Matematikte 40 soruda 3.9, fizikte 14 soruda 0.4, kimyada 13 soruda 1.1, biyolojide 13 soruda 1.6 yanıt ortalaması çıktı üniversite sınavlarından.
Eğitim din odaklı oldu diyeceğim, din-ahlak toplam altı sorunun yanıt ortalaması 2.
Tarih dizileri reyting rekorları kırıyor, 10 soruda 1.6 yanıt ortalaması var.
Türk dili 24 soru, yanıt ortalaması 4.7.
“Türkiye’nin stratejik önemi” diye geçti son 50 yıl, coğrafyada 11 soruda 2.8 yanıt ortalaması var.
Öğrencilerin kabahati değil bu durum, okulların da değil, velilerin hiç değil.
YGS sonucuyla öğretmen adaylarını belirliyor, KPSS sonucuyla atamalarını yapıyoruz.
İstanbul’un köklü eğitim kurumlarından birinde görev yapan ilkokul öğretmeni şarja “şarz” diyormuş durmadan.
Arkadaşım çocuğuna doğrusunu öğretmeye çalışıyor okullar açıldığından beri.
Avusturya’da öğretmen olmak istiyorsanız ana dilinizi hatasız konuşup konuşmadığınıza bakarlar.
Almanya’da öğretmen olmak için önce 1. Devlet Sınavı’nı geçer, stajyer öğretmen olur, iki yıl okullarda derslere girer, meslek içi eğitim alır, ardından 2. Devlet Sınavı’na girmeye hak kazanır ve geçerseniz öğretmen olabilirsiniz.
Türkiye, çıkmak istiyorsa, öğretmen kalitesini mutlaka yükseltmek zorunda.
***
1936’da öğretmenliğe başlamış bir anneanne yetiştirdi beni, hayatımda daha saygın bir meslek bilmiyorum halen.
Ancak şunu da unutmuyorum, 1980’lerde pazarda limon satan öğretmenlerin haberleri yapılıyordu. 1990’larda gece taksi şoförlüğü yapan öğretmenlerin haberlerini okudum. 2000’li yıllarda da geçinemeyen öğretmenlerin haberlerini.
Öğretmenlik iyi gelir getiren ve saygın bir meslek olmazsa, parlak çocuklar neden öğretmen olmak istesin ki?
Dünyada eğitim denilince akla ilk gelen iki ülkede, Finlandiya ve Güney Kore’de öğretmenlik halen saygın bir meslek.
Peki ya Türkiye’de gereken saygıyı görüyor mu öğretmenler?
Tek saygı gördükleri zaman devlet okullarındaki popüler öğretmenlerin sınıflarına kayıt olurken istenen bağış miktarı haberleri.
Boş verin üniversite sınavlarını, devlet okullarından mezun olup da bir dili eksiksiz konuşan çocuk yetiştirebiliyor muyuz?
YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen ihtiyacına yönelik ihtiyaçlarını en son ne zaman konuştu acaba?
Herkes bilebilir ama öğretmek başka şeydir ya, Güney Kore’de öğretmenlikle ilgili okulların sınavını kazananlar bir de mülakata alınıp öğretmenlik tutumları test edilir.
***
Batmak istemiyorsak, bugünden başlayarak öğretmenliği tekrar saygın bir meslek haline getirmemiz gerek.
Öğretmen adayı seçerken sadece üniversiteye girişteki sınav sonucu yeterli olmamalı.
Türkiye yaklaşık iki yıl online eğitim yaptı, Harvard Üniversitesi’nin online eğitim sertifika programına Türkiye’den sadece bir iki okul katıldı, öğretmenlerine eğitim aldırdı. Finlandiya’da yüksek lisans yapmadan öğretmen olamıyorsunuz.
Türkiye’de yüksek lisans yapmak isteyen öğretmenin zamanı da yok, ALES sınavına giriş ücretini ödeme imkânı da.
YÖK ile Milli Eğitim konuşsa, vakıf üniversiteleri, yüksek lisans programlarında öğretmenler için kontenjan ayırsa ne olur?
İş dünyasına ha bire derslik, bina yaptırmaya çalışıyoruz. İş dünyası, Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirleyeceği programların sponsoru olsa da öğretmenlerimize doğru düzgün meslek içi eğitim versek.
Ocakta atanacak 15 bin öğretmen şimdi okullarda okutman gibi derslere girip biraz tecrübe kazansa.
Dünyanın en iyi eğitim fakültesini birincilikle bitiren öğretmen adayını alın, sınıfa ilk girdiği gün, “Çişim geldi” diyen öğrenciyle karşılaşıncaya kadar eğitimi eksik kalır.
***
Daha az zamanda daha çok soru çözmenin bir öğretim olmadığını kabul edip, doğru bir müfredata geçmeden,
Herkesi üniversite mezunu yapmanın ülkeyi kalkındırmadığını, aksine, üniversite eğitim kalitesini düşürüp, diplomalı işsizler yarattığını fark etmeden,
Üşüyen çocuğun kafasını derse veremeyeceği gerçeğinden yola çıkarak okul yöneticilerini elektrik-doğal gaz-su faturasıyla boğuşan, bitçe bulmaya çalışan insanlar olmaktan kurtarmadan,
İyi bir gelecek isteyen, parlak ve yetenekli gençlerin, öğretmenlik mesleğini akıllarına bile getirmediği gerçeğini fark etmeden,
En azından okul yöneticisi olmak için siyaset, akrabalık, hemşerilik gibi saçma kriterler yerine ek kazanımlara sahip olma şartı getirmeden durumu kurtarmamız zor.
Sınıfta kalmanın olmadığı, meslek liselerinin ihtiyaçlara göre değil, kafadaki plana göre şekillendiği bir ülkeyiz.
Tarım ülkesi diyoruz, Tarım Lisesi sayısı 10’u bulmuyor, turizm meslek liselerinde yabancı dil eğitimi sorunlu, barmen-animatör, vs. yetiştirmiyoruz.
En kötüsü, bir çocuğun kişisel gelişiminde en büyük öneme sahip olan anaokulları mecburi değil ama üniversite sınavına hazırlıkla geçen lise 4 sene oldu.
“12 yıl eğitim mecburi” diyoruz ama açık ortaokul ve açık liselerimiz, zamanında okuyamayan değil, o an okulda olması gereken milyonlarca çocuk barındırıyor.
Mış gibi eğitim sistemimizle buraya kadar geldik ama bu sürdürülebilir bir durum değil.
Batmamak için öğretmen kalitemizden başlayarak hemen harekete geçmeliyiz.