Doğal gazda kademeli fiyat tarifesine geçileceğini, "Villada oturan ile gecekondu da oturanın aynı fiyatla doğal gaz tüketimini uygun bulmuyoruz" diye duyurmuş Ak Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş.
Cümle doğru ama bu fikrin hayatın her alanına yayılması ve asıl sorunun ıskalanmaması gerek. Bentley arabası olan ile Clio araba kullanan benzini aynı fiyattan alıyor.
Asgari ücretli ile vergi rekortmeni aynı özel iletişim vergisini ödüyor. Kanundaki adı "kolalı gazozlar" olan bildiğimiz asitli içecekler için yüklendikleri ÖTV de de durum aynı.
Bir öğretmen, vergisiz fiyatı 92 bin lira olan 1600 cc'ye kadar sıfır bir araba almak istediğinde yüzde 45 ÖTV ödüyor, Milyon euro’luk yat, kotra, gezinti gemilerinde ÖTV oranı yüzde sıfır.
Çiftçi tarlasında kullanacağı gübre için ÖTV ödüyor ama kürk ya da pırlantada da ÖTV yok.
Kademeli tarifeye geçmek arzu edilen sosyal eşitliği sağlamaya yeter mi diye bir düşünelim:
Evde kullandığımız su ve elektrik faturalarında da fiyat gelire değil tüketime göre belirleniyor, belirlenecek.
Beş çocuk sahibi dar gelirli bir aile ile tek çocuk sahibi üst gelir grubundaki bir aileyi düşünelim. Beş çocuk demek daha fazla duş, daha fazla çamaşır yani daha çok su ve elektrik sarfiyatı demektir.
Dar gelirli ailenin tüm zamanı evde geçer. Üst gelir grubundaki ailenin hafta sonu tatilleri, sömestir tatili, yılbaşı tatili... evde geçirdiği zaman daha az olur ve bu da direkt olarak tüketime yansır.
Yani tüketim miktarına göre tarife belirlemek sosyal adaleti sağlamaz sadece tasarrufu özendirir.
Sosyal adaleti sağlamanın tek yolu gelirden vergi alıp, yüzde 65’e ulaşan dolaylı vergileri azaltmaktır. Vergide dikey eşitlik; ödeme gücü yüksek mükelleflerden daha yüksek oranda vergi alınması değil mi zaten?
İdeale yaklaşan ülkelerde, aynı trafik suçunu işleyenler gelir durumuna göre farklı para cezalarına çarptırılıyorlar. Cip alanlar şehir içerisinde ikamet ediyorlarsa daha fazla, kırsal kesimde ikamet ediyorlarsa daha az vergi ödüyorlar.
Sonuç olarak, eğer sosyal adaleti sağlamak gibi bir amaç varsa, kademeli tarifeleri değil vergi sistemini konuşalım.
Neden şaşırdınız ki dayakçı öğretmene?
Çocuklara eğitim değil test çözme yeteneği veren bir sistemde, Üniversite giriş sınavlarında matematik testinde 40 soruda 3.9 ortalamamız var.
Yani Türkiye’de öğretmen sorunu olduğunu anlamak için Aksaray’da bir öğrencinin öğretmeni tarafından tekme tokat dövülmesine gerek yoktu.
Almanya’da öğretmen olmak için bir sınav kazanıyor, bir sınıfta ikinci öğretmen olarak staja başlıyor, arada meslek eğitimleri alıyor ve iki yıl sonra bir daha sınava giriyor, başarırsanız öğretmen oluyorsunuz.
Avusturya’da ana dilini hatasız konuşmayan, Finlandiya’da yüksek lisansı olmayan öğretmen olamıyor.
Türkiye’de eğitim fakültesi mezunu olmayan kişilere formasyon eğitiminin öğretmen olarak atandıktan sonra verilmesine karar vermişti Ziya Selçuk Hoca, o zaman da hiç konuşmadık bunları
Yetkili sendikanın başka öncelikleri olduğu için, Türkiye’de öğretmenlik mesleğine yeniden saygınlık kazandırmak, öğretmenlerin gerçek bir meslek içi eğitim almalarını sağlamak, bileni değil öğretebileni seçmek, eğitimin en az öğretim kadar önemli olduğunu sistemdeki her birime kavratmak görevi Bakan Mahmut Özer’e düşüyor.
Çok zor ama başarırsa tarihe geçer.
Ufak ufak önlemlere başlasak
22 Aralık 2021 Çarşamba günü,
İngiltere 106 bin 122,
Fransa 84 bin 272,
İspanya 60 bin 41,
Almanya 44 bin 313,
İtalya 36 bin 326 yeni koronavirüs vakası açıkladı.
Bizdeki rakamlar 30 bin sınırından 20 bin sınırına çekildi, öyle de devam ediyor. Ne önlem alırsak alalım, benzer bir tablo, tıpkı geçen seferlerde de olduğu gibi, yine Türkiye’ye gelecektir.
Hollanda dört hafta için kapandı, Almanya’da bir sürü yeni önlem açıklandı, İspanya maskeye döndü, Yunanistan, İrlanda gibi ülkelerde restoranlar saat 20.00’de kapatılıyor yine.
Durumun vahametini şöyle anlatayım; İsrail, ABD’ye olan uçuşları durdurdu, ötesi var mı?
Biz de, çok geç olmadan, daha sert önlemlere gerek kalmadan, bazı önleyici tedbirleri devreye alsak hiç fena olmayacak. Aşı olunca koronavirüs yok gibi yaşamaya başlıyoruz ama durum öyle değil işte...
Açma-kapama ücretleri
Türkiye’de çeşitli kurullar çeşitli kararlar veriyorlar. Elektrik açma kapamanın da bir bedeli var, cep telefonu ya da data hattının da... Garip olan, kurulların belirledikleri bu rakamlara şirketlerin uymaması. Mesela bu sene cep telefonları için rakam 35 lira olarak belirlenmiş ama fiyatı 77 lira olarak uygulayanlar var. Başta Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu olmak üzere ilgili kurumların internet sayfasında bu konuda bir şikâyet bölümü açmaları gerekiyor.