulu kabanı internetten Çin’deki bir web sitesinde uygun fiyata bulur, yazılan özelliklerinin gerçek olduğuna inanır ve satın almaya
Aynı zamanda ödeme gücümüzü de ifade eden kredi kartı ile harcama limiti, nakdi ödeme gücümüzün dört katına kadar çıkabilir. Çünkü 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu md 9 açıkça, bir gerçek kişinin sahip olduğu tüm kredi kartları için tanınacak toplam kredi kartları limitinin ilk yıl için aylık ortalama net gelirinin iki katını, ikinci yıl için ise dört katını aşamayacağını hükme bağlamaktadır. Düz bir mantıkla düşündüğümüzde, kişinin bir aylık nakdi gelirini de hesaba katarsak, kredi kartı olan bireylerin beşte biri nakit beşte dördü kredi kartı ile olmak üzere bir ayda aylık net gelirlerinin beş katına kadar harcama yapabileceklerini teorik olarak kabul edebiliriz.
Kural olarak kredi kartı ile yapılan harcamaların tamamı, son ödeme günü bir defada ödenir. Ancak, bütün dünyada para gibi bir ödeme aracı olan çeki vadeli hale getiren pratik ticari Türk zekası, kredi kartını taksitlendirme gibi bir uygulamayı yerleştirdi. Benim
Hepimizin başına gelebilir. Bir otelde, restoranda, spor salonunda, tiyatroda, sinemada, alışveriş yaptığınız mağazada ufak tefek bir eşyamız kaybolabilir, belki de çalınabilir.
Sizlerde durum nasıl, bilmem, ama ben en çok şemsiyemi ve kalemimi kaybederim. Eşyanın kaybolmasında kişi tamamen kendisi kusurludur, üçüncü kişilerden kaynaklı bir etki genellikle olmaz. Keza, bir eşyayı kaybetmek demek, en son bulunduğu yeri unutmak ve hatırlayamamak demektir. Belki yazlıktaki pantolonun cebinde kalmıştır, belki işyerindeki masanın çekmecesinde unutmuşuzdur. Ama bir türlü hatırlayamadığımızdan, bunun hukuki sorumluluğunu başkasına yüklemek olmaz.
Fakat eşyanın çalınması hususu farklıdır. Hiç şüphesizi ki, bir eşyayı çalan kişi hem cezai yönden hem de tazminatla ilgili hukuki yönden sorumludur. Bazı durumlarda tazminat hukuku yönünden sorumlu kişi artabilir.
Sorumluluk sürer
Şöyle ki her ne kadar bazı restoranlar, kafeler, mağazalar, müşterilerinin eşyalarının olası çalınma olayları karşısında sorumlu olmadıklarına dair yazı assalar da sorumlulukları devam
Vefa ve minnettarlık insana mahsus en güzel duygulardan birisidir. Kişi kendisine iyilik yapan, yardımına koşan, elinden tutanlara karşı her zaman bu duyguları besler. Minnettarlık ve vefa duygusu çeşitli şekilde gösterilir. Miras hukukunda da minnettarlığın hukuki göstergeleri var. Bu, yasal mirasçılara göre daha fazla gözetme, yasal mirasçı olmayanı mirasçı olarak atama, belirli bir malı miras bırakma gibi hukuki yollarla olabilir.
Ancak miras bırakan, yasada düzenlenen hukuki yolların dışına çıkarak farklı bir yolla da minnettarlığını kendisi daha hayattayken hukuki sonuç doğuracak şekilde göstermek isteyebilir. Örneğin belirli bir malı açıkça miras bırakmak yerine, onu satış veya bağış gibi göstermeyi deneyebilir. Böyle ölüme bağlı tasarruflar dediğimiz diğer yollar, kişi vefat ettiğinde hukuki sonuç doğururken, satış veya bağış kişi daha hayattayken sonuç doğurmakta ve mirasçı da daha ölmeden bunu bizzat sağlamakta ve görmektedir.
Rahmetli Dursun Amca da öyle yapmak istemiş ve daha kendisi hayattayken, tapuya giderek
Enflasyon ile faiz arasındaki bağlantıya ilişkin tartışmaların hukuki boyutu da var. Hukuken faiz, bir kimsenin sahip olduğu sermayeden, paradan mahrum kaldığı sürenin bedelidir. “Bedelidir” diyorum, çünkü burada kastettiğim, bir kimseye borç, kredi ya da başka finansal enstrümanlarla verilen paranın getirisi olan faiz, yazı konumuzun kapsamı dışında.
Yazımızın konusu, ister bir alacak olsun, isterse bir tazminat olsun, borçlunun borcunu ödemediği süre için işletilen faizdir.
Ticari işlerde faiz oranını taraflar, yasal sınırlar içerisinde diledikleri gibi kararlaştırabilirler. Eğer bir faiz oranı kararlaştırılmamışsa, o zaman uygulamada yasal faiz adı verilen faiz oranı üzerinden alacağa, tazminata faiz işletilir.
2023 yılı enflasyon oranı %64,77.
Mevduata uygulanan faiz oranı ortalama %50.
Alacağa, tazminat alacağına uygulanan temerrüt faiz oranı 31.12.2022’de 10,75 iken 23.12.2023’ten itibaren %44,25 olarak belirlenmiş. Ticari işlere uygulanacak yasal temerrüt faiz oranı Merkez Bankası’nın ilan ettiği avans faiz oranı olduğu için, bir ekonomik sitemde yer alan
Eskiden fiziki dünyadan bu kadar soyutlanmış bir şekilde yaşamıyorduk. Şimdi elimizde her türlü iletişim aracı sayesinde global ölçekte dünya ile bütünleştik ama yan komşumuzla tanışmıyoruz.
Bu da bir çelişki... Elektronik ortamlarda dünyanın öbür ucundakilerle arkadaşız, aynı sitede oturduğumuz kişileri neredeyse görmüyoruz.
Ama eskiden öyle değildi. Bırakın aynı apartmanı, aynı mahallede oturan herkes birbirini tanırdı. Mahalledeki bir olay “ayaklı iletişim” organları aracılığıyla anında mahalleye yayılırdı.
Bir kimsenin evine icradan kâğıt geldi mi, bunu herkes öğrenirdi. Hele hele eve haciz gelmesi, eşyaların kamyona yüklenmesini fark etmemek mümkün müydü!
İnsanlar borcunu ödemeye sadık olduğundan, bir eve, işyerine haciz memurlarının gelmesi ve eşyaları haczetmesi, çok itibar sarsıcı kabul edilirdi ve halen de öyledir.
Tabii ki alacaklıların borcunu ödemeyenlere karşı alacak davası açmanın yanında yasal yollardan birisi olan icra takibi başlatmaları en doğal haklarıdır.
Borçluya karşı icra takibi başlatmakla alacak davası
İlk astronotumuz Alper Gezeravcı’yı, Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” özdeyişiyle uzaya yolcu ettik. Birbirinden ilginç ve önemli 13 deney yapacak. Bu deney sonuçlarının ülkemiz ve insanlığın refahı ve geleceği için faydalı sonuçlar vermesi bekliyoruz.
Uzay artık önce bilimsel ve sosyolojik yönden ülke gündemimizi daha çok meşgul edecek. Buna paralel olarak uzay hukuku da daha çok bilinir ve ilgi çekecek hale gelecek. Daha önce birkaç hukuk fakültesi müfredatına giren ama öğrencilerin ilgisizliği nedeniyle müfredattan çıkarılan uzay hukuku dersleri yeniden müfredatlara girecek.
Uzay hukuku, uzayla ilgili, bireysel, ulusal veya uluslararası bütün faaliyetlerin düzenlendiği ulusal ve uluslararası kurallar bütünüdür. Uzayla olan faaliyetlerin düzenlenmesi gereği ilk olarak Sovyetler Birliği ve ABD’nin uzaya ilk uydularını fırlatmaları ile başladı. Uzayın insanlık tarafından çatışma olmadan ve koordineli bir şekilde ve insanlığı yıkıcı sonuçları olmayacak
Estetik operasyonu doğru ve olması gerektiği gibi yapılmışsa, doktora da bir tazminat borcu yüklenemez. Doktor ancak hatalı operasyonun sonuçlarından sorumlu olur.
Son günlerde neredeyse bütün medya organlarında yer alan bir haberdi; İngiliz Demi Agoglia, İstanbul’da özel bir klinikte “Brezilya Kalçası” denilen estetik operasyonunu yaptırıp taburcu olmuş, sonradan yanında erkek arkadaşı olduğu halde kontrole giderken takside kalp krizi geçirmiş, klinikteki doktorların tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamamıştı.
İngiliz basınında hemen ve sorgusuz, Türkiye’ye estetik operasyonları için gidilmemesine yönelik beyanlar yer almaya başladı.
İngiliz Demi’nin kalp krizi ile geçirdiği kalça yükseltme estetik operasyonu arasında bir bağlantı olup olmadığını adli tıp raporundan sonra anlayacağız.
Ancak, Türkiye’nin sağlık turizmindeki başarısı ve payını sürekli büyütmesi doğal bir vahşi rekabetin yürütüldüğü bu alanda, karalama kampanyaları için her fırsattan merhametsiz ve kaba bir şekilde yararlanılacağını bilmek