Feminisid, Fransa’da her 3 günde bir, bir kadının cinayete kurban gitmesinin ardından üretilen, “Kadın kırımı” diye tanımlanan bir kelime. Almanya’da da her 3 günde bir, bir kadın öldürülüyor.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin en son 2018 yılında açıkladığı bir rapora göre, dünya üzerinde her gün 137 kadın öldürülüyor. Küresel bir sorunda son 2 yılın raporu neden olmaz acaba?
Fransa’da 2019 yılında 149 kadın eşi ya da sevgilisi tarafından öldürüldü. Ülkede bardağı taşıran damla, 92 yaşında bir kadının 94 yaşındaki eşi tarafından sopayla dövülerek öldürülmesi oldu. Sonuçta 5 milyon euro bütçeyle yeni kadın sığınma evlerinin açılması, şiddet uygulayanlara elektronik kelepçe takılması ve sistemdeki sorunları tespit etmek adına 40 polis karakolunda kadına şiddet şikâyetlerinin ele alınış biçiminin incelenmesine karar verildi.
Almanya, kadın cinayetleri kadar şiddete kurban giden çocuk sayısıyla da dikkat çekiyor. 2019 yılında 135 kadın eski eşi ya da sevgilisi tarafından öldürüldü. 65 kadın ağır yaralandı, 5 kadın kayboldu. Tam 136 çocuk şiddet nedeniyle hayatını kaybetti. Almanya’da kadın cinayetleriyle mücadele edenler, bulvar gazetelerinin kadın cinayetlerini “Aşk trajedisi” ya da “Tutku cinayeti” diye sunmaması için kampanyalar düzenliyorlar. Asıl eleştiri konusu olan ise, mahkemelerin, cinayeti işleyen erkeğin duygusal sıkıntılarını hafifletici sebep sayması. Bu gerekçeyle cinayet cezalarının 10 yıla kadar düşmesine büyük tepki var.
İngiltere kadın cinayetlerinde değil ama tecavüz ve kadına şiddet olaylarında Avrupa’da başı çekiyor. 2019 yılında 1 milyon 600 bin kadın aile içi şiddete uğradı. AB’nin kıyaslamalı 2017 tecavüz raporuna göre, İngiltere’de 46 bin 465 tecavüz vakası yaşanırken, bu sayı Almanya’da 24 bin. İngiltere’de 2021 ilk 2 ayında 25 kadın öldürüldü.
Polonya’da her 5 kadından biri tecavüze uğruyor, Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’na göre, kıtadaki her 3 kadından biri 15 yaş ve sonrasında mutlaka şiddet görüyor. AGİT Raporu’na göre de Arnavutluk, Bosna-Hersek, Kosova, Karadağ, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Moldova ve Ukrayna’da yaşayan kadınların yüzde 70’i hayatında en az bir kere şiddete maruz kalmış.
Romanya ve Kuzey İrlanda, Avrupa’da, eş ve partnerler tarafından 100 bin kişi başına cinayet sayısında ilk sırada. AB içerisinde ilk aile mahkemelerini kuran, özel yetişmiş 600 hâkimi olan İspanya’da 2019 yılında 55 kadın cinayeti işlendi, 800 bin kadın şiddete maruz kaldı.
Kadına şiddet ve kadın cinayetleri sadece Türkiye’nin sorunu değil. Garip olan, Belçika’da sayısı giderek azalsa da kadın cinayetlerine yönelik en büyük eleştiri, kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nin tam olarak uygulanmaması. Türkiye’deki kadın cinayetlerini İstanbul Sözleşmesi’ne bağlayanları görünce şaşırıyor insan.
Kadına şiddeti bitirecek formüller
Fransa’da, öldürülen kadınların yüzde 49.1’inin daha önce şiddet görmesine rağmen herhangi bir şikâyette bulunmadığı ortaya çıktı. Önceki gün Ankara, Abidinpaşa Mahallesi’nde, yol ortasında kocasının gırtlağını sıkıp, yumrukladığı bir kadın var. Polis olay yerine geldiğinde, çift olay yerinden ayrılmış, kadın da şikâyetçi olmamıştı. Bugün sokak ortasında karısının gırtlağını sıkan ve cezasız kalan adam, yarın kolaylıkla cinayet işleyebilir. Acaba kadına şiddeti şikâyete bağlı suç olmaktan çıkarsak mı?
Discovery Crime kanalında ekrana gelen suç belgelerinde uzaklaştırma kararını ihlal edenlere ABD yargısının verdiği ağır cezalar anlatılır. ABD, uzaklaştırma kararına uymayan kişiyi, sadece mağdura karşı suç işleyen değil aynı zamanda devletin verdiği karara da uymayan biri olarak değerlendiriyor ve uzun süre hapiste tutuyor. Türkiye’de bu suçu işleyen sadece 3 gün hapis yatıyor. İkinci ihlalde hapis cezası 15 günden 30 güne kadar değişiyor. Mahkemelerin verdiği karara uymama cezası bu kadar az olmamalı.
Bu ülkede polisin yerine getirmek zorunda olduğu görev sayısı çok, tüm bu görevleri yapması beklenen polis sayısı az. Mesela yayın yasakları, emniyet güçleri, radyolar dâhil tüm medya kuruluşlarını dolaşıp, yasağı ıslak imzayla tebliğ ediyorlar. Düşünün, sadece İstanbul’da yüzün üzerinde radyo istasyonu var. Polise kadını şiddete korumak için çok sayıda görev verilmiş. Uzaklaştırma kararının tebliği ve daha önemlisi, hakkında uzaklaştırma kararı verilen kişinin evinin düzenli ziyareti, komşu, muhtar ve 2. derece yakınlardan yasağa uyup uymadığına dair bilgi toplaması gibi görevler bunlar. Uzaklaştırma kararı verilen kişinin adresine en yakın karakola düşüyor bunca görev.
Şiddet uygulayan kişinin uzaklaştırma kararına uymadığı hallerde dava açılması yine şikâyete bağlı bir suç olarak karşımıza çıkıyor. Bir sanığın mahkeme kararına uymaması neden şikâyete bağlı bir suç? Hâkimler, “Türk milleti adına” karar verdiğine göre bunun üzerinde de düşünmek gerekir.
Mahkemelerin verdiği koruma kararlarının geçerli olması için uzaklaştırılan kişiye tebliğ edilmesi gerekiyor. Burada da mahkeme kalemlerinin yoğunluğu bazen tebliğin çıkarılmasında belirleyici unsur haline geliyor. Aile mahkemeleri kurulduğu zaman bu sorun ortadan kalkacaktır ama o güne kadar da uzaklaştırma kararları öncelikli tebliğ edilecek kararlar haline gelebilir. Şiddet varsa aslında 24 saat bile uzun bir süre.
En önemlisi, kadınların çoğu ne şiddete uğradıklarında sahip oldukları yasal hakları biliyor ne de şiddetin ne olduğunu. Şiddet sadece vurarak olmuyor. Kadınlara duygusal şiddeti, ekonomik şiddeti de öğretmek gerekiyor ki hataya baştan dur diyebilsinler.