“Bir yalan var, ikiyüzlülük var, büyük bir güven ihlali ve aşağılama var” dedi Fransa Dışişleri Bakanı.
Washington ile 240 yıldır devam eden diplomatik ilişkilerde ilk kez büyükelçisini geri çağırdı.
L’Opinion gazetesi Fransa Dışişleri Bakanı’nın ABD Dışişleri Bakanı’nın telefonuna çıkmadığını da yazdı.
Tüm bu krizin sebebi, Avustralya’nın 2016’da imzaladığı ve bugün 65 milyar dolara ulaşan nükleer denizaltı alımında Fransa ile yaptığı anlaşmayı bozup, ABD ve İngiltere ile anlaşmaya varması.
Paris, arkalarından iş çevrildiğini, haberdar edilmediğini söylüyor ya, İstanbul’da oturduğum yerden 28 Şubat 2021’de Avustralya’da yayımlanan Magazine Executive dergisinin “Avustralya, Fransa ile imzaladığı denizaltı sözleşmesini yeniden inceliyor” haberine de ulaşabiliyorum, 2 Haziran 2021’de, Sydney Morning Herald gazetesinde yayımlanan “Savunma Bakanlığı Fransız denizaltılarına alternatif arıyor” başlıklı habere de.
Kendisine ait nükleer denizaltı sayısı sekiz olan Fransa’nın bir başka ülkeye 12 nükleer denizaltı satma çabası da garip, jeostratejik konularda duygulara göre karar verilebileceğini sanmak da...
Çin’in her dört yılda bir Fransa’nın tüm donanma gücü kadar savaş gemisi üretebildiği bir dünyada yaşıyoruz ve Avustralya, Çin’e karşı “Süper Güç” ABD ile ortak olmayı seçti.
Yaşananın özeti bu ama kötü olan, bu çağda diplomasiyi bu kadar çok yalanla yürütme çabası.
ABD Başkanı, Fransa Cumhurbaşkanı’nın gönlünü yarım saatte aldı, Büyükelçi geri dönüyor, Dışişleri bakanları buluşacak falan ama Ege’de ve Doğu Akdeniz’de durmadan karşımıza çıkan Fransa Cumhurbaşkanı’nı bu krizle iyice anladık.
Büyük felsefecilerin ülkesi Fransa’nın üzerinde fiyat etiketiyle dolaşan bir Cumhurbaşkanı var.
Çanakkale geçilmez, Çanakkale’de euro da geçmez
Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, 1915 Çanakkale Köprüsü’den geçiş ücretini 15 euro olarak açıkladı.
Kuşakların “Çanakkale geçilmez” diye yetiştirildiği bir ülke burası.
Bakan Karaismailoğlu keşke “Geçiş ücreti 15 euro karşılığı Türk Lirası” olacak deseydi.
Türk Lirası, egemenlik hakkımızın bir sonucu ya, euro üzerinden fiyat açıklaması hele de Çanakkale’de hoş olmadı.
Okul öncesi eğitime dair
Oxford Üniversitesi yıllar süren bir araştırma yaptı, okul öncesi eğitim alan çocukların tüm eğitim hayatı daha başarılı geçiyor, çocuklardaki başarı dört kat artıyor.
Karakter gelişimi açısından da en önemli yaş 4-7 yaş aralığı olarak gösteriliyor.
Türkiye’de 4-6 yaş arası çocuk sayısı 6 milyon 461 bin, okul öncesi eğitim alan çocuk sayısı 1 milyon 630 bin.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, ilkokullarda devlet-özel farkının kapatılması için çalışma başlattıklarını açıkladı.
Bu karar doğru ama bir sorun daha var.
Özel ilkokula giden çocukların neredeyse tamamı okul öncesi eğitim alıyor.
Bu da ilkokuldaki farkın kapanmasını güçleştiriyor, Cumhuriyet’in 100. yıl hedeflerinden biri de “Okul öncesi eğitimi mecburi hale getirmek” olmalı.
Bir damacana suyla dağılan şehir
Her seferinde aynı haberler yapılıyor, “Yağmur İstanbul trafiğini felç etti.”
İstanbul’da yağmura gerek yok, işlek bir yerde, yere bir damacana su dökseniz trafik yine karışır.
Çünkü Türkiye’de kimlik kartı dağıtır gibi ehliyet dağıtılıyor.
Ne sinyal vermenin geçiş hakkını tanımadığını biliyoruz ne de dikiz aynasından arkadan gelen aracın süratini anlamayı.
Bir de uyanığımız çok; ters yoldan girenler, en işlek caddede U dönüşü yapanlar, kahve, sigara ya da tost almak için ikinci sıra park edenler dâhil her türlü garabet var ama caddelerde trafik polisi yok.
Trafik polisi sadece protokole eskort yapmaya ve ceza yazmaya yarıyor İstanbul’da ve tüm mesaisini de buna harcıyor.
Yağmur yağdı, trafik felç oldu haberlerini geçelim o yüzden.