Türkiye’nin yapay zekâya sahip otonom SİHA’sı ile Kargu’lar ABD ve Avrupa’ya dert olmaya başladı.
Birleşmiş Milletler için hazırlanan bir raporda geçen martta bir Kargu sürüsünün Libya’da Hafter’e bağlı güçleri vurduğu, bunun yapay zekâyla çalışan otonom SİHA’ların ilk başarılı saldırısı olduğu vurgulanıyor.
Gariptir, bu raporun hemen ardından savunma sanayii alanında çalışan İngiliz düşünce kuruluşu, Royal United Services Institute’un düzenlediği bir etkinlikte, bu kuruluşta çalışan Ziya Meral diye bir araştırmacı konuşturuldu: “Türk yapımı SİHA’ların ve gelişmiş savaş teknolojisinin ne durumda olduğunu ve bunun bölge ve NATO için ne anlama geldiğini değerlendirmenin zamanı geldi.”
Dilin küstahlığı bir kenara, Rus füzelerine karşı NATO üyelerinin Türkiye’den SİHA ithal ettikleri bir dönemde yaşıyoruz.
İnsan hakları örgütleri ABD’nin Afganistan’da “yanlışlıkla” yüzlerce sivili öldürdüğü dönemden beri SİHA’lara karşı olduğu biliniyor.
Bugün bir operatörün kullanmadığı otonom sistemlerin, yanlış hedef, hastane, okul servisi gibi yerleri vurma riskinden söz ediliyor.
Türkiye’de üretilen Kargu’lar yüz tanıma özelliği sayesinde sadece hedefi vuracak kadar gelişmiş özelliklere sahip.
İngiltere’nin sadece 10, Türkiye’nin 140 civarı SİHA’ya sahip olduğunu düşününce çıkan seslere insan şaşırmıyor.
Bu aralar Birleşmiş Milletler’in SİHA’ların kullanımını sınırlama çabasına girecekleri de şaşırtıcı bir bilgi değil.
Londra’da bu işi tartışma zamanı geldi denilen etkinlikte konuşan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi Kıdemli üyesi Ulrike Franke, “Türkiye, orta düzeyli bir gücün zekâsını ve parasını ortaya koyduğunda son derece gelişmiş SİHA’lar geliştirebileceğini gösterdi” dedi.
Galiba asıl dert ve tasa da bu...
Aziz Yıldırım ve Galatasaray
Aziz Yıldırım’ın başkanlık tarzını hiç sevmemiş, elinden geldiğince bu tarzla mücadele etmiş bir Fenerbahçe taraftarıyım.
Şimdi Aziz Yıldırım’a bir hakkı teslim etmek durumundayım.
Aziz Yıldırım, Ali Koç’a karşı Başkan olarak girdiği seçimler öncesinde düzenlediği basın toplantısını, haksız rekabet olmasın diye FB TV’den yayınlatmamıştı.
Mevcut Galatasaray yönetimi, başkan adaylarının kulüp televizyonunda konuşması için 500 bin lira bağış yapması şartını koydu.
Duyunca kulaklarıma inanamadım, düzeltirler mutlaka dedim, düzeltilmedi.
Bir zamanlar onurla lisanslı yüzücüsü olduğum, değerlerini öğrendiğim Galatasaray kesinlikle bu değil.
‘Erkekçe olsun isterim, dostluk da düşmanlık da’
Ahmed Arif’in en sevdiğim şiirlerinden biridir “Akşam Erken İner Mapushaneye”.
Başlığı da o şiirdeki mısralardan seçtim zaten.
ABD’nin Kıbrıs Büyükelçisi Judith Garber, KKTC 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ı ziyaret etti bu hafta.
Talat, Kıbrıs’ta çözüm için federasyon fikrine sıcak bakan, şu an Türkiye’nin savunduğu “İki ayrı devletli çözüm fikrine” tamamen karşı olan bir siyaset adamı.
Böyle bir ortamda Talat’ın Ankara’ya ve mevcut KKTC yönetimine sallaması beklenirdi, öyle olmadı.
KKTC 2. Cumhurbaşkanı, ABD Büyükelçisi’ne, “Crans-Montana görüşmelerinde bölünme fitilini ateşleyen, Türkiye kanadına öneri yapan ismin, Rum Yönetimi lideri Anastasiadis olduğunu söyledi. Bugün takındığı mazlum rolüne inanmayın” diye de ekledi.
Mevcut siyasi iktidarın fikirlerine karşı olmanın doğruları söylemeye engel olmadığına dair harika bir örnek oldu bu görüşme.
ABD gölgesinde muhalefet yapıp, her yabancı misyon temsilcisine “Aman Ankara’ya baskı yapın” çağrısı yapanlara duyurulur.
Bilim ses verecek gibi
Denizlerdeki müsilajı temizliyoruz diye yaptığımız şey, aslında ölmüş ve kıyılarda biriken müsilaj parçacıklarını toplamak.
Asıl dert, suyun dibini bir battaniye gibi kaplayan ve deniz yaşamını bitiren müsilajı ortadan kaldırmak.
Dip canlıları, mercanlar, deniz hıyar ve patlıcanlarının yaşaması için yapılması gereken şey bu.
Bu da kepçe ve deniz süpürgeleriyle başaramayacağımız bir hedef.
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi’nin çeşitli çalışmalar yaptığını duyduk ama sonuç?
YÖK Başkanı, akıllı bir iş yaptı ve dün Ankara’da müsilaj sorununa bilimin çözüm önerilerini aldığı bir toplantı düzenledi.
Daha iyisi, o bilgiler Cumhurbaşkanı Erdoğan ile de birinci ağızdan paylaşıldı.
Dünyanın en önemli tarım ihracatçısı ülkeleri, bilim ile tarımı buluşturan ülkeler.
Biz tarımı köylünün sırtına yıktık, bilim olmazsa tarım gelişmez, tarlaya en zehirli ilaçlar atılmaya devam eder diye çok yazdım.
Sadece tarım değil hayatın bir sürü alanında üniversitelerden gereken katkıyı alamıyor Türkiye.
Dilerim, müsilaj sorunu üniversitelerin daha çok katkı sağladığı bir Türkiye’nin başlangıcı olur.