Anneler arasında çok fazla kullanılan bir ifadedir.. “fanus çocukları”…
Nedir bunun anlamı tam olarak ?
Neyi ifade etmek istiyoruz…?
Elbette her anne çocuğunu korumak, kollamak ister. Ona zarar gelmesine izin vermez, en azından bunu engellemek için çabalar.
Hemen her kadın -artık- daha anne olmadan, hamilelik evresinde çocuk bakımı ve eğitimi hakkında okumaya ve bilgi edinmeye başlıyor.
Kimimiz bunu çok abartsak ve bilgilerin içinde boğulsak bile….!
Annelik elbetteki titiz olunması gereken bir konu. Bu görevi en iyi şekilde yapmak hepimizin isteği.
Deneye yanıla öğrenen erkekler de var elbette ama defalarca sert tepkiler alıp, ısrarla devam edip sonra... "Ben şimdi ne dedim ki, kötü bir şey demedim ki..." diyenleri ayakta alkışlıyoruz.
Kadınların tek cümle ile bir paragraf anlatabilme ve tek cümleden paragraf çıkartabilme yeteneği karşısında her defasında şaşıran erkeklerin "Kadınlara Asla Söylenmemesi Gereken Cümleler" adlı bir başucu kitabı edinmesi gerekiyor.
Neden mi? Çünkü haftada en az 6 defa "Ben şimdi ne dedim ki, kötü bir şey demedim ki..." deyip, sonra aslında çok şey demiş olduğunuzu fark edecek tripler yediğinizden şikayet ediyorsunuz.
Bunun yerine lugattan çıkartın şunları, siz de kurtulun biz de :)
Bir Kadına Asla Bunları Söyleme
-Bunu mu giyeceksin?
Çocuklu ailelerin güzel havalarda en çok düşündüğü şeylerden biri "Acaba çocuklar ile ne yapsak?" sorusu.
İstanbul'da yaşayanlar için opsiyonlar çok fazla gibi görünse bile aslında birbirinin aynısı aktiviteler sadece aileler için değil çocuklar için de bir süre sonra sıkıcı hale geliyor.
Biz geçen hafta sonu daha önce yaşamadığımız bir deneyimi yaşamak ve çocuklarımıza da yaşatmak için farklı bir yol seçtik. Kendimizi adrenalin ve maceranın kollarına bıraktık. Mutluluk çığlıklarımız oralara kadar gelmiş olabilir:)
Benzeri bir kaç yapı daha bulmuş olmama rağmen Forestanbul'u tercih etmekle ne kadar doğru bir iş yaptığımı daha kapıdan girince fark ettim.
Öncelikle Forestanbul nedir?
Ömür Gedik yazdığı yazıda annelerin bebeklerini uluorta emzirmelerini doğru bulmadığını, memelerini bir cinsel obje olarak gördüğünü, bunun libido düşmanı bir hareket olduğunu ve emzirmeyi memenin kutsal görevi olarak göremediğini yazmış.
Kendisine yorumum "DEĞİŞİK" olabilir ancak.
Emzirmenin bebeğin hayatındaki önemini, annelerin bu konuda çekimser davranmamasını, toplum baskısı sebebi ile bebeklerini yeterince emzirememelerini, sosyal hayatın bebeği emzirmeye olumsuz etkilerini ortadan kaldırabilmek ve bu işin oldukça doğal olduğunu vurgulamak için başlatılan "toplu emzirme" hareketi ve annelerin birbirini teşvik etmesini desteklememek değişikten de öte cehalete doğru giden bir yol.
ÖMÜR GEDİK'E SOSYAL MEDYADAN TEPKİ YAĞDI
Bebeğini emzirmenin, susadığında su içmek, uykun geldiğinde uyumak, tuvaletin geldiğinde tuvalete gitmek, duygulandığında ağlamak kadar doğal olduğunu tartışacak değiliz herhalde. Bazı toplu hareketlerin toplum algısını değiştirmek için yapıldığını fark edelim.
Yılda 2-3 defa "değişik" bir açıklama yapıp gündemde kalmaya çalışan bir çok "şöhret bağımlısı" var ülkemizde. Hepsine tavsiyem "Faydalı farklılık yaratırsanız inanının hem gündemde
Henüz yokluğu gelmeden, ne kadar büyük bir rolünün olduğu fark edilebilmiş babalar en şanslı çocukların babaları.
Ne şanslıyım ki; ben de onlardan biriyim.
Gittiğinde ardında kalan kızın içinde, her aklına geldiğinde onunla gurur duyduğu hikayelerden sesler, görüntüler, öğretiler ve kokular kaldı.
“Baba Adamsın Be!” dediğimiz insanların koruyucu, kollayıcı özelliğinden çok, dediğinin ardında duruşu, dediğindeki düşünmüşlüktür bizi ona güvenmeye iten.
Her öğüdünde yepyeni bir pencere açabiliyorsa önümüzde, onun gösterdiği yönde gitmek bir seçiş değil bir vazgeçilmez oluyor.
Attığım her adımda ben Doğan Somer’in kızıyım, o bana inanırdı, bu işi de kıvırırım diye hissedebilecek güveni bana hediye ettiğin, yokluğunda bile seni hissedebilecek kadar hayatımın içine girdiğin ve seni benimsememi sağladığın, bana öğrettiğin her şey için … teşekkür ederim.
Seni çok seviyorum, bildiğin gibi değil :)
Merhaba,
Nisan ayından itibaren aldığımız mailler, yayınlandığında çok talep gören içerikler, haberler, zayıflamak, ince olmak uğruna sağlıklarından ve hayatlarından olan bir çok kadının acı haberi gibi durumlardan ortaya çıkan acı gerçek…
“Zayıf Kadın Güzeldir” algısının ne yazık ki yerleşmiş olduğu Türk kadını için, her ne kadar bir çok yararlı haber, değerli uzman yazısı yayınlıyor olsak bile, toplum algısını olumlu ve yararlı bir yönde değiştirebilmek için kolları sıvamak istiyoruz.
PembeNar.Com şu an Türkiye’nin en çok okunan kadın sitesi. Hedefimiz 25-55 yaş arası her statüden Türk kadınına, ihtiyaçlarına ve sorunlarına hitap ederken, toplumu bilinçlendirip doğru bilgiyi, doğru kişiye ulaştırarak yarar sağlamak.
Sağlıklı olmak ile ince olmak, zayıf olmak, diyet yapmak kavramlarının tamamen birbirine karışmasının gerçek bir felaket olduğunu düşünüyorum.
Nisan ayı gibi başlayıp Haziran ortasına kadar devam eden “EYVAH! DİYET YAPMAM LAZIM!” stresinin sonlarına geldiğimiz şu günlerde tüm okurlarımıza sevgilerimi gönderiyor ve ekip olarak onları çok iyi anladığımızı belirtmek istiyorum.
Son birkaç aydır sayfalarında her türlü çeşidini okuduğunuz diyet, zayıflatan besinler, metabolizmayı hızlandıran yemekler gibi haberlerimize olan ilginizden anlıyoruz ki siz de bizim gibi yaz gelirken kilo verme telaşındasınız J
Sevgili Kadınlar, PembeNar.Com okurları, Balık Etli Kadınlar, Sen, Ben, Biz….
Geçen hafta başında artık diyet yapmaktan yılmış, onu yememeliyiz, bunu içmemeliyiz diye kendiyle savaş vermiş tipik kadınlar olarak, canımıza tak eden bu durumu milyonlarca kadının daha yaşıyor olduğunu düşünerek “ZAYIFLAMA”, “İNCECİK OLMA”, “BİKİNİ VÜCUDU” gibi kavramların ruh sağlığımızda yarattığı tahribata bir DUR demenin vakti geldiğine karar verdik.
Aylardır sürekli önümüze gelen “diyet hapından öldü, anoreksiya, estetik felaketleri” gibi haberler oldukça can sıkıcı.
Sağlıklı zayıflamanın mutlaka işini bilen bir beslenme uzmanı, diyetisyen eşliğinde, estetik veya mide küçültme gibi operasyonların da yine iyi bir uzman ile
Haftasonu “sahilde biraz hava alalım, biraz çimlerde yayılalım” diyerek attık kendimizi deniz kenarına. Biraz sonra 2 çocuklu bir aile geldi 8-10 metre uzağımıza.
Yanlış anlaşılmasın, çocuklu ailenin huzurumuzu bozması şeklinde bir şikayetim olmayacak, bizde de 3 çocuk var, onların koşturması ve kahkahası olmadan hayatın rengi soluk zaten.
Ailenin 2 çocuğunun olması sahilin sevinç çığlıkları ile dolmasının doğal sonucu ancak bu yazıyı yazmama sebep olan çocuklardan çıkan sesler değil, anne babanın yaşayamadıkları çocukluklarının gün yüzüne çıkışı.
Tablonun gözde canlanmasını sağlayayım;
Yaşlarının 6 ve 9 civarında olduğunu tahmin ettiğim iki çocuk, bir anne bir baba veeee 2 uçurtma. Hava esintili ile durgun arasında bir yerlerde.