İsrail’de 29 yıl önce çekilmiş bir fotoğraf, iki el tarafından bir başka iki ele teslim edildi bu çarşamba günü.
Fotoğrafı veren el İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’a alan el de Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis’e aitti.
Fotoğraftaki iki kişi, şimdiki İsrail Cumhurbaşkanı’nın babası, eski İsrail Cumhurbaşkanı Heim Herzog ile şimdiki Yunanistan Başbakanı’nın babası, eski Yunanistan Başbakanı Konstantinos Miçotakis’ti.
Babadan oğula demokrasiler adına oldukça ilginç bir durum bu.
Demokrasinin beşiği olmakla övünen Yunanistan’da, Miçotakis, Karamanlis ve Papandreu aileleri başbakanlar çıkardılar.
***
Önce üç kuşak Başbakan olan Papandreu ailesiyle başlayalım.
Yorgo Papandreu 1881’de doğdu, 1964’te Başbakan oldu, Oğlunu bakan yapmak istediği için ordu ayağa kalktı, kral tarafından görevden alındı. 1967’de seçimleri kazanma ihtimali kuvvetlendiğinde de Albaylar Cuntası darbe yaptı.
Oğlu Andreas Papandreu 1981’de PASOK’u kurdu, yelpazenin solunda yer alan en milliyetçi ve Türkiye düşmanı isimdi.
ABD vatandaşlığına geçmiş, eşi ABD’li olan ama söylemi ABD ve NATO karşıtı Yunanistan Başbakanı’ydı o.
Ve üçüncü kuşak, adını dedesinden alan Yorgo Papandreu.
Dışişleri Bakanı olduğu dönemde, mevkidaşı İsmail Cem ile oynadığı sirtaki ve Türk-Yunan dostluğu çabalarıyla tanıdık ve öylece sevdik onu.
Bugünlerde ülkesinde parti liderliği mücadelesi veriyor ama durumu pek parlak değil.
***
Bugün Yunanistan Başbakanı olan Kyriakos Miçotakis’e gelelim.
Babasından söz etmeyi çok seven bir Başbakan Kyriakos Miçotakis.
Perşembe günü de, Soçi’de, Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmesinden önce, Başbakan olduğu dönemde babasıyla beraber Soçi’ye geldiklerinden bahsetti.
Yunanistan Başbakanı, İsrail ve Rusya’da babasına dair anılardan söz etse de, babasına dair hiç bahsetmediği bir yer daha var.
Babası Konstantinos Miçotakis, Yunanistan’da Albaylar Cuntası yönetimi ele geçirdiğinde Türkiye’ye kaçmıştı.
Türkiye’de kaldığı süre boyunca çok iyi ağırlandığını söyleyen Konstantinos Miçotakis daha sonra Paris’e geçmişti.
Bugünün Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis o zaman altı aylık bir bebekti.
Konstantinos Miçotakis ülkesine döndü, 1990-93 yılları arasında Başbakan oldu bugün de oğlu Kyriakos Miçotakis Yunanistan’ın Başbakanı.
***
Ve Karamanlis ailesi...
Ailenin Karaman’dan göç ettiğine dair şehir efsanesi çoktur ama Karamanlis ailesi Serezlidir.
Konstandinos Karamanlis ilk kez 1955 yılında Başbakan oldu.
1963’te görevinden istifa edip Paris’e gitti, 1974 yılında Barış Harekâtı’na cevap veremeyen Albaylar Cuntası iktidardan çekilince ülkenin başına geçirildi. Türkiye’ye yönelik ABD ambargosunun devamı için çok uğraştı zamanında.
1980 ve 1990 yıllarında iki kez Yunanistan Cumhurbaşkanı seçildi.
2004 yılında Yunanistan Başbakanı olan Kostas Karamanlis, Konstandinos Karamanlis’in oğlu değil yeğenidir.
***
“Atina demokrasisi” ders kitaplarında okutulan bir kavramdır.
Yunanlılar hep övünür bu kavramla, cuma günü, ABD’nin “Demokrasi Zirvesi” oyununa katılan Kyriakos Miçotakis de konuşmasına, “Demokrasinin doğduğu Atina’dan herkesi selamlıyorum” diye başladı.
Milattan önce 5. ve 4. yüzyılda, Atina demokrasisinde köleler ve yabancılar hariç her erkeğin seçme ve seçilme hakkı verilmesiyle doğmuştu “Atina Demokrasisi” kavramı.
Oysa çağdaş dünyanın Atina’sında siyaset aile hanedanlıklarıyla şekilleniyor hâlâ.
***
Türkiye’de Adnan Menderes’in oğulları siyaset sahnesinde yer aldı.
Erdal İnönü, babasının vefatından yıllar sonra siyasete girdi.
Ahmet Özal’ın Malatya’dan bağımsız milletvekili olduğu dönem bile babasının vefatından altı yıl sonradır.
Türk halkı, çocukluğu çobanlık yaparak geçen, İslamköylü Süleyman Demirel’i,
Babası bir taka kaptanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ı hem başbakan hem de cumhurbaşkanı olarak seçti.
Soyadı Türk siyasetinde asla Yunanistan’daki gibi üstünlük unsuru olmadı.
İstanbul, An’lar…
“Salkım salkım tan yelleri estiğinde, mavi patiskaları yırtan gemilerinle, uzaktan seni düşünürüm İstanbul...”
Edip Akbayram şarkısının sözleri diye bilinir yukarıda okuduğunuz mısralar. Oysa Vedat Türkali’nin 1944’te yazdığı “Bekle bizi İstanbul” şiirinin giriş mısralarıdır onlar. 1989’da Grup Baran’ın albümünde Onur Akın bestesi ve yorumuyla dinlemiştim o şarkıyı. Şiirin bestelendikten sonra en bağıra bağıra okunan bölümü “Haramilerin saltanatını yıkacağız” kısmı oldu. Vedat Türkali bu şiiri yazdığında Türkiye’de halen “Tek parti” yönetimi vardı aslında ve üzerinde biraz düşününce farkına vardık ki, “Haramiler” her zaman var oldu, İstanbul’un güzelliğine dair her şiirin arasına sızacak kadar çok hem de...
İstanbul’da 1950’lerden bir an ve Bozdoğan Su Kemeri. Bugün trafiğin ve gürültünün hiç bitmediği bir yerin 70 yıl önceki ıssızlığı. Ah çekerek baktığımız her kare İstanbul’a yaptıklarımızın bir özeti aslında.
1960’larda Üsküdar’dan Sirkeci’ye giden arabalı vapura doluşan kamyonlarla gelirdi İstanbul’a meyve-sebze. O zamanlar ne Harem vardı ne de başka bir iskele. Merak edenler Youtube’da Filiz Akın ile Orhan Günşiray’ın 1963 yılı yapımı “İki Gemi Yan Yana” filminden o zamanın İstanbul’unu izleyebilirler de.
Bir zamanlar atlı tramvayların geçtiği Şişhane’den, 1980’lerin başlarından bir kare. Elektrik kesildiğinde ya da boynuzu telden kurtulduğunda yolda kalan troleybüsler de var karede.
“Dingo’nun ahırı” lafını kullanan çok ama kaynağını bilen azdır. İstanbul’da toplu ulaşım kayıklarla başlar, karada ilk toplu ulaşım örneği atlı tramvaylardır. 1900’lü yılların başlarında Şişhane Yokuşu atlara zorlu geldiği için tramvaylara ek at bağlanır, o atlar, Taksim’de bir Rum vatandaş olan Dingo’nun ahırında biraz dinlendikten sonra tekrar Şişhane’ye dönerdi. Bir gün içerisinde çok fazla at girip çıktığı için doğdu Dingo’nun ahırı tanımlaması.
Haftanın fotoğrafı
Uçurtmayı Vurmasınlar filminin final sahnesini getiriyor bu kare akla. Uçurtma özgürlük demek halen ama çok da romantik olmaya gerek yok. Kabil’de uçurtma uçuran bu çocuk, kız öğrencilere yasak olan bir okula gidecek, müzik dinlemesi yasak, dans edecek olursa tutuklanacak ve kırbaçlanacak. Uçurtması değil ama yaşamı vurulacak mutlaka...