Sıcağı sevmeyenlerden biri olarak ben bile yazın gelmesine seviniyorum. Bu kış biraz fazla üşüdük galiba, güneş açtı kemiklerimiz ısındı, oh ne güzel oldu.
Havaların ısınması ile kılık kıyafette değişti haliyle. Rengarenk etekler, bluzlar, tatlı tatlı sandaletler ortaya çıktı....
Ortaya çıkanlar sadece bunlarla mı kaldı??!!!? HAYIR elbette kalmadı..
....
Hande Güney ile bir araya geldik mi, dedikodu yapmadan duramıyoruz :) Aslında bizimkine dedikodu denmez, daha çok "Durum Değerlendirmesi".
Malum kalabalık bir binada çalışınca etrafınızda bir sürü insan, tip tip kılık, tür tür hal görüyorsunuz. Eeee hal böyle olunca insan ortadaki durumları değerlendirmeden de duramıyor :)
Günün "
Zafer, Can ve Sercan…
Son zamanlarda duyduğum en etkileyici hikayelerden birinin kahramanları.
Yaşları henüz 20’lerin başlarında ancak yaptıkları iş ve yüreklerindeki büyüklük yaşlarını aşmış, koşturmaya başlamış…
Teknoloji hayatlarımıza emin adımlarla girdi, artık hemen hepimizin birer akıllı telefonu var bu telefonları hem iş, hem alışveriş, hem sosyalleşmede, hem de kılavuz olacak faydalı durumlar için kullanmaktayız.
Öncelikle önemli bir noktaya dokunalım;
TDK'nın anlamını "Birinin iyi niyetini kötüye kullanma, sömürme" olarak ifade ettiği İSTİSMAR hepimizin aklı ile vicdanı arasındaki ince çizginin altını kalın bir şekilde çizmekte.
İSTİSMAR; kötü niyet barındıran, kişinin rızası olmayan eylemleri içeren, dayatma, zorlama, hak ve özgürlüğünü hiçe sayarak kişinin hem ruhsal hem de fiziksel olarak zarar görmesine sebebiyet veren bir harekettir.
Belli bir olgunluğa gelmemiş, haklarından bihaber, kendinden daha büyük veya güçlü olduğunu düşündüğü kişiler tarafından İSTİSMAR edilen kişiler genellikle susma yolunu seçerek sonucu büyük ruhsal sorunlar ile sonuçlanabilecek bir yolu tercih etmektedirler.
Bu kişi bir çocuk ise, seçeceği yol kuvvetle muhtemel susmak olacak ve yaşantısı boyunca yaşayacağı bir ruhsal sorunu, karakter bozukluğunu kimliğine yazmış olacaktır.
Geçen hafta yayılan ve yankıları halen süren haberi herhalde siz de okudunuz.
"Kadın kemik iliğinden sperm üretilecek, ancak bu yolla dünyaya gelen bebekler kız olacak."
Bu buluş bazı kadınlar arasında "Yaşasın! Artık Erkeklere İhtiyacımız Kalmadı!" şeklinde ses buldu.
Pardon hanımlar...Erkek cinsi ile tek iletişim sebebimiz sperm üretebilir olmaları mıydı?
Kadın ve erkek arasındaki sevgi, romantizm, uyum, iletişim, alışveriş, zevkler, ruh bağı gibi detaylara hiç ihtiyacımız yoktu da yalnızca bir çocuk sahibi olmak için mi beylere katlanıyorduk?
Bu durumda anne olmak gibi bir hayali, isteği yada planı olmayan tüm kadınların lezbiyen olması gerekiyor sanırım.
Son bir kaç aydır sokaklarda gördüğüm manzara karşısında kendimi daha fazla tutamayacağımı ve bu konuda bir şeyler yazmam gerektiğini bu sabah fark ettim.
Konumuz MODA...
Hani şu uğrunda kılıktan kılığa girdiğimiz, tonlarca para harcadığımız, ayna karşısında saatlerimizi harcadığımız "Öğretilmiş / Empoze Edilmiş" algı yönlendirmesi.
Moda dünyası top, tüfek ile üzerime saldırsa da bildiğim net bir şey var ki; MODA'yı takip uğruna her sezon farklı bir kılığa giren kişilerde oturmamış bir şeyler olduğunu düşünüyorum.
İnsanın bir tarzı, bir stili olur. Onun etrafında ufak detayları ekler veya çıkartırsın. 3 ay önce "ıyyy" dediğin şeyi 3 ay sonra giyip salına salına dolanıyorsan, "Çok iyi psikolog tanıdıklarım var, sizi o tarafa alalım" derim.
Bu sabah toplantım öncesi ofiste acil durumlar için bıraktığım siyah, "hanım hanımcık" topuklu ayakkabımı ayağıma giyip, makyaj yapmak için masamdan kalktığımda bütün gün boyunca ofistekilerin benden nefret etmelerine sebep olacak korkunç bir gerçek ile karşı karşıya kaldım.
Özellikle çalışan bir çok kadının başına en az 1 defa gelen bu durum, bu sabah benim başıma da geldi.
Bundan bir kaç yıl önce de aynı durumla karşılaşmış ancak çözüm bulamadığım için ofisin o günkü "gıcığı" ben olmuştum.
Sevgili kadınlar, sevgili okurlarımız...
Birazdan okuyacaklarınız her an sizin de başınıza gelebilir, bu konuda hazırlıksız kalabilir ve gün boyu utana sıkıla gezmek zorunda kalabilirsiniz.
Adını en çok duyduğumuz ve belirtileri, tedavisi hakkında en çok haber yaptığımız hastalıklardan biri Alzheimer.
Hastalığın kendisi bir hikaye, hastanın kendisi bir hikaye, hastanın yakınları ayrı bir hikaye.
Alzheimer hastalığına yakalanmış bir kişi ile yaşayan aile fertleri öyle hikayeler anlatıyorlar ki, "Güler misin ağlar mısın" dediklerini durumu yaşamamak imkansız.
Kendi babaannemde de bu rahatsızlığı yaşamış biri olarak söyleyebileceğim 2 şey var ki,
1. Çok büyük sabır gerekiyor,