Sibirya’da 24 bin yıldır donmuş halde olan çok hücreli bir canlı yeniden hayata döndü.
Gelecekte insanlar da dondurulup hayata dönebilir diye sevinenler oldu bu habere, oysa durum tam aksi.
Fotoğrafta gördüğünüz adamların adları Sergey ve Nikita Zimov.
Sergey, Rusya’nın en önemli yer bilimleri uzmanlarından biri, oğlu Nikita da matematik üzerine eğitim almış bir bilim insanı. Nikita, Sibirya’da eşi ve 3 kızıyla beraber yaşıyor.
En büyük uğraşı Sibirya’daki orman yapısını yok etmeye çalışmak.
Çünkü orman sıcağı daha çok tutuyor, ağaçsız otlak haldeki zeminde toprak sıcaklığı 3-4 derece birden düşüyor.
Durduk yere yapmıyor bunu Nikita, eğer Sibirya da dahil, Kuzey Kutbu’nun çoğunu kaplayan karbon dolu donmuş toprak permefrost çözülürse atmosfere muazzam bir miktarda karbon salınacak.
Bu fikri tespit eden ve hayali kuran kişi baba Sergey ama kendi ömrü böyle bir değişime yetmeyeceği için oğlunu da ikna etmiş.
Şimdi kurdukları Ploistesen Parkı’nda buzul çağı yaşam koşullarının benzerini oluşturmaya çalışıyorlar, uygun hayvan da yetiştiriyorlar.
Çoğumuz farkında bile değiliz ama şu an Kuzey Kutbu’nda hidrat istikrarsızlaşması denilen bir durum yaşanıyor.
Bu ani iklim değişikliği için belirlenen en ciddi dört riskten biri.
Bu işin bir yanı... Diğer yanda, çözülme sürerse bugünün insanının hiç tanımadığı yüzlerce virüs hayatımıza dönecek.
Bu idealist baba oğlun başarıp başaramadıkları aslında hepimizin hayatını etkileyecek...
Ezgi Mola’ya iyilik yapılmadı
Ezgi Mola’ya, İpek Er’in intiharından önce kendisine cinsel saldırıda bulunmakla suçladığı Musa Orhan’a hakaret ettiği gerekçesiyle açılan dava, basit yargılama usulü olarak görülecekmiş.
Yani Ezgi Mola, yazılı savunmasını verecek, mahkeme de dosya üzerinden karar verecek.
Bu, Ezgi Mola’ya iyilik yapmak ya da kolaylık sağlamak değil aslında.
Keşke açık bir duruşma yapılsaydı da Musa Orhan ve avukatı, kamuoyunun Ezgi Mola’ya verdiği desteği daha yakından görebilselerdi.
Bu ülkede kamu vicdanını kanatmanın halen bir karşılığı var zira...
Kovid-19 nedeniyle Çin yargılanabilir mi?
ABD ısrarla ve ısrarla Kovid-19’un Çin’de bir laboratuvarda üretildiği fikrini yaymaya çalışıyor.
Durduk yere yapmıyor bunu Washington.
Asıl amaç Çin’in ABD ile eşit güç olmasını ya da geçmesini engellemek.
Dünya böyle bir senaryoya inanırsa ne olur sorusuna da cevap aramak lazım.
Milletlerarası hukuk kuralları gereğince ne ABD’deki ne İngiltere’deki ne de Türkiye’deki bir mahkeme Çin devletini yargılayamaz.
Ancak Kovid-19’un biyolojik silah olarak geliştirildiği iddiasıyla Çin Silahlı Kuvvetleri aleyhine dava açılabilir.
Ya da Vuhan Viroloji Enstitüsü dava edilebilir.
Bir süre önce ABD’nin 20 trilyon dolarlık bir dava açma hazırlığında olduğu yazılıp, çizilmişti ama o iddia boş çıktı.
Gelecek haftaki NATO Zirvesi’nde Çin’in de gündeme alınması için NATO Genel Sekreteri’ni Beyaz Saray’da ağırlayan Biden yönetimi, Kovid-19 işini gündemde tutmaya devam edecek, buna bir şüphe yok.
Merak edilen, NATO’nun Avrupa ayağının bu iddia karşısında nasıl bir yol izleyeceği...
Önce güldüm sonra...
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Türkiye’den hoşlanmadığını her fırsat bulduğunda gösteren bir isim.
Dün ülkesinin şehirlerinden birinde, bir vatandaşı tarafından tokatlandı.
Aklıma ilk gelen şey, Türkiye’den hoşlanmayan bir başka Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin de benzer bir saldırıya uğradığı oldu.
Önce yüzüme bir gülümseme yayıldı sonra kendi gülümsememden utandım.
Siyasette farklı düşünmek ve sert fikir tartışmalarına sonuna kadar evet ama fikrini beğenmediğinin kişiliğine saldırmaya ve fiziki şiddete sonuna kadar hayır.
Bu, Macron bile olsa böyle olmalı, aksi savunulmamalı...