Kalem Ajans’ın kurucusu Nermin Mollaoğlu bir Edebiyat Ajanı. En kısa haliyle yazarları yayınevleriyle, yayınevlerini de yazarlarla buluşturuyor. Türkçe kitapların yabancı dillere çevrilmesinde ve tanınmasında rolü büyük. Bugüne kadar yurt dışına satış için telif anlaşması yapılan 2 bin 700 Türkçe kitaptan Amharca’ya da çevrilen var Malayalam diline de…
Mollaoğlu, 2009 yılından beri de İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali’ni organize ediyor ekibiyle. Bir ülkenin edebiyatına ilginin ancak aşk ve savaş ile olduğunu anlatan Mollaoğlu, bu aralar en çok Rusça ve Japonca çevirmenlere ihtiyaçları olduğunu söylüyor.
Siz bir ‘Edebiyat Ajanı’sınız. Nedir Edebiyat Ajanı? Nasıl olunur?
Edebiyat ajanının işinin iki yönü var. Temsil ettiği yazarın kitabının en uygun şartlarla yayımlanmasına yardımcı olmak ve tanıtım planlamasını yönetmek. İşimizin diğer yönü ise o kitapların yayımlandığı ilk dilden diğer dillere çevirilerinin yapılması için gerekli tanıtım ve telif satışını gerçekleştirmek.
Edebiyat ajanı
‘Arafta Aşk’ta çocuklar özellikle önemli bir yere sahip. 1956 yılında Karabük’te doğan biri olarak siz nasıl bir çocukluk dönemi yaşadınız? O günlere dair özlem duyduğunuz neler var?Benim çocukluğumda Karabük hızlı gelişen bir işçi kentiydi. Demir Çelik Fabrikası nedeniyle Karadeniz’in çeşitli illerinden sürekli göç alır, nüfusu hızla artardı. Biz Sinop’tan gelenler arasındaydık. Etrafımızda Kastamonu, Çankırı, Sinop, Trabzon, Giresun, Ordu gibi hem Batı hem de Doğu Karadeniz illerinden göç etmiş birçok işçi ailesi bulunurdu. Bu sayede çocukluğumuzda çok renkli arkadaşlık ilişkilerimiz oldu. Şimdi o günleri çok arıyorum. Oldukça dinamik bir kent olmuştu Karabük. Vardiya değişim saatlerinde İstasyon Meydanı hınca hınç dolar, yüksek sesle bağrışmalar, kahkahalar birbirine karışırdı. Karabük Demir Çelik Fabrikası’nın özelleştirilmesi ve birçok haddehanenin başka şehirlere taşınması yüzünden eski Karabük kalmadı artık. Son gidişimde
1998 Disney yapımı animasyonun uyarlaması olan Mulan, hasta babası yerine erkek kılığına girerek Çin İmparatorluk Ordusu’nda savaşan Hua Mulan’ın kahramanlığını anlatıyor. Film, asıl hikâyeden kırptıkları ve biraz zorlayıcı şekilde Chi enerjisiyle kahramanlık anlatma çabalarıyla sevenlerini biraz mutsuz etse de özellikle görsel şöleni ile izlemesi oldukça keyifli.
Sinemanın en güzel tarafı elbette devasa bir ekranda müzik eşliğinde etkileyici sahnelerin sizi bir hikâye ile ele geçirmesi. Birkaç saatliğine bambaşka bir dünyaya yolculuğa çıkarması. Bugün vizyona giren ‘Mulan’ filmi işte bu vaadi inanılmaz bir şekilde yerine getiriyor. Mulan, Çin İmparatorluğu ile Kuzey istilacılarının arasında yaşanan savaştaki bir kadın kahramanın hikâyesi.
Bir kıyafet her şeyi değiştiriyor
Çin imparatoru -bu rolü Jet Li üstleniyor- Kuzey istilacılarının imparatorluğa saldırmasıyla her aileden bir erkeği İmparatorluk Ordusu’nda göreve çağırıyor. Ailenin iki kızından büyüğü, babası savaş gazisi olan genç ve güzel Hua
‘Tenet’ dünyayı ve sinemayı kurtarabilecek mi?
17 Temmuz’da vizyona girmesi planlanan ancak pandemi nedeniyle iki kez ertelenen yönetmen, senarist ve yapımcı Christopher Nolan’ın ‘Tenet’i izleyici ile buluştu. Hikâyesi ve karakterleriyle olmasa da aksiyonu ile tekniğinin etkisinden uzun süre çıkılamayacak filme, büyük çöküşteki sinema sektörünü kurtaracak yapım gözüyle bakılıyor. Filmde dünyayı kurtarmaya çalışan Nolan acaba gerçekte çok sevdiği sinema sektörünü kurtarabilecek mi? Bunun cevabını tüm korona risklerini göze alıp sinema salonlarına gidecek seyirci verecek.
Pandemi nedeniyle televizyon, bilgisayar ve telefon ekranı önünde geçirilen 5 aydan sonra basın gösterimine gittiğim ilk film, canım ciğerim Christopher Nolan’ın ‘Tenet’i oldu. Nolan adı heyecanlanmak, gün saymak için bile yeterliyken sinemaya olan hasret de üstüne eklenince sinema salonu önünde hiç utanmadan ağzım kulaklarımda selfie’mi bile çektim :)
Tenet’
Emre Şakar’ın adını bugüne kadar ünlü isimlere verdiği hit parçalarla duyduk. Reynmen’in seslendirdiği ‘Derdim Olsun’, Enes Batur’un ‘Dolunay’ ve ‘Biliyom’, Burak King’in ‘Bi Sonu Var Mı’, Mustafa Sandal’ın ‘Masum Gibi’, Fulin’in ‘Dizimde Yara’ şarkıları Şakar imzası taşıyor. Şarkıları bugüne kadar bir milyardan fazla dinlenen Şakar, sonunda kendi seslendirdiği ‘Sarıl Bana’ adlı teklisini de yayınladı.
Şimdiye kadar bir şarkıcı (yorumcu) olarak görülmediğini ve kendisi için doğru zamanı beklediğini anlatan Şakar, bundan sonrası için de önemli olanın hit şarkı yayınlamak değil sevdiği şarkıları seslendirerek ilerlemek olduğunu söyledi.
- YouTube gibi dijital platformlar yeni şarkılar, şarkıcılarla dolu. Hepsi çok tıklanmanın peşinde ancak sizin şarkılarınız aradan hemen sıyrılıyor. Sadece ‘Derdim Olsun’ 300 milyona yakın izlenmeye sahip. ‘Tutan şarkı yazmanın sırrı nedir?’ demeyeyim ama bir püf noktası var mıdır bunun?
‘Derdim Olsun’ herkesin kendi derdini
Sakarya’da evinin bahçesinde sabaha karşı silahla öldürülen kedi #sütlaçiçinadaletistiyoruz !
Hayvanlara yapılan işkenceleri gördükçe insanlığa dair azıcık kalan duygularımın da yok olduğunu hissederken geçtiğimiz günlerde yüreğimi parçalayan bir olay daha oldu.
Bu olayı direkt Meltem Çağlayan’ın anlattığı şekilde aktarmak istiyorum:
Evimizin bahçesinde vurdular
“Sütlaç’ı 2014 yılının Mayıs ayında yaklaşık üç aylık bir bebekken bulduk. Ön sol bacağı felçliydi. Defalarca veteriner kliniklerine götürdük, yapılacak bir şey olmadığı söylendi. Evimize aldık ve sevgiyle hayata bağladık. Artık bir bacağının felçli olduğunu bile fark etmiyor, hoplayıp zıplıyordu. Ne de olsa sevgi her şeyin ilacıydı. Ailemizin bir parçası oldu.
Anne olmak dürtüsüyle dışarı kaçtı bir gün ve beş tane yavrusu oldu. Muhteşem bir anne oldu. Zamanı geldiğinde dört yavrusunu sahiplendirdik, bir kızını biz büyüttük. Emekli olunca İstanbul’dan uzaklaşmak istedik. İstanbul’a
“İnsan nerede yaşayacağını nasıl seçer?
Hangi şehir? Hangi semt? Hangi sokak?
Ya da hangi yarım küre?
Afrika’da? Belki Güney Kore ya da Fransa’da?
Herkesin rotası evine çıkıyormuş;
Peki, evimiz nerede?”
Bu sözler fotoğrafçı Dilan Bozyel’in ‘Paris-Beyrut Mutluluk Hattı’ kitabından… Bozyel, yaşayacağı, daha doğrusu mutlu olacağı şehri fotoğraflayarak arıyor. İlk durak Paris ve Beyrut hattı… İki şehirden fotoğraflar, anılar, önyargılar, sürprizler hepsi bu kitabın konusunu oluşturuyor. Hayatın getirdiklerinin ardından “Önyargılarımın yarattığı kuralları Eyfel Kulesi’nin önündeki çöp kutusuna attım” diyen Bozyel, fotoğraflar eşliğinde mutlu olacağı şehri aramaya devam edecek. Bize de yayınlayacağı kitaplarla eşlik etmek düşecek.
Hem telif ihlali hem de sesli kitap coştu
Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından 2 yılda bir düzenlenen ‘Türkiye Yayıncılık Kurultayı’ tamamlandı. Koruma yasasından dağıtıma, okuma kültüründen e-ticarete kadar tüm boyutlarıyla ele alınan yayıncılık sektöründe pandemiyle beraber telif ihlalinin zirveye çıktığı açıklandı. İnternetten ücretsiz bir şekilde kitapların pdf’leri paylaşılırken diğer yandan sesli kitaplara büyük ilgi olduğu belirtildi. Ayrıca, pandemi boyunca en çok klasiklerin okunduğu da ifade edildi.
“Dünya bir kaza geçirdi ve her kazada olduğu gibi hayat bir daha bu kazadan önceki gibi olmayacak.” Bu sözler, önceki gün tamamlanan Türkiye Yayıncılık Kurultayı’nın açılışında konuşan dünyaca ünlü Lübnanlı yazar Amin Maalouf’a ait.
Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından 2 yılda bir düzenlenen ve bu yıl 9.’su yapılan Kurultay’ın ana konusu tabii ki pandemiydi. ‘Yayın Dünyasında Yeni Dönem’, ‘Yayıncılıkta Dijital Seçenekler’,